FOL YOK, YUMURTA YOK, BU NE TAVA!...

İbrahim Güçlü.. Geçen hafta, Büyüktimur'la Gündem'de konuğumdu.. Mesleğinde, 40 yılını "eskitmiş" bir hukukçu.. Siyasetin mürekkebini de, hayli yalayan olduğu gibi, yazıp-çizmesi de yüksek!!…

***

Programda "baro seçimleri"  ve mesleki bir çok mevzu üzerine mülahaza edilirken, iddialı bir laf etti.. Dedi ki; "Bence Barolar kaldırılmalı?".. Gerekçesi de, barolar hukukçuların iradesiyle değil, "ideolojileriyle" yönetiliyor oldu!…

***

Peki, "barolar" kaldırılsa, mesleki yönde, avukatlar açısından, ne tür bir "olumsuzluk" vücuda gelir?.. Neler değişir.. Savunma erkinin "hayatında" ne değişir?.. Sakıncalı bir, durum söz konusu olmaz mı?.. İşte bu minvalde gelişen bir dizi; soruları aktardım!..

***

Verdiği cevap, 40 yıllık zaman diliminde gördüklerimin, yaşadıklarımın, elde ettiğim tecrübelerin analiziyle, "Barolar kalkarsa değişen hiçbir şey olmaz.?" dedi..

Örgütlü toplum gelişen, demokrasiyi güçlendiren, adaleti, hukuku, eşitliği "koruyup-kollayan" bir millet olgusunun olmazsa olmazı olduğunu benimseyen biri olarak; "muhalif" kaldığımı belirtmek isterim "Baroların kapanmasına" ilişkin..

***

Tabi programdaki diğer konuklar da, hukukçuydu!.. İki dönem, Batman Baro Başkanlığı görevini yürüten Yusuf Tanrıseven de konuklar arasındaydı..

Tanrıseven de bizimle aynı fikirde kendisi "baroların" kaldırılmasına karşı çıktı.. Ancak, iyileştirilmesi" gerektiği ve seçim sisteminin, artıları ve eksileri olduğunu aktarırken, dikkat çektiği Anadolu Barolarının, Barolar Birliğindeki "temsiliyeti" oldu.. Dün de buna dikkat çekmiştim..

***

Çünkü, Barolar Birliği yıllar yılıdır, Türkiye'nin "Üç Büyük İl'inin" tekelinde, ideolojisinde, siyasi fikriyatı rotasında, varlık gösteriyor… Delege temsiliyetindeki, "adaletsizlik?"… İşte bu "temsildeki adaletsizlik" ne yazık ki, "ideolojik" odaklı baroların yönetiminde hep "demokrasi" olgusu olarak kullanılmıştır.. Ama, her daim "siyasi iktidara" sopa sallayan bir kimlik icra etmiştir?…

***

Millet demişler.. Milli irade demişler.. Sandık demokrasinin "namusu" demişler.. Ama velakin, "tekçi" anlayışlarına zıt siyasileri, iktidarları, yönetimleri "ideolojileri" paralelinde yürümedikleri için, hasım görmüşlerdir.. Ki tarihte vaki değil, İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları, pek tabi ki Barolar Birliği'nin; "milli iradenin" temsiliyet fikri doğrultusunda, yol yürüdükleri… Hep, muhalif bir parti olmuşlardır?...

***

Eğer ki, "milli iradeye" saygı noktasında zerre-i miskal bir tavırları söz konusu olmuş olsaydı!.. İslam ülkesinde.. Nüfusunun yüzde 99'u demeyeceğim, yüzde 90'ı, Müslüman bir ülke olan.. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi "resmi ve legal" kuruluşun başındaki zat-ın, Kur'an-ı Kerim'de yer alan "ayetleri" okuduğu için..

Affınıza sığınarak.. "İbnelerin, LGBT'lilerin" fuhuşun, zinanın, İslam'da "yerinin olmadığını" söylediği için.. Böylesi bir yaşamın, kültürün "Lut kavmine" yönelişin, toplumu, gençleri "ahlaki erozyona" uğratacağını söylediği için… İşte bu "ideolojik" Baroların başını çeken, Ankara ve İzmir ve İstanbul Barosu Başkanları "vay sen misin Başkan Erbaş deyip" saldırdılar.. Yetmedi, suç duyurusunda bulundular… Ki Diyarbakır barosu başkanı da onların rüzgarıyla hareket etti.

***

Hal-i duruma bakar mısınız!.. Bir tarafta dini savunan bir kurum.. Diğer tarafta "ibnelere" bel çıkan bir kesim!.. Ki Diyarbakır Barosunun başkanı, hem yönetiminden, hem de üyelerinden "yaptığı açıklamaya" karşı, tepki gördü.. Nitekim bu "zılgıtla" bir gerçekte su yüzüne çıktı.. Baro Başkanlarının ekseriyeti, "yönetim kurulundan" habersiz, ortak fikir doğrultusunda, "ahkam" kesmiyor.. Kendine buyruk.. Yani; "tek adam"…

***

Gelelim, Güçlü'nün "Barolar kalkmalı" savına, benim de "kalkarsa değişen ne olur" sorumun, yanıtı.. Eğer ki kalkarsa.. Avukatlar bugüne kadar ne yapıyorlarsa, aynı şekilde devam edecekler.. Mahkemede.. Duruşmalarda.. Savcılıklarda.. Kolluk kuvvetlerindeki, "savunma erki" görevi, aynen icra edilecek.. Yani değişebilecek hiçbir şey olmaz… Barolara "kayıtlı olma" zorunluluğu ortadan kalkar..

***

Neyse, avukatların mesleki icraları açısından söylenildiği şekle göre, barolar "tabeladan" öteye bir anlam içermiyor.. Eskilerin ifadesiyle, avukat barodan bir şey istemez, ama baro avukattan ister..

***

Sonuç itibariyle, durduğum noktaya gelince!.. Örgütlü toplumdan yanayım.. Her mesleğin, kendini "demokrasi" ilkeleri çerçevesinde, ifade etmeli?.. Ve her örgütlü yapı, misyon ve vizyonuyla, "ideolojilerin" değirmenine su taşıma değil, "milletin, devletin ve ülkenin" dirliği ile birliğine sahip çıkmanın suyunu taşımalı?…

***

Evet, Baroların "absürt" olan seçim sistemi "kendini" çek etmeli, "tekçi" anlayışın "hegemonyasından", kurtarıp, çoğunluklu olmalı!.. İşte o zaman, belki demokrasinin bir lokomotifi olabilir, Barolar!..

***

Beri yandan, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül açıklama yaptı… Özellikle "Savunma yürüyor" sloganıyla yollara düşen Baro Başkanları'nın tepki eylemi… Gül diyor ki..

"Savunma mesleğini geriye götürecek bir çalışmaya asla destek vermeyiz. Arkadaşlarımız, savunmayı daha güçlendiren, avukatların haklarını daha koruyan ve mesleki örgütlenmeyi daha da güçlendiren bir yapı üzerine çalışma yapıyorlar. Ortaya çıkan hangi şeye karşısınız? Teklif yok, hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz? Ortada henüz bizim bile daha vakıf olduğumuz bir teklif yok"

***

Yani, fol yok, yumurta yok!.. Ama birileri, elinde tava, ateş "bir arayış" içerisinde.. Demek ki, gaye "üzüm değil" illa ki "bağcıyı dövmek?"..

***

İKTİDARIN DÜŞÜNMESİ GEREKEN!…

Zorlu ve kritik bir zaman süreci içerisindeyiz!.. Fitne, fesat, şiddet, cinnet, korku ve endişe, "en yüksek" performansıyla, salgın!.. Ki, virüs "beterin beteri" bir halle, insanlığı "alev topuna" döndürmüş!.. Her yer yangın yeri…

***

İşte bu evrede, "siyaset" akl-ı selim sahibi olması gerekir... Yapıcı ve toplumsal, "eleştirilere de" açık olmalı… Hakikatlerini görmeli.. "At gözlüğüyle" değil, "atın bizatihi gözüyle" bakmalı… Özellikle de iktidar..

***

Çünkü, makamlar, mevkiler, yönetimler, kafalar, mal, mülk, servet, şehvet gibi bir girdaba girmişse, hem onun, hem de onun idaresinde olan milletinin "helak" olması kaçınılmazdır, akıbeti meçhuldür!… Hele ki, bilip te, görüp te, onların yaptıklarını "söylemeyen de" hiç kuşkusuz ki, onlar gibi günahkar olur?..

***

Bakınız, üstat bu konuyla alakalı ne güzel bir ifade kullanmıştır… Özellikle, "siyasetin ve siyasilerin" tebaası için!… Der ki; "siyaset velayet değil, "vekalet-emanet müessesesidir?"… Ne hazin ve yazık ki, bizde gerek iktidar olsun, gerekse muhalefet olsun, siyasetin işleyişinde "ana icraatları velayet" odaklı hep olmuştur!.. Vekalete de, emanete de her daim, yine üstadın ifadesiyle "ihanet" edenler olarak, tarihe not edilmişlerdir!…

***

Maalesef, bizde çok!!.. Ki vaki mi, siyasal iktidarlar!.. İnandıkları, iman ettikleri dinin halifesi, adalet timsali Hz. Ömer gibi; "kendilerini" sorgulayabilen, "sorgulatabilen" fikre sahip oldukları?…  Ne mümkün?..

Hz. Ömer der ki..

"Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmese onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur, benden uzak dursun.”

***

Ne diyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan.. "Bize Ömerler lazım?.." İşte o "Ömerler de" ne yazık ki, partinin tebaası tarafından "pek" alakadar olunmuyor… Sahiplenilmiyor?.. Ya da bir arayış, ortaya konularak, ulaşılamıyor!?…

***

PES YANİ!…

Maske dedik… Sosyal Mesafe dedik.. Aylardır, deyip duruyoruz.. Ki artık yasak.. Cezası 900 lira.. Lakin, "yasakları, kanun dışılıkları" icra etmede övünen bir toplum olmamız, münasebetiyle, dün de, Diyarbakır'dan manzaralar ulaştı… Kim takar, "sizin maskenizi" der gibi…

***

Hele ki, hafta sonu yapılan sınavla alakalı yine Diyarbakır’ımızdan yansıyan görüntüler… Manzara!.. Der demez, beni "maske tak, sosyal mesafene dikkat et, temizliğe önem ver" uyarısı noktasında, "pes" ettim diyorum..

***

Eğer ki, zorunlu ve cezai bir durum hasıl olmazsa… Artık, ne "maskeden" ne "sosyal mesafeden" bahsetmeyeceğim.. Yani kimin ne hali varsa… O kadar...

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Bizi bizden eden; "içimizdeki beyinsizlerdir?"…