Ne ben kazanayım, ne de o!

Şehrimize özgümüdür bilmiyorum.

Bir bilene sormalı..

Bilen varsa söylesin, var mı böyle uygulama?

 

Merak mı ettiniz, söyleyeyim.

Hiç, kadayıfçının üzerinde kadayıfçı olur mu?

Burada olur.

Hiç, berberin yanında berber olur mu?

Burada olur.

Ya, alışveriş merkezinin hemen yanında alışveriş merkezi olur mu?

Artık, o da var. Hayırlı olsun.

***

Bir ara, Diyarbakır’da kontürlü telefon dükkanları vardı. Ofis caddesinin her iki yanında başka bir dükkana rastlamazdınız.

Sonra ne mi oldu? Nesilleri tükendi.

Tabi cep telefonları çoğalınca ve ucuzlayınca artık onlara ihtiyaç kalmadı.

Hepsi de kapandı.

Şimdi sağlı sollu cep telefonu bayiiileri var.

***

Birgün, Diyarbakır’da “adana tatlısı(halka tatlı)”keşfedildi.

Aman ne buluş!

(Aslında Bağlarda ,Fatihpaşa’da Melikahmette…vb  yaşayanlar bilir ,güne kahvaltıyı halka tatlı ile açanlar çoktur. Aynen ciğer kebabı ile açanlar gibi. Ama ciğer kebabı, halkaya göre lüks olduğu için rağbet onadır.)

Bir adana tatlıcısı dükkanı açıldı.

Mantar gibi,adana tatlıcısı türedi.

Sanacaksınız ki, millet tatlıya hasret. Esnaf adeta maden buldu.

Sonra ne mi oldu?

Bir bir bu dükkanlar kapandı. Şimdi ,olması gereken seviyede.

Her caddede bir tane.

Yalnız esnaf mı yapıyor bunu?

Yo tövbe, önemli meslek erbablarını da görünce insan hayrete düşüyor.

Örnek mi istiyorsunuz?

Aynı cadde üzerinde arada on metre bulunmayan eczaneleri görünce, şaşırmıyorsunuz artık..

Aynı meslekten kişilerin, birbirlerine nasıl sıcak bakacaklarını anlamak mümkün olmasa gerek.

Diş hekiminin yanında diş hekimi; mimarlık bürosunun yanında mimarlık bürosu  olur mu?

***  

Bir dostum anlattı.

Çerez dükkanı açtığının haftasında, yakın akrabası kuyumcu dükkanını satmış ve karşısında çerez dükkanını açmış.

Buyurun buradan yakın!

Bu ne zihniyet.

Bunlar, “Baltayı ayaklarına vurdukları”nın farkına değilleri mi ?

***

Ticarette tatlı bir rekabet hoştur.

Güzeldir.

Ama, bu kıskançlık, husumet, nefret doğuruyor.

Bunun dışında böyle ticaret o meslek erbablarını temelden vuruyor.

Siz, böyle bir durumda iyi kazanç elde edebileceğinizi sanıyor musunuz?

Ben sanmıyorum.

Çünkü ne sen kazanıyorsun, ne de komşun kazanıyor.

Diyorsan ki:

“Ne ben kazanayım, ne de o”,

Ona diyeceğim söz olamaz.

Ama, Allah'tan korkmak lazım.

Bunun kime, ne faydası var?

Aileye mi, çocuklara mı?

Mesleğe mi?

Ekonomiye mi? Diyarbakır’a mı? Bölgeye mi faydası var?

Kendinizi düşünmüyorsanız.

Bari, bunlardan yalnız birisini düşünün.

***

Meslek etiği, kuralları derken, boşuna uğraşmamış eskiler.

Bugün de meslek odaları, sivil toplum kuruluşları var.

Onlar esnafı, meslek mensuplarını korumak ve mesleğin haklarını yüceltmek için çok çaba sarf etmişler.

Bunları geriye götürmemek lazım.

O zaman ne duruyorsunuz?

 

AYDIN BAKIŞ:Hem Sen Kazan, Hem De Arkadaşın!