BÜYÜKŞEHİR
İstanbul’dayım.
Hep şikâyet edilen İstanbul trafiğinin içinde bu yazıyı kaleme alıyorum. Devasa bir kentte yaşamanın ötesinde, bu kenti yönetmenin zorluğunu anlayabiliyorum.
Gerçekten, yakın zamanda Diyarbakır'daki trafik sorunundan muzdarip bir insan olarak, metrobüslere hayran kaldım.
Çağlayan adliyesine 1 saat sonra duruşmaya yetişmeliydim. Dostuma sordum, "Taksiyle gidersen 1,5 saatten önce gidemezsin" dedi. "En iyisi sen metrobüsle git en fazla 15 dakika sonra ordasın" deyince dostumu dinledim. İyiki de dinlemişim. Tam 15 dakika sonra oradaydım. Mahkeme beni değil, ben mahkemeyi bekledim. Diyarbakır'ı düşündüm. Geçen yerel seçimlerde Diyarbakır'da, tramvay ve diğer toplu taşıma ile ilgili vaatlerin hiçbirisi yapılmadı. Muhtemel odur ki, yeni yerel secim öncesi bu tür vaatler yenilenecek. Bu böyle devam edecek. Tabi, bunu sorgulayan bir güç olmayınca bol keseden atmanın kimseye bir zararı da yok. Ama daha önemlisi, kimseye faydası da yok. Yerel idareleri güçlendirelim, hatta yerel de özerklik diyenlere sormak gerekir.
Aradan bu kadar uzun süre geçti.
Diyarbakır, daha da büyüdü. Ama sorunlarda buna paralel olarak daha da arttı. İnsanlar, daha modern bir kent görmek isterlerken, karşılarında sürekli bir inşaat ve betonlaşma ile karşı karşıya kaldı. Bir kentin nasıl değiştiğini, geliştiğini görmek istiyorsanız, Eskişehir 'e gidin görün. Nasıl bir Avrupa kenti haline dönüştüğünü hemen anlarsınız.
O şehrin ortasından geçen Porsuk ırmağının nasıl ıslah edildiğini, kanalizasyon kokusunun nasıl giderildiğini, şehrin nasıl Venedik haline getirildiğini hayranlıkla izlersiniz. Soğuk bir İçanadolu şehrindeki gelişimi iyi görmek lazım. Bu şehrin, öğrenci, memur, turizm, kültür kenti haline gelişini örnek almak gereklidir.
Diyarbakır'a tekrar dönersek…
İstanbul kadar önemli bir kentin bu denli geri kalmasını yalnızca güvenlik gerekçesine veya hükümetin farklı uygulamalarına bağlamak çok basit olur. Üstelik bu gerçekçi de değil. Hangi gelirinizi kesti, hangi projenizi kabul etmedi hükümet.
Tabi, bunu sorgulayan bir güç olmayınca bol keseden atmanın kimseye bir zararı da yok. Ama daha önemlisi kimseye faydası yok. Etrafınıza bir bakın. Mardin, Urfa, Gaziantep'e bir gidin bakın, nasılda sizi solladı bu kentler.
Diyarbakır'da yalnız ulaşım mı sorunlu, hayır.
Bu kent temiz değil, vatandaşın dinlenebileceği alanlar yetersiz, spor alanları, hayvanat bahçeleri, havuzlar yok.
Hiç mezarlıklara gittiniz mi? En önemlisi bu kentte insan büyükşehirde yaşadığına inanamıyor.