BAHTSIZ KITA AFRİKA

Afrika kıtası bilindiği gibi koca sıcak bir çölden ibaret değil. Verimli bol yağış alan topraklar, güneş oldukça cömert, bazı bölgelerde petrol ve sayısız maden kaynağı.

Ama bu kıta bunca kaynağa rağmen yoksul ve geride kalmış, gelişemiyor. İlerleyemiyor, sırtını doğrultamıyor.

Kendi dillerini bile unutmak üzereler, kendi dilleri kabile dili olarak ücra köy ve kabilelerde kullanılıyor.

Yıllarca beyaz adamların istilalarına uğraya uğraya kendi dillerinden de olmuşlar. Fransızca, Almanca, İngilizce, Portekizceyi benimsemişler.

Kuzey Afrika da bulunan Cezayir uzun yıllar Fransa sömürgesinde kaldıktan sonra 1962 de güya bağımsız oldu. Şimdi yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor.

Ama 2000 li yıllarda olmamıza rağmen halâ berberi kabileleri ile Arap kabileleri çatışıyor ara ara iç savaş çıkartıp tekrar sessizliğe gömülüyorlar.

Avrupa’nın ABD’nin yeryüzünde sömürmediği millet yoktur herhalde ama Afrika’da ki durum farklı kölelik bir şekilde bilinçlerine ruhlarına kazınmış, sıyrılıp atamıyorlar ezikliklerini.

Uyuşturucu ticaretinin, insan ticaretinin, silah ticaretinin, kadın ticaretinin, dünyadaki merkezi Afrika. Çünkü sahibi yok – denetim yok.

Beyaz adamın tüm kirli işlerini üzerinde hayata geçirmek için seçtiği kıta Afrika’dır diyordu “Hakan Günday”.

        Afrika’yı anlamak için 4 rengi bilmek yetermiş. SARI sıcağın rengi, YEŞİL heryeri kuşatmış ormanın rengi, SİYAH içinde yaşayan insanların rengi, KIRMIZI o topraklar uğruna dökülen kanların rengi.

Koca Afrika kıtası kabilelerden, kulübelerden, dağ bayırda yaşayan insanlardan ibaret değil. Zengin ülkelerde (Ekvator ginesi, Seyşeller, Gabon, Libya, Mısır, Namibya, Nijerya, Güney Afrika)

Teknoloji de, mimarı yapılarda, tarım da oldukça gelişmiş. Anlayacağınız zengin Afrikalılar da yok değil.

Batı ülkeleri Afrika’yı istila ederken şehirlere az biraz medeniyet, elektronik ve teknolojide getirmiş. Tabi ki Afrikalılar için değil kendileri uzun süre oralara demir attığından Afrika’dayken daha rahat etsinler diye.

Afrika kıtasında bir milyondan fazla beyaz adam ve kadın yaşıyor. (“beyaz adam” Afrikalıların kendi tabiri)

Turizm de gelişmiş, Güney Afrika her yıl bir buçuk milyona yakın turist ağırlıyor.

Diğer taraftan fakir kalmış bölgelerde günde 4 dolar karşılığında çalışan kadın erkek ve çocukları barındırıyor bünyesinde.

Madalyonun 2 yüzü…

Kıtanın birçok bölgesinde içme suyu yok. 2 kova su için insanlar saatlerce yok yürümek zorunda kalıyor. Kirli sularda yıkandıkları için tifo, kolera, dizanteri hiç bitmiyor.

Sürekli hastalıklarla savaş halindeler. Zaman zaman gönüllü aktivistler bazı yerlere yetişip su kuyuları açıyor.

Afrika’ya yıllarda kamp kuran İngiltere, ABD, Fransa vs.. bu sorunu çözemez mi?

Çözebilir çünkü Afrika’nın yeraltı suları yerüstü sularından 100 kat daha fazla. Ama çözmüyorlar. Çünkü açlığı ve susuzluğu gidermek sömürgecilerin işine gelmez.

Afrika’nın etine, yününe, sütüne daha doymamışlar.

Örneğin fakir ülke statüsünde olan Sudan da, evlerde çamaşır bulaşık makineleri yok ihtiyaç bile hissetmiyorlar. Beyaz eşya firmaları var fakat dışardan gelenlere satış yapıyorlar.

Evlere bırakın yemek servisini, su ve tüp servisi bile yok. Toplu ulaşım yaygın başka ülkelerden getirilen eski minibüslerle ama fiyat sabit değil.

Beyaz adam ve kadınlara fiyat 3 – 4 kat daha fazla. Hep “siz bizi soyacak değilsiniz kısmen de olsa biz sizi soyalım” der gibiler.

Belediyeler çöp toplamıyorlar, çöpler bulundukları sokaklarda yakılıyor. Yollar asfaltlanmıyor. Alt yapı çalışmaları oldukça sınırlı.

Yani yönetim yok. Haklarında bilinç yok, ayaklanma yok, bu düzene dur demek yok. Alt sınıf olduklarını kabul etmişler.

Fakirliği geride kalmışlığı kabul etmişler. İmkân bulup okuyan gençler bir daha dönmemek üzere ülkeyi terk ediyormuş.

Eğitimliler kaçarsa, zengin olan bana dokunmayan yılan 1000 yıl yaşasın derse, halk açlığa yokluğa katlanmayı kaderi olarak görürse,

Elin sömürgecisi de pek tabi senin kaynaklarını senin ülkenden toplayıp sana satar. Kendi ülkenin tarlasında seni 4 dolara çalıştırır. Ağlamayana mama yoktur.

Affedersiniz ama eşek olursan sırtına binen de çok olur.

Yarım yüzyıldır Afrika’ya yardım programları düzenleniyor, su kuyuları açılıyor, çocuklara giyim gönderiliyor. Dünya genelinde çeşitli yardım kuruluşları ilaç gıda yardımı yapıyor.

Ama Afrika’nın büyük çoğunluğu halâ medeniyetten uzak, halâ aç, halâ sefil çünkü kendine yardım etmeyene kimse yardım edemez.

 

KİTAP ÖNERİSİ: HOMEROS – İLYADA (MİTOLOJİK)