Tek bir cezalandırılan kişi yok!

Dört ayaklı minarenin önünde 7 yıl önce öldürülen Tahir Elçi cinayeti davası devam ederken, Baro Başkanı Nahit Eren, siyasal iklimle cezasızlık politikasının uygulandığını iddia etti.

Tek bir cezalandırılan kişi yok!

DİYARBAKIR’ın Sur ilçesinde 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen dönemin Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetinin üzerinden 7 yıl geçti. Cinayetin üzerinden 4,5 yıl sonra açılan davada olay yerinde bulunan ve görevlerine devam eden polis M.S., F.T. ile S.T. ile tutuklanan Uğur Yakışır hakkında Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 2 yıllık süreçte sadece 6 duruşma görüldü. En son 23 Kasım’da görülen duruşma, 5 Temmuz 2023’e ertelendi. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Elçi’nin katledilmesi ve sonrasında başlayan hukuki süreci değerlendirdi.    

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Son görülen duruşmanın sorunlu geçtiğini söyleyen Eren, “İlk başladığımız günlerdeki sorunlar maalesef hala devam ediyor. Hala bu davanın soruşturmanın başlangıcında olduğu gibi yani etkisiz ve isteksiz bir soruşturma sürecinden sonra maalesef kovuşturma aşamasında aynı etkisizlik, aynı isteksizlik devam ediyor. Hala mahkemenin bu cinayetin ağırlığını taşıyacak bir yargılama sürecini başlatmadığını düşünmekteyiz. Daha doğrusu böyle bir pratikleri var” dedi.

Cezasızlık politikası yürütüldüğünü ileri süren Eren, “Cezasızlık zırhı her zaman kendisini gösterdi. Tahir Elçi dosyası biraz daha farklı bir dosya, bir canlı yayında kameraların önünde gerçekleşen bir cinayet ama buna rağmen aradan geçen 7 yıl geçti, hala tek bir kişi cezalandırılmadı. Eğer siyasi otorite bu anlamda istekli olursa yargı üzerinde düşeni daha rahat, daha kolay icra edebiliyor. Aslında bu da bize yargının, tam da tarafsız ve bağımsız olarak bu süreçlere, bu dosyalara, bu davalara gereken ilgiyi gösteremediklerini gösteriyor” iddiasında bulundu.

DAVUTOĞLU’NU DİNLEMEKTEN NEDEN VAZGEÇİLDİ?

Dönemin Başbakanı olan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Tahir Elçi cinayetine ilişkin “bir siyasi suikast” açıklamasını anımsatan Eren, “Tabii bir dava dosyası açısından önemli bir beyan, özellikle de bu beyanda bulunan kişinin konumu, cinayetin yaşandığı dönemin başbakanı. Davutoğlu’nun mahkemede dinlenmesini istedik. Ocak ayındaki duruşmada bu talebimizi reddetti. Ahmet Davutoğlu’nun görgüye dair bir beyanının olmadığını söyledi ve reddetti. 15 Haziran’daki duruşmada bir kez daha bu tanıklık konusundaki talebimizi dile getirdik ve bu konuda dinlenmesini talep ettik. Mahkeme bu defa kabul etti. Ama 19 Eylül’de, 15 Haziran’ın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmiş duruşmaya bir buçuk aylık bir süre kalmış, bir anda cumhuriyet başsavcılığının talebiyle mahkeme aynı gün Davutoğlu’nun daha önce dinlenmesi yönünde vermiş olduğu kararı geri aldı. Oy çokluğuyla aldı, bir üye buna muhalefet etti ama tabii şu önemli; neden vazgeçtiniz? Son mahkemede de bunu sorduk heyete. Oluşturduğunuz çok kısa gerekçede şu aşamada dosyaya bir yenilik katmayacağı gerekçesiyle kendi kararınızdan vazgeçtiniz ama Davutoğlu’nun ne söyleyeceğini bilmeden ve savcının talebini hiçbir şekilde bize iletmeden bizlerin beyanını almadan böyle bir kararı veremeyeceklerini söyledik. Bu adil yargılanma hakkının bir ihlalidir. Bir ceza kovuşturmasının evrensel birçok ilkesine aykırı. Hukuksuz bir karar verdiklerini söyledik” diye belirtti.

DIŞSAL MÜDAHALE VURGUSU

Duruşmada verilen kararı gözden geçirmesini talep ettiklerini ancak mahkemenin bu konuda üzerine düşeni yapmadığını söyleyen Eren, şunları söyledi: “Birileri acaba Ahmet Davutoğlu’nun böyle bir süreçte mahkemeye gelip dinlenmesini ya da beyanda bulunmasını istemedi mi? Çünkü Davutoğlu’nun zaman zaman kamuoyuna yansıyan sözleri var. Özellikle 7 Haziran - 1 Kasım tarihleri arasında bu ülkede yaşananlarla ilgili ‘konuşursam yer yerinden oynayacak’ şeklinde beyanı olan bir siyasetçi. Acaba birileri bu beyanda bulunan birinin mahkemede dinlenmesinin yaratacağı sakıncaları mı gözetiyor? Ahmet Davutoğlu’nun neden bunu siyasi bir suikast olarak tanımladığını bizlere izah etmesi için mahkemeye davet etmiştik. Bildiği şeyler varsa bildiklerini mahkemede dinlendirsin diye talepte bulunduk. Ama dediğim gibi geldiğimiz aşama mahkemenin bu şekilde kendi ara kararından dönmüş olması yoğun dışsal müdahale açısından şüpheler uyandırmaktadır.”

HAZIRLANAN RAPOR

Eren, cinayetin en önemli delili mermi çekirdeği olduğunu, mermi çekirdeğinin hangi silahtan çıktığı yönündeki tespit için önemli bir delil olduğunu, ancak soruşturma makamlarının sağlıklı bir olay yeri incelemesi yapmaması nedeniyle mermi çekirdeğinin bulunamadığını ifade etti.

YARGILAMADAKİ SORU İŞARETLERİ  

23 Kasım’daki duruşmayı, Türkiye’nin farklı şehirlerinden 20 baro başkanının takip ettiğini kaydeden Eren, “Yedinci yılı geride bıraktık; Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu’na yıllarca hizmet etmiş avukatlık pratiği, yönetici ve en son başkan olarak bu baroya büyük emekleri olan mücadele mirası bırakan bir baro başkanımız. Gücümüz yettiği kadarıyla bu mirasa sahip çıkmak. Bu anlamda da her yıl anma programı düzenliyoruz. Bu yıl da düzenleyeceğiz. Bir şekilde bu avukatlık pratiğini yeni jenerasyona yeni meslektaşlarımıza hissettirebilmek. Aynı zamanda bu davayı bu cinayeti toplumun hafızasından kaybettirmeme mücadelesini yürütmeye devam ediyoruz. Çünkü bu cinayet bir hukuk insanına, bir insan hakları savunucusuna yönelik bir cinayeti. 28’inde adliyeden katledildiği yer olan Dört Ayaklı Minare önünde yürüyüp anma programı düzenleyeceğiz.”

Kaynak: Diyarbakır Söz