DEMOKRATİK SİYASET!…

Ne yazık ki, Türkiye'nin "siyasi tarihi" noktasında, yaralı..

Bugün değil, yarım asırdan fazladır dönemsel olarak "yaralara" maruz kalmaktadır..

Ki bu kararlar, demokratik siyaset kadar, ülkenin ve milletin, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel "yaşamına" uzun daveti, tahribatlara yol açmaktadır…

Ana temelinde de, "hizipleşme ve ayrışma" körüğü yaratmaktadır…

İster Parti kapatma olsun..

 İsterse "fikrinden ve düşüncesinden" dolayı, siyasi yasaklama olsun..

Ya da, "mahpus" olsun..

Bırakın bilfiil olarak, yerine gelsin, sözü dahi edilmesi "Demokratik Siyaset" açısından, üzüntü vericidir..

Ve kabul edilmezdir..

Çok yönlü bir, "keseri ayağa vurma mı, yoksa kurşunu ayağına sıkma mı" dersiniz; kaybeden hep siz oluyorsunuz…

***

Tabi, demokratik siyasetin "ana ilkesi de", özgürlük, eşitlik, hürriyet serbestiyeti kadar "sorumluluk" vasfını da, olmazsa olmaz olarak görüyor..

Ki, bu sorumlulukta, teröre, şiddete, ırkçılığa, şovenist, yıkıcı anlayışa prim vermek yoktur..

Zerre-i miskal, kabulü de mümkün değildir…

Çünkü, demokratik siyasetin "sorumluluğu" böylesi yapılarla mücadeledir…

Terör, şiddet, silah ve "siyaset" yan yana gelemeyeceği gibi, birlikte de yürüyemez!…

Yani, ya demokratik siyaset..

Ya da, şiddet ve terör!…

İkisi birlikte, aynı çatı altında ne mümkün?..

Bu Demokratik Siyaset sorumluluğu, salt Türkiye açısından bir ilke değildir..

Evrensel anlamda bir norm haline gelmiştir, Demokratik Siyasetin özünde; "şiddet ve terör" olmadığı, gerçeği…

Bugün değil, ülkelerin ve devletlerin siyasi tarihinde vaki olmadığı gibi..

Batasuna kararı ya da Venedik kriterlerinde de yok!…

***

Ne yazık ki, bugün HDP'nin kapatılmasına yönelik açılan dava, bir kez daha "demokratik siyaseti" iki yönlü, "sorumluluk" noktasında, tartışılır hale getirdi…

Şöyle ki, HDP'nin bu minvaldeki verdiği sınav, doğrusu hiç de "sorumluluk" arz etmiyor…

Parti'nin varlığından mı, ruhundan mı, yöneticilerin cesaret ve iradelerinin halis olmayışından mı, becerideki zafiyetler silsilesinden mi nedir, bilemiyorum bir türlü, "Demokratik Siyasetin" ruhunu, sergilemedi…?

Her şeyden önce PKK..

Kimine göre terör örgütü, kimine göre Kürt Siyasal Hareketi..

Yani farklı bir düşünceyle bakabilir..

Ama gel gör ki, burada önem arz edici olan yaşadığın ülkenin, Hukuk ve Adalet mekanizması, yasaların, kanunların, anayasan buna nasıl baktığıdır!..

Yasalarına göre, PKK silahlı bir terör örgütü olarak görülüyorsa..

Ki, 40 yıla yakındır akan kanın, ölümlerin, katliamların, infazların, şehitlerin bilançosu orta yerde.!

***

Demek ki, demokratik siyaseti icra etmen ve bu ilkenin varlığıyla kendini idame edip, Siyasi Parti olma yoluna girmişsen!..

Pek tabi ki, ülkenin yasaları ve anayasasına göre, "Kimlik" kazanmışsan..

O zaman, sorumluluk ilkeleriyle hareket etmen gerekir..

Ne deniliyordu?..

HDP terörle arasına mesafe koymalıdır?..

Ama olmadı?..

Terörle arasına mesafe koymadı ya da koyamadı?…

Bilakis, "ateşe benzinle" sürekli yaklaştı...

Gerekçeler farklı olsa da, gelinen aşama böyle olmamalıydı?..

***

Netice itibariyle; Kapatma Davası Anayasa Mahkemesi'nin önüne geldi..

Dün, raportör görevlendirildi..

Süreci yakından takip ediliyor…

Kapatmanın yansıra, siyasi yasak, soruşturma ve davalıklar da, içeriyor hazırlanan iddianame..

609 sayfalık..

Davanın sonuçlanması zaman açısından, ne kadar sürer bilinmez..

Tarihteki kapatma davalarına bakıldığında, 8 ay da var, 1.5 yıl da var?..

Ki AK Parti'nin kapatılma davası, 4.5 ayda tamamlanmıştı..

Ancak, HDP'nin dava dosyasının klasörleri hayli hacimli, 680'e yakın "siyasi yasak" istenilen isim var..

Yani, zahmetli ve vaki alacak bir sürecin içerisindeyiz..

Ancak her şeye rağmen, yargı ne karar verir bilmem..

Lakin "Demokratik Siyasetin" sorumluluk ilkesinden, ne olur "taviz verilmesin?"…

Ve bu ilkeler, "kumpasvari" siyasi oyunların arka bahçesinde, "sırlar" libasına mahkum da edilmesin!….

Çünkü kaybeden, bu millet ve ülkedir!….

***

Bu arada, dün Diyarbakır'da çok sayıda STK'nin altına imza attığı ortak bir bildiri yayınlandı..

Muhtevası önemliydi…

Ana tema; "Parti Kapatma, çözüm değil?"?..

Dün de ifade etmiştim..

Ki yazımın bugünkü muhtevası da aynı çizgide…

Demokratik siyasetin "leke almaması" ve daha bir güçlenmesi için!..

Siyasi partiler yasası başta olmak üzere…

Tez elden; Sivil ve Çağdaş bir Anayasa'ya "yönelip", sonuç ortaya konulmalıdır…

Yoksa, dün olduğu gibi bugün de "eski tas eski hamam" misali..

Birileri yasaları çiğnemeye devam edecek..

Birileri de yasaları keyfiyetine uygulayacak…

***

BARİ BUNU YAPMAYIN!…

Evet ya!…

Neymiş, AK Parti'ye kapatma davası açılmadı mı?..

Refah Partisi…

Fazilet Partisi…

İşte bunların kapatılmasıyla, HDP'nin kapatılma davası arasında "hiçbir fark yokmuş" söylemi..

Gerçekten, samimiyet ve hakikatten uzak!…

Denir ya el insaf…

***

28 Şubat'ın "Post Modern" Anlayışının ürettiği iddianamede..

Bir tek kelime..

Bir tek cümle..

Bir tek ifadeye rastlayabilir misiniz ki; "terör, şiddet, silah, ölüm, cinayet, katliam" benimsenildiğine dair..

Ya da, odak noktasıdır diye..

Ki, olmamasına rağmen; kapatıldı..

Siyasi yasaklar verildi…

***

Bugünkü havariler..

O gün "sus pustu?"…

Dedikleri, hukuktur, adalettir, yargıdır..

Ama bugün, içteki ve dıştakiler..

Aksi rotada, "ahkam kesici?"..

Tabi niyet, "demokratik siyasete sahip" çıkma?.

Ya da, "demokratik bir haktır" gerçeğiyle, değil…

Buradan, nasıl bir siyasi "kriz, gerilim ve kaos" üretebiliriz hesabı var..

***

"Riyakârlıkları" dört bir taraflarından, akan bazı siyasiler var ki?..

Timsah gözyaşları döküyorlar..

HDP'yi HDP'den daha haşin bir şekilde savunuyorlar..

Ki, HDP'liler de, "celladına aşık" misali, peşlerinde koşuyor…

Bilmiyorlar ki; gayeleri yere düşünce, üzerlerine çullanarak ne koparabiliriz düşündüklerini?..

HDP'nin oyları bize gelsin..

***

 

GÜNÜN SÖZÜ

İyiyi ara, doğruyu ara, güzeli ara fakat kusuru arama.