HELAL SİZE TURAN BEY..!

Ben "helal olsun" diyorum..!?..

Tabi ünlemim ve soru işaretimi, cümlenin sonuna ekleyerek, bunu ifade ediyorum!!!??…

Siz, mevzuya müdahil olduktan sonra ne dersiniz "cümlenin" sonuna ekleme adına, o size kalmıştır..

Yani takdir sizin…

***

Mevzuya gelirsek…

Ayasofya Başimamı Mehmet Boynukalın, geçtiğimiz gün, "faizle" ilgili, bir sosyal medya paylaşımı oldu..

Malum, Merkez Bankası Başkan değişikliği, "faiz" denilen illeti ve lanetli hal-i durumu bir kez daha, konu ettirdi..

Ki, hükümetlerin ve milletin en mustarip olduğu bir durum; faiz!…

***

İşte, bu "faiz illetine" ilişkin Boynukalın şöyle bir tveet atti.. Dedi ki;

"Faizin azaltılması ve sonunda tamamen kaldırılması hem İslam'ın hem de aklın gereğidir.

Güçlü ekonomilerde faiz Yüzde 0-1 arasında.

O sebeple faizcilerle mücadele etmek de İslam'ın bir emridir?"…

***

Boynukalın'ın "hakikatin beyanı" olan bu paylaşımı, gerek muhalefette ve gerekse AK Partili Bülent Turan'dan, "vay sen misin bunu" diyen olarak eleştiri oklarının yağmuruna tutuldu…

Yazılı ve görsel medya, tartışma programlarında, şiddetli bir şekilde CHP'nin parti amblemindeki "o altı oku" eline alan, büyük bir kinle saldırıyor…

"İmam nasıl konuşur" diye...

***

Doğrusunu isterseniz!.. İşine geldiğinde "laiklik" ipine sarılan, işine gelmediğinde "öteleyen", sol, seküler ve sosyalist kesimin radikalleri!..

Ki liberaller de, katılım gösterir..

Bunların, Boynukalın'ı "ok yağmuruna" tutmalarına anlam verebilirsin…

Pek, İslam ve İnanç kulvarında, görünmezler de ondan!…

***

Ama, "muhafazakar" olduğunu söyleyen..

İslam'ı kendine referans alan..

Ve bu kulvarda, "siyaset" icra ettiğini de, her fırsatta dile getiren AK Partili Turan'ın Boynukalın'a muhalefet edenlerle aynı kulvarda, meyil vermesi, garip gelmez mi?..

"Bu konuşmalarınla bizleri üzüyorsun" diyen Turan'a der demez; "Sende mi..!? Helal olsun Turan Bey!?" dedirtmez mi?..

Dedirtir, hem de okkalı bir şekilde dedirtir..

***

Niye mi?… Herkes her konuda "ahkam kesmede" mahir, olmuşken!…

Biz gazeteciler kadar..

Okumuşu, okumamışı, atanmışı, seçilmişi, doktoru, öğrencisi, öğretmeni, sporcusu, sanatçısı..

Kendi fikriyle, düşüncesiyle, yaşanan ve yaşatılan mevzularla alakalı "fikri beyanda" bulunabiliyor…

Hatta, yargı kararlarına, hükümetin icraatına, muhalefetin söylemine de, "pozitif-negatif" bakışlarla, kelamlar herkesçe icra edilebiliniyor...

***

Ve tüm bu olup-bitene de, giydirilen libas nedir?..

"İfade özgürlüğü?.."

Yani, herkes yıkıcı, ayrıştırıcı, şiddet ve terör körükleyici olmadığı sürece; "fikirlerini, düşüncelerini, ögürce ifade etme hakkına" sahip iken!..

 Anayasa'nın da, dibacesinde, "ifade özgürlüğüne" atıf söz konusu olurken!…

***

Şimdi sormak istiyorum!?.. 

Ne oluyor da!..

Asıl işi ve tevdi edilen görevinin gereği ve misyonu olarak..

Ki, İslam inancına göre, bir imam aynı zamanda Peygamber Efendimizin elçisidir, kendi görevini ifade etmesi noktasında yetkilendirdiği kişidir…

O kişi çıktığı minberde; halkı her yönde "Dini mevzularda", yaşama dair bilgilendirmesi gerekendir..

***

Onun görev "zorunluluğudur" kutsal kitapları referans alarak ahaliye ve ümmete "doğruyu" anlatmak..

Hal bu iken, hakikati bir imam, bir din alimi Kur'an-ı Kerim'in ayetleri paralelinde konuşunca, ağzını açınca mı, "siyaset yapıyor"  oluyor..

Ve ona "ifade ve fikir özgürlüğü" denilmiyor..

Ne tezat bir durum..

***

Söylenecek söz!… Galiba, "haklar, özgürlükler, fikirler, döşünce serbestiyeti" denilen olguyu, ivedilikle masaya yatırıp, irdelemeliyiz!…

Çünkü, mevcudiyet vahim bir "hatanın" varlığı ve "iki yüzlü" bir siyasi anlayışın, ikmalini gösteriyor!…

***

MYK'DA İKİ İSİMLE TEMSİLİYET!…

AK Parti Kongresi dün yapıldı..

7. Olağan Kongre'den çıkan sonuçlar..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı konuşma..

Ve 2023'e özgü hedefler; geniş ve kapsamlı bir zamanın, "tartışma" mevzusu!..

Bilahare, irdeleyeceğiz…

***

Ancak, Diyarbakır acısından sevindiren bir gelişme var..

O da, Parti'nin Yönetim Kadrosunda iki isimle temsiliyet alması..

Alaattin Parlak ve Abdurrahman Kurt..

Kent adına hayırlı olsun, kendilerine de başarılar dilerim..

***

Yönetim listesine genel itibariyle bakıldığında!..

İller ve bölgeler noktasında; "hassasiyetin" gözetildiğini görüyoruz..

Ki bu da, AK Parti'nin siyasetindeki seyrin oluşturduğu dengesizliği, giderme adına "yanlıştan" dönüşünü gösteriyor..

***

Güneydoğu, ahalisinde şimdi de gözler "Kabine Değişikliğine" çevrilmiş?..

Kabine de kimler değişecek, kimler yeni olarak gelecek?.

En önemlisi de, Doğu ve Güneydoğu, AK Parti'yi 2023'e taşıyacak "kabinede" temsiliyet alacak mı?…

***

Malum, mevcut kabine de Doğu ve Güneydoğu’nun "temsiliyeti" istenilen noktada değil..

Kısacası, "var da yok" gibi..

Onun için, nasıl ki Parti Yönetiminde "bu minvalde" hassasiyet gözetilmişse; Kabine değişikliğinde de aynı "duyarlılık ve siyasi stratejinin" yer alması gerekir…

***

ADALET VE EKONOMİ!..

Devletlerin ve toplumların "vazgeçilmez" iki temel olgusudur vardır…

Adalet ve Ekonomi!…

Şöyle ki, ülkenin ve milletin "milli egemenliği" dirliği, düzeni, huzuru, güveni, istikrarı, eşitlikçi ve özgür yaşamı, hukuk ve adalet sistemiyle nasıl "hayat" buluyorsa..

Ve kendisini "risk altında" görmüyorsa…

Hiç kuşkusuz ki, bu yapının yol yürümesi için de temel taşı, "ekonomi ve kalkınmadır.."  Birbirini tamamlayan, temel taşlardır..

***

İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "demokrasi, hukuk ve adalet" alanıyla ilgili açıkladğı reformlar, 2023 için "yol haritası" olduğu gibi!…

Ekonomik alandaki "reformlara", halk deyimiyle "yeni nesil reformları da" ekleyerek, bir bütünlük oluşturması gerekir..

Süreç, bu kulvar için "hassasiyet" içerdiği gibi; fiili ve sahadaki yansıması da, doğru akıl edilmeli..

Yoksa; "saç ayaklarından" biri, eksik olursa sürekli yalpalama yapar!..

Bir süre sonra, duvara toslar!…

***

"SEKÜLER DEĞİLİZ?.."

Nobel ödüllü yazarımız, demiş ki…

"Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek, dünyanın geri kalanına "Artık Seküler değiliz" demektir…"

Eee; ne demek istiyorsun!…

"Batıla endeksli seküler mi olmamız" gerekir…

***

Neyse varsın, dünyanın yarısı bize "seküler" demesin?. Geriye kalanı bize "Cami cemaatinden" desin..

Zihni fukara, Ayasofya'yı "içine sindirememen, cami olarak görmemen", İstanbul'un "fethine" bayrak açmandır…

***

Bizans'ın "torunları" bunu der, Fatih'in, Osmanlı'nın torunları da, "cami ve ibadet" der!..

Aradaki fark; bizde bu..

Sizde, "heykel" dikmek mahirliktir be acep!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

- Sende, ben, imkansızlığı seviyorum; fakat asla ümitsizliği değil.