KÜRT SORUNUNU KİM İNKAR EDİYOR?

Pazar günü Uzay TV’de Ömer BÜYÜKTİMUR’un yönettiği “Pazar Sohbeti” programında Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Alican EBEDİNOĞLU, Sarmaşık Derneği Başkanı Selçuk MIZRAKLI, Mimarlar Odası Başkanı Necati PİRİNÇÇİOĞLU ve Güneydoğu Demokrasi Deneği Başkanı olarak ben, konuk olarak katıldık.

Bugün o toplantıdaki açıklamalara ve değerlendirmelere devam etmek istiyoruz.

Açıkoturumda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Sn.Osman BAYDEMİR’in  “BDP Belediyeciliği Kürt sorunundan ayrık tutulamaz” şeklindeki açıklamasını önemsemek gerekir.

Artık,hiç kimse,kurum “kürt sorunu” nu inkar edemez.İnkar bir yana ,sorunun çözümü için “elini taşın altına koymak “zorunda.

Ortada bir “kürt sorunu” olduğunu artık “sağır sultan” bile biliyor ve “inkar” edemiyor.

Bakınız, bazıları bu sorunu yok saydıkları,inkarcı ve asimilasyoncu  politikalar ürettikleri için bugünlere gelindi.

“Kürt realitesini tanımak”, “AB giden yol Diyarbakır’dan geçer” şeklindeki muğlak ifade dönemi çoktan bitti.

Artık temel yasa durumundaki anayasa da,ayrıştırıcı düzenlemelerden, özgürlükçü,eşit yurttaşlık anlayışının kabul edildiği,bir ırkın diğerinden üstün olarak görülmediği bir düzenin gelmesi için yoğun çalışmalar yapılmakta.

Anayasadaki bir dili yasaklama hükmü çoktan çıkartıldı.Ay.m.66’daki “vatandaşlık tanımı”,Ay.m3 teki “devletin dili” tanımları sorgulanmakta ve değişmesi istenmektedir.

Siyasiler,akademisyenler,medya mensupları ve toplumun tüm kesimlerinde artık bu sorun“kürt sorunu” olarak kabul edilmektedir.Bunu önemsemek ve küçümsememek gereklidir.

***

Hem devlet ve hem de hükümet bu sorunu en azından inkar etmemekte,çözümü için büyük çaba sarfetmektedir.

Bu sorunun çok kolay bir sorun olmadığı ortadadır.Rahmetli Turgut ÖZAL ,bu sorunu çözmek için hayatı pahasına çalıştı,mücadele etti.

Devlette sorunun çözülmesi için mücadele eden,birçok resmi veya sivil  kişinin hayatları sona erdi.Komplolar,suikastlara maruz kaldılar.

Oslo görüşmelerinin,habur olayının basite indirgenmesi mümkün mü?

Derin yapılanma içerisinde birçok “gücün” bu sorunun çözülmemesi için yoğun olarak çaba gösterdiğini bilmeyen kaldı mı?

 

***

Peki kimler bu sorunun çözülmesini istemiyor?

Tabi ki bu sorunun çözümü halinde ellerinden “rantın” gitmesini istemeyen kişi veya kurumlar.

Çünkü bunlara göre,“Kürt sorunu” çözülürse;ekonomik,sosyal,siyasal rant elde eden kesimler ,bundan "mahrum" kalacaklardır.

Bu sorunun siyasi açıdan da “ büyük risk” taşıdığını ortaya koymak gerekmektedir.

Bakınız,ülke siyasetinde sol partilerin koalisyon ortağı olduğu,tek başına iktidar olduğu dönemlerde dahi,son on yılda yapılan değişiklikler oldu mu?Kısaca bir bakalım neler olmuş;

Devletin televizyonlarında tüm vatandaşlarını kucaklayacak ve onları tanıyacak tarzda Kürtçe,Arapça,Zazaca yayınlar yapılmaktadır.Seçimlerde Kürtçe propaganda yapıldığı için geçmişte seçim kanununa muhalefetten mahkumiyetler oldu.Bugün artık seçimlerde Kürtçe propaganda serbest.Vatandaşların Kürtçe isimleri zorla değiştirildi.Artık buna imkan yok.İnsanlar çocuklarına serbestçe isim koymaya başladılar.Cezaevlerinde anadilde iletişim imkanı sağlandı.Polis kanal şeşte Kürtçe röportaj yapıyor,Kürtçe bölümler açılıyor…bu gelişmeleri çoğaltmak mümkün.

 

***

Tabi “kürt sorunu” denilen sorunun birçok boyutu olduğunu kabul etmek gerekir.

Ama, bardağın “dolu” tarafını da görmek gerekir.

Yalnızca, bardağın “boş” tarafına bakarak yapılacak değerlendirmenin isabetli olamayacağı açıktır.

Bu anlamda, milletvekili genel seçimlerinde %10’luk ülke barajının demokratik hiçbir ülkede olamayacağını,bunun “haksızlık” olduğunu belirtmek gereklidir.

 Bir an önce bunun kaldırılması veya %5 gibi makul bir orana düşürülmesinin gerektiğine de inanıyoruz.

Ama,parti kapatmada en fazla mağduriyet yaşamış olan partinin, anayasa değişikliğine katılmamasını da anlamak mümkün olmasa gerektir.

Aslında,konuşarak,yazarak çok büyük gelişmeler kaydediliyor.Asıl sorun, diyalogun olmaması,dinlemeyi ve empati kurmayı bilmemekten geçtiği ortada.

Bu sorun, aslında tüm sorunların “kaynağı” durumunda.

***

Sn.Osman BAYDEMİR, “BDP Belediyecilinin Kürt sorunundan ayrık tutulamaz.” diyor.

Aslında hiçbir devlet kurumu ve/veya kişi,bir devlet yetkisini kullanırken(yasama,yürütme ve yargı) veya  “kamu hizmeti” ni yerine getirirken “kürt  sorunu”nu  göz ardı edemez,etmemelidir.

Çünkü, kamunun görevi; barışı,kardeşliği,mutluluğu,refahı sağlamaktır.Bunun yolu da “eşit vatandaşlık” temelinde kamu hizmetlerinden faydalanmada ve kamu hizmetlerine girişte eşitliğin sağlanmasından geçer.

Bunun yolu”kürt sorunu”nu çözmekten geçiyor.

Çünkü, “kamunun yararı” bundan geçiyor.