SİYONİZM DÜNYASI KÜFRÜN VE ALÇALIŞIN BİR SİMGESİDİR!? (II)

Sevgili okurlar..

Şu “izm” le biten kavramların ekseriyetinin ruhunda; “küfür ve ifsat” vardır.. İşte Siyonizm.. İşte Komünizm.. İşte Marksizm.. İşte Leninizm.. İşte Emperyalizm.. Ve de faşizm.. Ki daha sayabileceğimiz nice sonu “izm”le biten şer yapılar vardır!

*

Bila istisna diyorum! Bunların hepsi “küfrün” birer şubesi, membaı ve üreme kaynağıdır… Ruhlarında, “insani, vicdani, rahmani” duygu yoktur... Var olan inançsızlıktır, insanlık dışı, zulme ait şerdir… Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık, yok… Vaki olan vesayettir!

*

“Ben Müslümanım” diyen her fert.. Ve İslam bayrağını taşıyan her ülke.. Kendisini böylesi “vesayetlere” biat edici noktaya getirmemelidir... Zerre-i miskal ne yaşam kültür ve medeniyetine ne de devlet yönetimine zikredici olmamalı.. Tamamen, Kur’an-ı Kerim’e, Allah’ın kopmaz zincirine bağlanmalı ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) yolunda yürümelidir..

*

Nitekim, Kur’an-ı Kerim’in “Âl-i İmrân” suresinin 103. Ayeti şöyle buyuruyor;

“Va’tesimû bihabli(A)llâhi cemî’an velâ teferrakû”

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.”

Ayetin mefhumu muhalifi sizin yegane parolanız Kur’an-ı Kerimdir, Allah’a ubudiyettir, kulluk görevini yerine getirmektir.

*

Ki bu minvalde Hadis-i Şerif de vardır.

“Bir mümine adavet beslemek, kalbinde kin ve nefret beslemek, o mümin için açık bir zulümdür.”

*

Demek ki, insan kendisine “zalim” vasfını yakıştırmamalıdır.. Ona meyil etmemelidir.. Mümin, müminin kardeşidir… Her Müslüman, Müslüman kardeşine hiçbir şekilde çıkar, menfaat karşılığında adavet (düşmanlık) beslememesi gerekir… Hele ki kin beslemek, şer’en dinimizce caiz değildir… Hatta küfre yakın bir hal ve harekettir… Yüce Yaradanın hükmü ve emri vardır… “Mü’minler ancak kardeştirler.”

*

Eğer, bir mümin diğer müminin adavetini (düşmanlığını), kinini kalbinde besliyorsa, o zulümkardır.. Yer yüzünün en vahşi, en acımasız, en zalim insanından beter bir haldedir.. İman etmiş, kelime-i şehadet getirmiş, Kur’an ışığına meyil etmiş Müslümanın karakterinde, “zulüm ve zalimlik” kabul edilemezdir!

*

Bakınız, İbrahim suresinin 34. Ayeti bize ne diyor? “Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” Tabi bu tanım, “hak, hukuk, adalet tanımayan” insan için geçerlidir… Hiçbir şekilde, Müslüman ümmet için söylenmiş değildir… Ama bunu ikmal eden eğer ki Müslüman ise “küfürdür, cehennemin en derin çukuruna” mahkumdur…

*

Müslüman kardeşinin hakkına tecavüz etmemelidir… Allah’ın kendine vermiş olduğu iman nokta-i nazarında, kendini böylesi zulümkarlıktan korumalıdır.. Adaveti, buğzu, pisliği, nefreti kalbinin hiçbir noktasında, zehir edici olarak tutmamalıdır.. Sakınmalıdır.. Şeytan denilen illeti hiçbir şekilde, sevindirmemelidir..

*

Bozgunculuğun, fesadın, fitnenin kapısını her platformda kapatmalıdır… Ona ab-ı hayat tanımamalıdır… Müslüman daima hoşgörülü olmalıdır. Din kardeşinde, iman kardeşinde kusur aramamalı, onu yerme ve küçük düşürme adına hal ve hareket sergilememelidir... Vaki olan bir durum var ise önce aynayı kendine tutmalıdır… “Benim hal-i durumum nedir” diye?

Kur’an-ı Kerim “Furkan” suresinin 72. Ayeti bizi uyarıyor… Der ki; “Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.”

Ayetin mefhumu muhalifi siz bir kardeşinizde yanlışlık gördüyseniz, görmezlikten gelin ve geçin. Size karşı yapılan haddini aşmış bir hareket olursa dahi affedici olun... Allah’ın müminlere vermiş olduğu yüksek bir meziyet de insani şefkat ve merhamettir!

*

Allah, Teğabün suresinin 14. Ayetinde diyor ki;

“Sen Müslüman kardeşinin hatalarını ne kadar affedersen, hoşgörüyle geçersen, buğz, kin beslemezsen, Allah da hem seni affeder, hem o insanı affeder. Şüphe yok ki Allah hem çok affedicidir, hem de şefkat ve merhamet sahibidir.”

*

Bu itibarla İslam’ın gerektirdiği ne ise Müslüman’ın onunla yaşaması lazım, onu taşıması lazım… Eğer onu devre dışı bırakırsa, şeytana uyma halini yaşarsa, maazallah o şeytan onun kötülüklerde ve fesat çıkarmada hocası durumuna gelir.  Toplum birbiriyle kardeşçe yaşamak yerine düşmanlık ve küfürle yaşamayı tercih etmiş olur.  Allah hepimizi ondan uzak tutsun diye dua ediyoruz.

*

İslam dünyası arasında tefrika, bölünme, ırkçılık, coğrafyacılık olmamalıdır. İslam dünyası bir bütün olmalıdır. Güçlenmelidir ve toparlanmalıdır.  Eğer böyle şeyleri görmezlikten gelirse, demek ki Kur’an’ın ana prensiplerini çiğnemiştir.. Allah korusun, O zaman da Kur’an bizi yalnız bırakır, sırtını bize çevirir bizi başıboş bırakır.  Lakin, Kur’an’sız bir toplum, hiçbir zaman Müslüman sayılamaz!.. Küfrün batağındadır.. O yüzden Kur’an bize daima iyiliği emrediyor..

*

Hafızî Şi’razi bakınız ne diyor?.. Diyor ki;

“Dünya mücadelesine çatışmasına değmez bir emtiadır, boş bir kazançtır.

Dünya kazancı için, rantı için helal haram demeden dünyaya sarılmak, nedamet getirir sahibine.”

*

Hafızî Şi’razi bir başka beytinde, şöyle sesleniyor.. “Her iki dünyanın asayişi, barışı, dostluğu, kardeşliği iki cümle temsil ediyor.”

Nedir o iki cümle?

“Daima dostunla dürüst ol, samimi ol, mürüvvet sahibi ol.

Düşmanları da idare et, kin besleme.”

Fani ve ebedi dünyanın rahatlığı için, bu her iki cümlenin ruhu ve karekteri Müslümanlar için, kâfidir.

En derin saygı ve sevgilerimle.