EŞEK SIRTINA BİNMEK İSTEMİYORUM.

Kişiler,konuşurken olduklarından farklı olarak kendilerini gösterebilirler.

Moda deyimle: ”Sözde değil özde doğru olmak” lazım.

“Ayinası  iştir kişinin, lafa bakılmaz” denir.

Hukukta o yüzden lafzi yorumdan çok gai (amaçsal) yoruma değer verilir. Çünkü dışdünyaya yansıyan söz, hareket ile amaç farklı olabilmektedir.

Kişinin gerçek yüzünü görebilmek için “yetki” vermek gerekir.

Yetki derken; Güç, para, makam, unvan,…vb.

Hani derler ya, birisini tanımak için onunla ya seyahat edeceksiniz veya ortaklık kuracaksınız.

Nice arkadaş, dost bilirim, ortaklık yaptıktan sonra kanlı bıçaklı olduklarını.

Nice dava gördüm, yakın akrabaların miras yüzünden, birbirleriyle kanlı bıçaklı olduklarını. Hatta, bu satırları yazarken, yanı başımda mal, para için bıçaklı kavga eden kuma ve çocuklarının(üvey kardeşlerin) adam öldürme dosyası var. Ne acı verici durum.

Siyaset, idari alanda, şirketlerde yönetici olarak başa geçen kişilerin eski kişiliklerinden uzaklaştıklarına şahit olmaktayız.

Geçenlerde trafik ışıklarında kırmızı ışıkta dururken, arkadan, trafik ışıklarında süreyi gösteren levhada, 10 sn kala arkadan kornaya basan kişinin kim olduğunu merak ettim. Arkamı döner dönmez karşımda bir bayanın olduğunu görünce şaşırdım. Normal şartlarda bayanların trafikte daha sakin ve soğukkanlı olduklarını düşünürdüm. Anlaşılan hayat şartları onları da sinirli ve sabırsız kılmış. Tarfikte şahit olmuşsunuzdur. Arkadan sürekli basan kornaları. Buna gerek var mı bilmiyorum. Ama, bunun sinirleri bozduğu kesin. Birkaç sene önce Paris’te tarfiğin akışına ve hiçbir korna sesinin olmamasına hayret etmiştim.

Meğerse, acil durumlar dışında, kornaya basmak yasakmış.

Siyasetçiler seçimlerden önce vatandaşlara akıllara durgun verecek vaatlerde bulunurlar. Seçildikten sonra ise telefonlarına ulaşmak mümkün olmuyor. Ulaştıklarınız da danışmanları ile muhatap olmaya mecbur kalıyorsunuz. Hadi bakalım kolay gelsin. 

Yine, düz kamu görevlisiyken yöneticilere atıp tutan kişilerin, yönetici olduktan sonra eski arkadaşlarına terör estirdiğine şahit olduk. 

Yurt dışında doktora yapan Fransızcası mükemmel bir hocamın bu özelliğinden faydalanan, diğer meslektaşlar ondan azami düzeyde faydalanmışlar, Fransızca tercümelerini ,makalalerini ona yaptırmışlar.

Hoca da iyiniyeti ile onlara yardımcı olmuş ve onun sayesinde meslektaşları, merdivenleri hızla çıkmışlardı. Hocayı da yoğun derslere boğmuşlardı. Hoca, bu nedenle biraz geri kalmış, yardımcı olduğu arkadaşları onun sayesinde profesör olmuşlardı.

Doçentik sınavında yardımcı olduğu, tercümelerini yaptığı makalalerini yazdığı kişiler jüri üyesi olduğunda ne oldu biliyor musunuz?

Hocayı tanımadan, ağır bir sınava tabi tutup doçentlik sınavında çaktırmışlar. Hem de iki kez(!)Bunu bizzat rahmetli hocamdan dinlemiştim. Şimdi, buna ne demeli?(Hocam’a Allah rahmet eylesin. Amin)

Birgün hakimlik stajı esnasında bize ders veren Yargıtay üyesine diğer kamu kurumlarına,görevlilerine  araç tahsis edilirken, mahkemelere neden tahsis edilmediğini sormuştum.

Onun verdiği cevap ilginçti.

“Biz eşek sırtında keşiflere gittik”deyince şok olmuştum.

Eşek sırtında keşiflere giden bir hakimin, meslekte genç olan kişilere söyleyeceği söz bu olmasa gerekti.

Şuna getiriyordu: ”Biz çektik, siz de çekmelisiniz.

”Halbuki yapılması, söylenmesi gereken söz bu olmamalıydı.

Şöyle söylenmeliydi:

”Biz çektik, sizin çekmemeniz gereklidir”

Sonra,bu devirde ben,

“Eşek sırtında keşiflere gitmek istemiyorum”

Benim bildiğim, bir konuda acı çeken, sıkıntı yaşayan,mağdur olan kişiler, başkalarının ayı acıları ve sıkıntıları yaşamaması için elinden gelen çabayı gösterir. İnsanlık bunu gerektirir. En azından ben böyle düşünüyorum. 

Ama,kimse başkasını kandırdığını sanmasın. Aslında hiç kimse göründüğü kadar saf değil. Ama bu örnekleri görünce de,insan insanlığından utanıyor.

AYDIN BAKIŞ: Ya göründüğün gibi ol,ya da olduğun gibi görün. Numara yapma.