REZİLLİĞİN DİBİ!…

Yetti ya, sizin bu "rezillikleriniz!?…" Ne melem bir şey sizin be arkadaş!… "İnanca, dine ve İslami hayata" dair, kin, haset ve nefret faşistliğiniz yetmedi mi ya!!.. Ruh aleminizde, yaşam kültürünüzde, siyasi ve ideolojik felsefenizde, bu toprakların insanlarına "vesayet" dayatmanız yetmedi mi?.. İnkarı ve asimilasyonu "dikta" etmeniz yetmedi mi ya yetmedi mi?!… Yetti ya, yetti!..

***

Bakar mısınız son rezilliklerine!.. Lağım misali… Ve bu lağımlığı, "milli bir günde, özgürlüğü, hürriyeti, kurtuluşu" düşmanı, alt etme gününde; sergiliyorlar!… Edremit'in düşman işgalinden kurtuluş töreninde "vurulan zincirlerden, üzerindeki kara çarşaftan kurtulup, özgürlüğüne sözde kavuşmuş kadın" müsameresi yapılıyor… Ve o kurtulan(!) kadın bir de "Ay yıldızlı" bayrağı açıyor!…

***

Sanki, ülkeyi işgal etmek isteyen haçlılarla, Siyonistlerle, Emperyalistlerle bu ülke insanları "savaşarak", şehit düşerek, gazi olarak, "mücadele" etmemiş!.. Sanki, Nene hatunlar, Fatma bacılar çarşaflarıyla, tülbentleriyle, başörtüleriyle, inançlarıyla, dini değerleriyle, İslam şiarıyla, omuzladıkları bombaları, mermileri "cepheye"  Allah-u Ekber nidalarıyla taşımamışlar!…

***

Edremit ahalisi; "özgürlük savaşını" düşmana değil de "inanca, başörtüsüne, kılık-kıyafete" karşı, batının ve batılın nam-ı hesabına yapmış gibi gösteren "müsamere.." Denir ya, tepeden tırnağa, iğrençlik içerdiği gibi "ilkel, basit, bayat, şizofren" bir hareket!.. Ki, günün anlam ve önemine de, "halel" getirdi!… Gaflet ve delaletin lağımında akan iğrençlik; "özgürlük" diye tanımlanamaz, ifade edilemez!...

***

Özgürlük, "hürriyettir!?.." Özgürlük bir "dayatmanın" libası olamaz.. Edremit'in "düşmandan" kurtuluş günü; "özgürlüğün ve hürriyetin" sembolü olduğu gibi, "isteyenin istediği kıyafeti giyebilmesine dair" özgürlüğü de, kapsar… Bir kıyafet, bir giyim şekli; "kişinin iradesiyle, inancıyla, değerleriyle, örf, adet, gelenek görenek ve kültür ile medeniyetiyle" kimlik bulur!… Yeter ki, o kimlik özgür olsun..

***

Eğer ki, o kimlik bir dayatma sonucu "olmuşsa!.." Yani, "çarşaf" bir dayatmayla, kadınlara "giydirme" zorunluluğu inşa edilmişse, bilinmeli ki, "özgürlük" gelir ve o dayatılana "son" verdirtir.. Yok eğer, "çarşaf giyme" özgürlüğü dayatmayla kaldırılmışsa, isteyen çarşaf giyemiyorsa, özgürlük geldiğinde "kara çarşaf" özgürlüğüne kavuşur…

***

Hiç bir kişi, zümre, yapı, oluşum, cemaat, dernek veya vakıf; "kılık-kıyafet, giyim" ve tabi ki, inanç hürriyetine "pranga" vuramayacağı gibi, "asimile de" edemez!… İsteyen istediğini giymekte "özgür" ise, o zaman "Kara Çarşaf" giyen kadının özgürlüğüne, kimse "el uzatamaz!.."  Artık çağın en ayıp, rezillik halidir; "kişilerin giyimleriyle" uğraşmak!..

***

Sonuç itibariyle!.. Böylesi, bağnaz, fütursuz, şuursuz, banal, komik, tutarsız ve kibirli, hakir, rezillik ihtiva edici, "lağım" düşünce ve ideolojilerin "tahakkümünden" ülke ve millet olarak, arınmamız gerekir!.. Ve kimse, "Ay Yıldızlı" bayrağı, tinetli ideolojisine "libas" olarak gösterip, müsamere kimliği altında, "kullanamaz!.."

***

Bu arada, Edremit'teki "rezilliğin" faturası salt ilçe Kaymakamını görevden almakta, kalmaması gerektiği gibi, CHP'li Belediye Başkanı da, ki ev sahibi olması münasebetiyle, hesap vermelidir!.. Çünkü, bu tablo, toplumsal yönde "ayrıştırıcı, fitne üretici" huzura ve güvene, istikrara "suikast" teşkil etmektedir…! Onun için de, böylesi lağım anlayışlara "artık yetti" denilmeli ve yasal bir mevzuatla, "dini ve ulvi değerler" koruma altına alınmalıdır…

***

Çünkü, pervasızca "dini değerlere" karşı sergilenen saldırganlıklar "karşılıksız" kalıyor.. Hal böyle olunca da, İslam'a hasım olanların "iştahlarını" kabarttığı gibi, batıl anlayışların da palazlanmasına vesile olmaktadır!… İslam ülkesinde, "ahali İslam'ı özgürce yaşamıyorsa", demek ki "sözün bittiği noktaya" çoktan gelmişizdir!...

***

ŞUNU DA UNUTMA!…

Siyasi ve ideolojik fikriyatın ne olursa olsun, ey bu ülkenin evladı, genci, yaşayanı!..

Unutma... O çarşaflı anneler;

Doğu Roma’yı dize getiren Alparslan'ı,

Kudüs'ü esaretten kurtaran Selahaddin'i,

İstanbul'u fetheden Fatih'i yetiştirdi..…

Bil ki, O çarşaflı annelerdir Nene hatunlar, Fatma bacılar..

Unutma…

Onlardı yavrularını "cennete" gönderir gibi, Çanakkale’ye yollayan…

O çarşaflı annelerin inancıydı, İslam topraklarında, "ay yıldızlı" bayrağı dalgalandıran..

Eğer ki;

Onların çarşafından,

Onların giyiminden,

Onların inancından,

Onların yaşam ve hayat düşüncesinden rahatsız olan varsa bil ki "O bu ülkenin düşmanı, bu milletin hasmı, bu vatanın evlat ve torunlarının" ata düşmanıdır…

Alparslan'ın,

Selahaddin’in

Fatih'in,

Çanakkale Kahramanlarının önünde hezimete uğrayanlar "rahatsız" olur!…"

Unutma, unutturma bunu!…

Unutursan, bil ki atanı ve kendini "unutup" inkar edensin!…

***

OYLAR RENKLENDİ!…

Evet ya, seçime zaman var.. Ama görünen o ki, "sandıktan" çok renkli oylar çıkacak.. Şimdiden renkleri, isimlendirebiliriz.. Şöyle ki;

İnat oylar..

İhanet oylar..

İntikam oylar..

Biat oylar…

Ve kapital oylar…

Diyarbakırlıların deyimiyle "başımın sadakası" olsun oylarını da unutmayalım!..

***

12 Eylül!..

80 ve sonrası!.. 12 Eylül 1980'den bugüne; 41 yıl geride kaldı. Mazi olan o günden bugüne "kaç darbe" girişimi ve organizasyonu yaşandı… Hangi iktidarlar "al aşağı" edildi, kaç "kaos üretilerek" hükümetlerin "ipleri" çekildi.. Ve; 15 Temmuz "kanlı darbe" planı.. Ve tabi ki, 80 öncesi de, tek parti şeflik döneminden başlayıp, gelinen süreç noktasında!..

***

Ne yazık ki hala, Türkiye'de "darbe ihtimalleri, darbe girişimlerine dair niyet sahibi" olanların varlığından söz edip, tartışıyoruz!.. Ve birileri de; "darbeyi" iştahlı, iştahlı sevici ruhla, dillendiriyor..

Eğer ki hal-i vaziyet "kendini idame edecek" ortam buluyorsa, demek ki "darbeciler de, darbe planlayıcıları da" ıslah olmamışlardır.. Ya da, "ıslah" edici cezai bir yaptırım, içerisine girilmemiştir..

***

Dün 12 Eylül'ün sene-i devriyesiydi!.. Ceberut darbeciler yargılandı, rütbeleri söküldü, ama bir teki bir gün dahi "mahpus" yüzü görmedi.. Ki, 28 Şubat'ın darbecilerine de ceza verildi, rütbeleri önceki gün itibariyle söküldü, şimdi bir kaçı cezaevinde, bir kaçı da hastanede!..

***

Ama velakin, tablo hala "özde değil, sözde seyrediyor..!"  Çünkü, hala darbeleri savunanlar var ve hala, darbeci anlayıştan medet umanlar var.. 12 Eylül'den söz ederken, darbelerin siyasi, iş, medya, yargı "ayağına" dokunulmadığını dillendiriyorsak, demek ki arıza bildiğimiz gibi, derin!.

***

Vaki mi, "vatanseverle darbeciler" bir arada yan yana, omuz omuza olsun.. Ama ne yazık ki; ülkemizde "böylesi" bir işbirliği var.. Darbelere ve vesayet girişimlerine gerekçe uyduranlar var..

Ki, en önemlisi de, siyasi parti liderleri "darbeleri" kınıyorlar ama velakin, hala "darbelerin yasalarıyla, hükümleriyle, kanunlarıyla" kendilerine libas giydiriyorlar!..

***

Yani, sahte bir vatanseverlik, sahte bir demokrasi, sahte bir hukukun üstünlüğü inanmışlığı!.. Kendi milletine ve devletine silah çıkan; "bu milletin ve devletin" evladı ve seveni olamaz!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bütün büyük olayların, büyük düşüncelerin önemsiz bir başlangıcı vardır.