Barış Manço aramızdan ayrılışının 17'nci yılında unutulmadı, nerede anıldı, Kimdir?

Efsane şarkıcı Barış Manço ölümüyle tüm Türkiyeyi yasa boğmuştu. Barış Manço’yu ölümünün 17. Yılında saygı ve hüzünle anıyoruz. Türk müziğinin dev ismi Barış Manço sevenleri tarafından ölümünün 17. Yılında mezarı başında anıldı.

Barış Manço aramızdan ayrılışının 17'nci yılında unutulmadı, nerede anıldı, Kimdir?

Efsane şarkıcı Barış Manço ölümüyle tüm Türkiyeyi yasa boğmuştu. Barış Manço’yu ölümünün 17. Yılında saygı ve hüzünle anıyoruz. Türk müziğinin dev ismi Barış Manço sevenleri tarafından ölümünün 17. Yılında mezarı başında anıldı.

Zaman’ın haberine göre: Anma için "Barış Manço" adlı şehir hatları vapuruyla özel bir sefer düzenlendi. Ailesinin yanı sıra Barış Manço'nun yüzlerce hayranı, Kadıköy ve Kabataş İskeleleri'nden toplanarak ünlü sanatçının mezarının bulunduğu Kanlıca'ya götürüldü. Ünlü sanatçının ölüm yıldönümü nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Hatları, "Barış Manço" adlı vapuruyla özel bir sefer düzenledi. Manço Ailesi'nin katılımıyla Kadıköy'de başlayan vapur seferi, Kabataş'a uğrayarak burada bekleyen Barış Manço'nun hayranlarını aldı. Bu arada vapur, Kabataş İskelesi'ne yanaşırken dengesi kaybeden Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA) Başkanı Mehmet Hatunoğlu, merdivenlerden düşerek kolundan yaralandı. Doğukan Manço'nun yardımcı olduğu Hatunoğlu, tekerlekli sandalyeyle vapurdan çıkarıldı. Daha sonra vapur, sanatçının kabristanının bulunduğu Kanlıca'ya hareket etti. Yolculuk boyunca vapurda Barış Manço'nun sevilen şarkıları çalındı.

"HER SENE GELİYORLAR"

Vapur seferine sanatçının eşi Lale Manço, oğulları Doğukan ve Batıkan Manço ev sahipliği yaptı. Barış Manço'nun eşi Lale Manço etkinliğe insanların her sene geldiğini belirterek "Bu insanlar senelerdir geliyorlar. Burada büyüyen bir nesil oldu. Çocuk geldiler, şimdi delikanlılar, genç kızlar. Kimisinin çocukları oldu, çocuklarıyla gelmeye başladılar. Bu barışın büyüyen, gelişen öz ailesi. Sevgilerine sahip çıkan insan bunlar" dedi.

"17 SENEDİR ÖZLEM BİTMEDİ"

Oğlu Doğukan Manço ise Barış Manço'ya 17 senedir özlemin bitmediğini söyleyerek "Baktığınız zaman çok sanatçıya nasip olan bir şey değil. Çünkü Barış Manço sadece bir sanatçı değil. İnsanların ailesinin bir parçası. Bizim gittikçe büyüyen bir ailemiz var. Dileriz bu bir ömür boyu devam eder. Aile olarak çok mutlu ve gururluyuz" diye konuştu. Etkinliği her sene gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirten Batıkan Manço da "Barış Manço'nun bunu hak ettiğini hissediyoruz, sevenleriyle bunu paylaşmak istiyoruz" dedi.

"ANMAYA YÜZLERCE VATANDAŞ KATILDI"

Vapur seferi, babasının şarkılarını çalan Doğukan Manço'nun DJ performansıyla devam etti. Lale Manço ve Batıkan Manço da şarkılara eşlik etti. Daha sonra vapur, Kanlıca'ya yanaştı. Barış Manço hayranı yüzlerce vatandaş, ailesiyle birlikte Kanlıca Mezarlığı'na yürüdü. Barış Manço'nun mezarı başında dualar okunmasının ardından lokma dağıtıldı. Anmanın ardından katılımcılar aynı vapurla yine Manço'nun şarkıları eşliğinde eğlenerek geri döndü.

Adile Naşit Kimdir?

Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit Özcan’ın kızı olan Adile Naşit, babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak, 1944 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu - Çocuk Tiyatrosu’na girdi.

Abisi Selim Naşit (d.1928) ile babaları desteklemese de her iki kardeş de tiyatroya gönül verdiler ve ilk defa Cumhuriyetin 10. Yıl Kutlama Gecesi’nde aynı sahneyi paylaştılar.

"Herşeyden Biraz" oyunuyla sahnede olduğu yıl, Halide Pişkin’in grubuyla İstanbul’da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca’nın tiyatrosuna girdi ve 1948’de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine 1948 yılında "Lüküs Hayat" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.

1950’de, kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954’te yeniden Muammer Karaca Tiyatrosuna döndü ve 1960’a dek burada çalıştı.

1961’de, eşi Ziya Keskiner ve abisi Selim Naşit Özcan ile birlikte, Ankara’da Naşit Tiyatrosu’nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963’te girdiği Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975’e kadar aralıksız olarak çalıştı.

Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970’lerde yaptı. 1976’da "İşte Hayat" adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Tiyatro oyunlarının yanı sıra Hisseli Harikalar Kumpanyası, Neşe-i Muhabbet, Şen Sazın Bülbülleri gibi müzikallerde oynadı.

Rıfat Ilgaz’ın eserlerinden sinemaya aktarılan "Hababam Sınıfı" filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. Münir Özkul ile karşılıklı oynadığı filmlerdeki "Anne" rolleriyle de ünlendi. 1978’de Uluslararası Sanat Gösterileri’nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.

1981 yılında TRT televizyonunda "Uykudan Önce" isimli bir çocuk programı yapmaya başladı. Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle, çocukların gönlünde taht kurdu. Gerek sinema filmlerinde, gerekse oyunlarda, basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi.

Adile Naşit, 1950 yılında kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi, bu evliliğinden Ahmet Keskiner (d.1951-ö.1966) adında bir oğlu oldu. Eşi Ziya Keskiner, 1982'de kalp krizi sonucu öldü.

Adile Naşit, daha sonra 16 Eylül 1983 tarihinde Cemal İnce ile evlendi.

Adile Naşit, 11 Aralık 1987’de İstanbul’da öldü.

Barış Manço Kimdir?

Türkiye tarihinin en fazla ilgi çekmiş, en aykırı müzik insanlarından birisi olan Barış Manço, besteci, şarkı sözü yazarı, yazar, gezgin, müzisyen, ses sanatçısı ve televizyon programı yapımcısıydı. Uzun saçları, asla çıkartmadığı şövalye yüzükleri, yurt içinde ve yurt dışında kazandığı müzikal başarıları ile ülkemizin unutulmayan simaları arasına girmiş olan Manço, yaşadığı zaman diliminde dünyada en fazla ülkeyi dolaşmış T.C. vatandaşı olarak, gezdiği 150'den fazla ülke ile kırılması zor bir rekora imza atmıştır.

Barış Manço 2 ocak 1943 tarihinde saatler 02.00 civarını göstermekte iken Bağlarbaşı-Üsküdar semtindeki Zeynep Kamil hastenesinde dünyaya gözlerini açar.

İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım'ın ikinci oğululları olarak, ekmeğin karneyle dağıtıldığı ve ikinci dünya savaşının en kızgın oldugu zamanda dünyaya gelen Manço, 2 yıl önce dünyaya gelen abisinin "Savaş" ismini almasından sonra, ailesinin "artık dünyaya Barış gelsin" diye düşünmesinden dolayı barış adını almıştı.

Türkiye'de Barış adını ilk alan kişinin kendisi olduğunu yıllar sonra TRT için hazırladığı '7 den 77 ye' adlı programı aracılığıyla, öğrenecekti.

Bit salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde ilkokula başlayan Manço, gezginliğe bu dönemlerde başlar. Gezginliğinin ilk durakları okullardır. Zira bu dönemlerde birsürü okul değiştirmek zorunda kalıyordu.

İlkokula Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda başlayan Barış, 4. Sınıfı Ankara Maarif Koleji İlkokulu nda, 5.Sınıfıda yine Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda okuyordu. İlkokul'u bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi yılları başlıyordu.

Galatasaray Lisesi'nde okuyan abisi Savaş Manço'nun okuldaki lakabı 'Ayı' idi. Barış'ında Galatasaray Lisesi'ne gelmesinden sonra lakapları 'Büyük Ayı ve 'Küçük Ayı' olarak değişiyordu. 1957 yılı Şeker Bayramında çok sevdiği Babaannesi Nimet Hanım'ı yitirir. Manço, yıllar sonra bir şarkı yazacaktır onun adına (Gülpembe) çok beğeni kazanacak olan bu şarkı aynı zamanda dinleyenleri üzerinde büyük merak uyandıracaktır kim bu Gül Pembe?

Müzikle daha küçük yaşlarında tanışmıştı. Annesinin bir ses sanatçısı olması, O'nun müziğe pek yabancılık çekmemesini sağladı. İlk olarak 14 yaşında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Galatasaray Lisesinde Kafadarlar adlı grubu kurdu. Bugünün ünlü ekonomistlerinden "Asaf Savaş Akad" bu grubun saksofoncusuydu. İkinci grubu olan Haramiler'de yine Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Haramiler'le birlikte dönemin popüler müziklerini yorumladı.

1958 yılında ilk defa sahneye çıkıyordu. 1958 in Mart ayında yeğeni Aysel'in evlendiği akşam, Moda Düğün Salonunda Elvis Presley' den iki şarkı söyleyen (bunlardan biri 'Jailhouse Rock'dı) Manço, o gün abisi Savaş Manço'ya belkide hayatındaki yapacağı en önemli şeyi söylüyordu: "Ben çocuklara şarkı söyleyeceğim".

1959 yılının Nisan başında Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk resmi konserini veren manço, 4 Mayıs 1959 da babası İsmail Hakkı Bey'in ani ölümüyle ruhen yıkılıyordu.

1960'lı yıllarda Türkiye'de Hafif Batı Müziğinde Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış'da aklına koymuştu bu müzik dünyasının içinde yer alacaktı. Henüz 14 yaşında iken Galatasaray Lise'sindeki arkadaşlarıyla kurduğu grubu Kafadarlar'la "Barış Manço ve Kafadarları" ismiyle sahne alıyordu. Bu dönemlerde daha çok o sıralarda tutulan parçaları seslendiren Barış ve Arkadaşları, Okul bitince dağılıyorlardı.

1962 yılına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde 11. sınıfı geçemeyen Barış, bir an evvel Paris'e gidip, Güzel Sanatlar Akademisinde okuma istediğinden Özel Şişli Kolejine gider ve 1963 yılında bu okuldan lise diplomasını alır. Yine 1962 yılında Barış Manço ilk 45'liği Twistin Usa / The Jet'i Harmoniler 'le kaydediyor ve Grafson plak'tan satışa sunuyordu. "Neden Türkçe değil" mantığıylada o yıllarda Çıt Çıt Çedene, Urfa nın Etrafı Dumanlı Dağlar ve Kızılcıklar Oldu mu? (Barış'ın annesi Rikkat Uyanık Hanım'ın derlediği bir türkü) isimli türkülerini kaydediyordu.

1963 yılında Salyangoz yüklü bir kamyonun tercüman-şöför yardımcısı olarak İstanbul'dan Lion'a oradan da otostopla Paris'e giden Manço, burada Güzel Sanatlar Akademisinde okumak istiyordu. Daha sonraları maddi sıkıntılar ve Belçika'da yaşamakta olan abisi Savaş'ın yanında kalmak için Liege şehrine gider.

Burada bazen Türk işçilerine tercümanlık yaparak, bazen garsonluk yaparak veya Türkiye den getirttikleri filmleri orada yaşamakta olan Türk işçilerine göstererek geçimlerini sağlarlar. Tüm aksiliklere rağmen müzikten uzaklaşmaz. Arada bir Paris'e giderek plak şirketleriyle görüşen Barış, ünlü fransız komedyen Henri Salvador'un şirketinden 1964 yılının sonbaharında 4 parçadan (Baby Sitter, Jenny Jenny, Quelle Peste ve Un Amour Que Toi) oluşan bir EP çıkarır.

1964 yılında Fransa'da 4 parçadan oluşan EP'yi çıkardığında, o zamanlar radyoda program yapan Engin Arman Paris'den gelen Plağın üstünde koskoca "Barısh Mancho" yazısına rağmen, plağı, "Fransa'da müzik yapan genç şarkıcı Bari Manso" olarak sunar.

Programı dinlemekde olan Barış Manço nun annesi 'Rikkat Hanım' ayağında terliklerle evinden fırlar ve İstanbul radyosuna giderek, 'yaa, benim oğlumdan bahsediyorsunuz, onun adı Barış Manço'dur' der.

Fransa'daki bu maceradan sonra, Belçika da bulunduğu yıllarda Les Mistigris (Mistigris Siyam'da bir vahşi kedi türü anlamına geliyor) isimli, Belçika'lı ve Martinik'li müzisyenlerden oluşan gruba katılır. Bu grupla 1967 nin başına kadar beraber çalışır. ve Aman Avcı Vurma Beni ve Bizim Gibi (Kol Düğmeleri isimli parçanın bir önceki hali) adlı parçaları kaydeder. Bu grupla Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin dışında Türkiye'de de konserler verdi. Fakat grup üyelerinin ülkeye girip çıkmasında ve kalmasındaki problemlerden dolayı "yerli" bir grupla çalışmayı tercih eder.

1965 yılının Ocak ayında, Salvatore Adamo ve France Gall'inde katıldıkları bir programda, Paris'in meşhur "Olympia" müzikholünde arkasında Franck Pourcel orkestrası ve Swingle Singers ile beraber plağından iki şarkı seslendirir: "Babysitter ve Jenny Jenny".

Fakat bu konser sonrasında, kendi olağanüstü yeteneği ve annesi Rikkat Uyanık Hanımın dışında müzisyenlik hayatını etkileyen biri çıkar karşısına: O gün Barış'ı izleyen Europe-1 radyosunun sahibi 'Daniel Filipacchi', Barış'ın aksanını beğenmediğini ifade ederek plağın radyosunda yayınlanmasını yasaklar. Barış bu işe çok kızar ve "bundan böyle sadece Türk şarkıcısı olacağım" kararını alır.

1967 yılında Hollanda'da büyük bir trafik kazası geçirir. Bu kazanın kendisine hatırası ise, bıyığının altındaki kesik izidir. Bu kesiği kapatmak için bıyık bırakmaya başlar. sadece bıyığını uzatacak değildir ya saçlarınıda uzatır Manço.

1967 yılından itibaren 1969 yılına kadar sürecek Kaygısızlar dönemi başlar. Bu grubun üyeleri arasında, günümüzde MFÖ olarak tanınan gruptan "Mazhar Alanson ve Fuat Güner" de vardır. Bu grupla kendi müzikal çizgisini bulma yolunda ilerleyen Barış, "Kol Dügmeleri, Unutamıyorum" gibi kendi bestelerinin dışında, 'Bebek, Derule, Kağızman' gibi türküleride kaydetti, Karanlıklar İçinde ve Keep Lookin parcalarında da yabancı bestecilerin şarkılarından yararlandı. Yine bu grupla yurt dışına açılma konusunda faaliyetler gösterdi ve Fransa'da 1968 yılında ilk defa kaydettikleri "Trip" ve "Susanna" isimli parçayı single olarak çıkartmaya çalıştı.

Özellikle Trip adlı parçayı mükemmel bir şekilde yeniden kaydeden grup elemanlarının "biz yurt dışında yapamayacağız" demeleri üzerine Barış ve Kaygısızların yolları bir süre sonra ayrıldı. Kaygısızlar grup olarak dağıldı ama Barış Manço'nun plaklarında Onu yanlız bırakmamak için stüdyoda biraraya geldiler. Kaygısızların Avrupa'da kariyer yapmaya yanaşmayışları Barış'ı yeni baştan Avrupa'da yabancı bir grupla çalışmaya iter.

Londra Hyde park'ta tanıştığı İngiliz "Jonathan Glemser" (Yardbirds' İn ilk gitaristi), Amerikalı müzikolog "Jonathan", Tunuslu davulcu "Mounir" ve Kafkasyalı basgitarist "Onkan" dan oluşan Barış Manço Ve adını verdiği grup böylece kurulmuş oldu.

4 ayrı ülkenin kültüründen gelen müzisyenler, 4 ayrı müzik anlayışı ve icrası içinde bir çok yeni şeyler öğrendi Barış. Bunun bir ürünü olarak bugün 7 den 77 ye herkesin ezbere bildiği Dağlar Dağlar isimli parçasını bu grup döneminde kaydetti. Bir çok yayın organında belirtildiği gibi bu parça Keban'dan gelirken bestelenmemiştir. Barış'ın Keban'a gitmesi daha sonraki yıllarda olacaktır. Barış bu parçayı kısa bir süre evli kaldığı Marie Cloud için ve annesine "senin oğlun alaturka söyleyemez" diyen Müzeyyen Senar gibi müzisyen dostlarına cevap olsun diye besteler. Kol Dügmeleri, Bebek, Kağızman gibi parçalarla ismini duyuran Barış Dağlar Dağlar'ın çıkış tarihinden dört ay sonra bu 45'liğin 700 bin satması üzerine müzik dünyasındaki o dönemin büyükleri olan, Cem Karaca, Erkin Koray ve Moğollar'ın arasında yer alır. Altın Plak aldığı "Dağlar Dağlar" 45'liği Barış'ın hayatının dönüm noktası olmuştur.

Eğitimini tamamlayan Barış'ın amacı grubuyla birlikte Türkiye'ye dönüş yapmaktır. Fakat Türkiye'ye yalnız olarak döner.

Barış'ın Türkiye'ye döndüğü yıllarda , 1970'lerin başında , Türkiye'de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türü Anadolu pop'tur. bunun üzerine Barış; Fuat Güner ve Mazhar Alanson'la (bugünkü MFÖ'nün elemanları) birlikte Kaygısızlar kurar.

Barış Manço artık yavaş yavaş müzik piyasasında yükseliyordu. İşte tam bu dönemlerde beklenen bombayı patlatır. Barış Manço Ve.. grubu ile 70'lerin başında çıkarttığı "Dağlar Dağlar" 45'liği , çıkışından 4-5 ay sonra 700 bin satar.

Yabancı gruplarla yaşadığı sorunlar sebebiyle bir çok gruptan ayrılmak zorunda kalır. Fakat 1971 yılında bu sorunu çözer. Avrupada da kariyer yapmaya meraklı olan, Anadolu Pop müziğinin öncüsü olarak kabul edilen Moğollar la beraber Fransa da çalışmaya başladı.

Bu grupla İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim ve Binboğanın Kızı isimli parçaları kaydeden Barış, Moğollar'ın tek başlarına kaydettikleri "Danses et Rythmes de la Turquie D'hier A'Aujourd'hui" (Bu LP Türkiye'de piyasaya Anadolu Pop adı altında çıktı) isimli albümle başarılı olmaları ve hatta bir önceki yıl Jimi Hendrix'in, bir sonraki yıl Pink Floyd'un kazandığı "Academie Charles Cross Grand Prix Du Disque" isimli ödülü kazanmaları ve tamamen yurt dışında çalışmak istemeleri sonucunda, ayrılma kararı alırlar.

Moğollar'dan Engin Yörükoğlu ile beraber yurda dönen Barış, Celal Güven, Ohannes Kemer, Özkan Uğur ve Fuat Güner gibi müzisyenlerle beraber ölümüne dek kendisinden ayrılmayan Kurtalan Ekspres isimli grubunu kurdu. Bir kaç değişimden sonra ideal kadrosuna ulaşan Kurtalan Ekspres ve Barış Manço birlikte bir çok başarıya imza atar.

1972'de Kurtalan Ekspres le ilk 45 liği, Ölüm Allah'ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulmam piyasaya sunulduktan sonra 20 aya yakın bir süre, askerlik sebebiyle müzik'ten ayrı kaldı. Bu süre zarfında daha önceden hazırlanmış olan Lambaya Püf De / Kalk Gidelim Küheylan 45 liği piyasaya sürüldü. Askerden döner dönmezde Gönül Dağı / Hey koca Topcu Genç Osman yayınlandı.

Vatani görevine 1972'de Polatlı'dan sonra yedek subay olarak Edremit'te başlayan Barış, bir takım pürüzler nedeniyle 19 ay 26 gün askerlik yapmak mecburiyetinde kalıyordu. Askerden tezkere aldığının ikinci günü 2 Aralık 1973'te ilk video klibini Hey Koca Topcu-Genç Osman adlı şarkıya çeker. Bu şarkıyı Polatlı'da geçen topçu asteğmen günlerinin etkisiyle, bir anı olarak yapmıştır.

1975 yılında Barış Manço ilk Long Play ini hazırlar. Barış Manço bu albüm icin özel olarak stüdyoya girmedi. Ellerindeki birikmis parçaları 45 lik olarak çıkartmanın zor olacağını düşünerek albüm yapmaya karar verilir. Daha önce yayınlanan Dünden Bugüne isimli albüm Barış Manço' nun Sayan Plak döneminde çıkardığı 45' liklerden toplama olan bir albümdü. Böylelikle 1975 yılında Türkiye' nin sayılı senfonik rock albümlerinden "2023" piyasaya çıktı. Albümde yine Türkiye nin sayılı Rock Operalarından "Baykoca Destanı", Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılını konu alan 2023 gibi parçalar yer aldı.

1976 yılında yine Avrupa'da kariyer yapma ümidiyle çalışmalarına başladı. Hemen hemen bütün bir yılı Belçika'da geçiren Barış, bir Amerikan firmasi olan CBS ile anlaşma imzalar. Büyük bir bölümü George Hayes Orchestra'sıyla kaydedilen Barish Mancho (Aynı yıl Türkiye de Nick The Chopper olarak piyasa çıkar) isimli albüm 1976 yılında, ilk önce Belçika ve Hollanda'da, daha sonra Fransa, Fas, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerde piyasaya cıktı.

Barış bu albümüyle, beklediği başarıyı elde edemez ama beklemediği başarılarda elde etti. Örneğin Fas, Romanya gibi ülkelerde albüm, içerdiği doğu karakterinden dolayı, liste başı oldu. Sonuçta İngiltere deki Rainbow konserine ve diğer promosyon konserleri sırasında Barış'ın hasta olması gibi sebeplerden dolayı, albüm yaklaşık olarak 17-18 ülkede dinlenmesine rağmen, Barış'ın Avrupa da kariyer yapma hayalini sona erdirdi.

Barış Manço, ilk evliliğini Belçika'da bulunduğu yıllarda yaptı. Bir giysi mağazasında tezgahtar olarak çalışan Marie-Claude adlı bir kızla tanıştı ve tam 6 yıl beraber yaşadılar. Arkasından 31 Ocak 1970 günü Liêge'de evlendiler ama 6 ay kadar sonra, 16 Temmuz 1970 günü ayrıldılar. Barış'ın okul hayatında ve geçimini sağlamasında Maria Claude'un rolü büyüktür.

Gerçek hayat arkadaşını, "benim her şeyim" dediği Lale Manço'yu, 1975 yılında tanır. İlginç bir tanışmaları vardır Lale ve Barış'ın. Çiftin tanışması bozuk bir telefon sayesinde olur. Ablasına misafirliğe gelen Lale, telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkar. Kapıyı açan Barış Manço'ya "Telefon edebilir miyim?" diye sorar Lale. Aldığı yanıt ise "Benimle evlenirsen edebilirsin" olur. "Neden olmasın" diyen Lale , içeriye girerek telefonunu eder ve parasını ödemeye kalkınca aldığı yanıt karşısında şaşkına döner. "Nasıl olsa evleneceğiz ne parası".

Ve 1978 yılında bir nikah töreniyle resmen yaşamlarını birleştirirler. Şakayı çok seven Barış düğünde Nikah Şekeri niyetine Lale'yle beraber doldurduğu bir plağı dağıtır. Plağın A yüzünde birbirlerini seven bir çiftin aşklarını dile getirdikten sonra kavga ettikleri bir konuşma vardır. İkinci yüzünde ise Barış kendi deyimiyle "kendi mutluluk öykülerini anlatacakları" bir parça hazırlamıştır. 19 Mayıs 1981'de Doğukan Manço Hazar, 24 Temmuz 1984'te de Batıkan Zorbey dünyaya gelir.

Yaşamındaki ikinci evliligini 1978 de Lale Cağlar ile yapan Barış, 1979 yılında müzik dünyasına geri döndü. Cok sevdiği Kurtalan Eskpres'iyle Yeni bir Gün isimli albümünü çıkaran Barış, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Aynalı Kemer İnce Bele gibi parçaları ile büyük dikkat çekti. Bu albümle başlayan hiç dinmeyen başarı süreci, 1980 yılındakı Hal hal / Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğru Ama Yine De Doğru 45 liği ile, 1981 yılında Sözum Meclisten Dışarı albümüyle, 1983 yılında Estağfurullah...Ne Haddimize! albümüyle sürüp gitti.

Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istediğinden, biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek istediğinden dolayı, 1988 yılında TRT 1 televizyonuna bir teklifte bulundu.

"Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli"dir düşündüğü. Yayına girdigi ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan "Barış Manço ile 7'den 77'ye", böylelikle onun bir başka yavrusu oldu, ölümünden birkaç zaman öncesine kadar. Program çekimleri için oluşturulan TV ekibi, Ekvator'dan Kutuplar'a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.'den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk oldular Barış'a. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı. Yüreğindeki çocuk sevgisi, kendi çocuklarıyla sınırlı kalmayıp dünyanın tüm çocuklarını sarmaya, sorunlarını, dertlerini dinlemeye itti Barış Manço'yu... Ak saçlarının örttüğü bedenindeki yüreği çocukların gülümseyen yüzlerinde hayat buldu...

Toplumdaki bozulmaya kayıtsız kalmamak, kendince birseyler yapmak için politikaya da soyundu. 30 yıldır yapmak istediği ve uygulamak için fırsatını kolladığı projelerini DYP'den yapılan teklifle birlikte "Hayata geçiririm" umudu başladı. "Neden siyaset, üstelik bu Barış Manço'ysa, mutlaka başkalarının yapamayacağı bir şeyleri yapabileceğine inandığı için olmuştur" düşüncesi ona şu yorumu yaptırmıştı. "DYP'den Kadıköy başkan adayı oldum. Belediyelerin sorunları belli zaten. Farklı bir renk vardır, farklı bir yaklaşım vardır. Çocuğun sağlığı diye bir olay var. Zaman zaman ana çocuk sağlığı gündeme gelir. Hastane olabilir, gençlik merkezleri olabilir. Bunlar benim hep düşündüğüm şeyler" diyerek müziği asla bırakmayacağını ve çalışmalarını durdurmayacağını ısrarla vurguluyordu o günlerde. Hatta siyasete soyunmasıyla ilgili olarak aldığı eleştirilere "Ben bir şarkıcı olarak gelmedim bu dünyaya, düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Gün geldi, Güney Kutbu'nda penguenlerle konuşmakla oldu, gün geldi Ekvator'da suyun nasıl döndüğünü aramakla oldu. Şimdi insan en iyi kendini bilir herkesten önce. Ben de bildiğim kadarıyla kendimi anlatmaya çalıştım. Kendimin doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara" sözleriyle mesajını iletiyordu. Fakat kalbi ona siyaset yapması için izin vermiyordu. Aynı dönemlerde geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorların tavsiyesini dinleyerek siyaset hayatına başlayamadan son verdiğini açıkladı.

Türkiye'nin kültür sanat ortamını kötü bulduğunu söyleyen Barış Manço, "Manzara tek kelime ile kötü ama beni bu denli karamsarlığa iten nokta herşeyin daha da kötü olacağını düşünüyor olmamdır. Çanak çömleklerle tüketilen gazetelerin olduğu, bin-iki bin kitabın ancak okunduğu bir memlekette güzel şeylerden bahsetmek oldukça zor" diyor ve ilave ediyordu: "Ben bunu kültüre karşı bir direniş olarak görüyorum.

Direkt olarak da halkı suçlu buluyorum. Benim açımdan bir problem yok aslında. Programlarım seyrediliyor ve bu camiada kırk yılı doldurmuş bir sanatçıyım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok." Türkiye'de bazı gerçeklerin bilinmesi gerektiğini ancak bu gerçekleri ortaya koyacak zekaların cesaret edip konuşamadığını söyleyen Barış Manço, her şeyin popüler zihniyetle ve basit bir mantıkla işlendiğini, derinlikli olmayan fikirlerin daha çok rağbet gördüğünü belirterek, "Türkiye'nin önü açık. Kültürümüz bütün çağdaş değerlerin üstünde. Bu değeri işlemek gerekiyor. Benim seyahatlerim, çocuk programlarım, röportajlarım bu güzellikleri ortaya koymak ve evrensel düzeyde tanınmasını sağlamak üzerine kuruludur. Ben kendi adıma önemli şeyler yaptığıma inaniyorum ve herkesin aynı oranda çalışması gerektigini savunuyorum" diyerek sözlerini bitiriyordu.

1991 yılında Devlet sanatçısı olan Barış, 1990 yılında, ölümüne dek sürecek Japonya macerasına başlayacaktı. İçindeki büyük sevgiyi Japon halkıyla da paylaşmasını bilen Barış, oradada süperstar sıfatını elde ediyordu.

1990 yılında, Ertuğrul Gemisinin Japonya'yı ziyareti ve Japonya açıklarında batmasının 100. yılı sebebiyle Tokyo Emperial Hotel, Japonya veliaht prensinin de izlediği bir konser verir ve Japon halkı tarafından, sebzelerden şarkı yapan adam lakabını alır (Domates, Biber, Patlıcan, Nane Limon Kabuğu). Bunu 1991 deki bir konser, 1995 yılında Japonya' nın 16 şehrini kapsayan bir turne ve 2 tane albüm takip eder.

1982 yılında onu ilk defa yoklayan kalbi, 1999 yılında aramızdan ayrılmasına sebep oldu. 31 ocak 1999 akşamı saat 23.30 da hastaneye getirildiğinde 1 saat öncesinde yaşama gözlerini yummuştur.

200'ün üzerinde şarkısı, bunların kazandırdığı bir o kadar ödül O'nun nasıl bir müzisyen olduğunu anlatmaya yetiyordu. Öyle ki bazı şarkıları Rumca, İbranice, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, Flemenkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde söylendi.

Türkiye'nin müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Barış Manço, el attığı her işte başarılı olmayı bildi. Televizyonuculukta bunlardan birisiydi. 1988 yılının Ekim ayında TRT'de başlayan "7'den 77'ye" programı O'nun başyapıtlarındandı. Barış ve Ekibi bu program için 10 yıl içinde Ekvatordan kutuplara , 5 kıtada 100'den fazla yöreye, ülkeye giderek kırılması güç bir rekora daha imza atmış oldu. Bir nesil O'nun çocuklar için yaptığı "Adam Olacak Çocuk" programını seyrederek büyüdü.

Son olarak büyük bir projeye daha imza atacaktı. Çok kapsamlı bir tarih belgeseli hazırlayacaktı. Fakat buna ömrü yetmedi. 1 Şubat 1999 günü aramızdan ayrıldı.

Türk Müziğine damgasını vurmuş Barış Manço artık aramızda değil. Kısa ama dolu dolu bir hayattan sonra bize birçok şey öğretti. Belki müzik adına yapacağı pek bişey kalmamıştı (özellikle geçen 10-12 yılı göz önüne alırsak) ama başka alanlarda birçok büyük projeye imza atabilirdi.

Adam olacak çocukların artık kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. "Arkadaşım Eşşek" şarkısıyla büyüyen bir nesil şimdilerde "Ölüm Allahın Emri Ayrılık olmasaydı" şarkını söylüyor.

Yüksek öğrenimini Belçika'da "Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi"nde tamamlayan, evli, iki çocuk babası ve çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan Barış Manço, 40. yılına ulaşan sanat yaşamında kendisine layık görülen 300'ün üzerindeki ödülün dışında, aşağıdaki ünvanlara'da sahiptir:

Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçısı Ankara (1991)

Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora Ankara (1991)

Soka Üniversitesi: Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü Tokyo, Japonya (1991)

Belçika Krallığı: Leopold II Şövalyesi nişanı Brüksel, Belçika (1992)

Fransa Devleti: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı Paris, Fransa (1992)

Pamukkale Üniversitesi: Onursal Doktora Denizli (1995)

Min-On Sanat Vakfı: Yüksek Şeref Madalyası Tokyo, Japonya (1995)

Liege Prensliği: Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika (1997)

Erol Büyükburç Kimdir?

Erol Büyükburç , 22 Mart 1936 da Adana'da dünyaya geldi. Eğitimine babası Sufi Beyin bir Fransız şirketinde çalışmasından dolayı bulunduğu Halep'te Frere Maris'te başladı, daha sonra Adana Kemal Paşa İlkokulu'na devam etti. İstanbul'da Fatih Gelenbevi Ortaokulu'nu ve 1951 yılında başladığı Ticaret Lisesi'ni bitirdi. Ardından İstanbul Belediyesi Konservatuvarına devam ederken “Alis Rosental'dan” şan dersleri aldı. İstanbul Üniversitesi İktisadi Ticari İlimler Akademisi Yüksek ticaretin üçüncü sınıfından ayrıldı. Daha lise yıllarında İstanbul’da kurduğu ilk grubuyla (Şevket Uğurluel, akordeon; Kanat Gür, gitar; Salim Ağırbaş, davul; Metin Ersoy ve Erol Büyükburç, solist) Florya plajında müzik yaptı.

Müzik çalışmalarına daha lise öğrencisi iken İsmet Sıral Orkestrası eşliğinde solisti olarak Caddebostan Gazinosu'nda sahneye çıkarak başladı. Bu orkestrada kalmasını sağlayan şarkı Frankie Laine yorumuyla popüler olan Jezabel adlı şarkıdır. Yedeksubaylığını Urfa'da yaparken orduevinde müzik ve sahne çalışmalarına devam etti. Urfa Orduevi’nde şarkı söylerken Leyla Sayar’la tanışır. Askerlik dönüşünde Leyla Sayar’ın desteği ile İstanbul’un klüp çevrelerinde ismini duyurmaya başlar. Kendi adına kurduğu ilk orkestrası Erol Büyükburç Vokal Grubu ile Four Lads, Platters tarzı vokal müziğinin ve doo-wop’ın Türkiye’deki öncü uygulayıcısı olur.

Bu denemelerden elde ettiği olumlu sonuçlar üzerine yorumcu ve besteci oldu. Müzik hayatına 1961'de ‘‘Little Lucy’’ adlı bestesini plak yaparak başladı. Bu şarkıyı “Kiss Me”, “Lover’s Wish”, “Memories” adlı besteler takip etti. Bu dönemde yanında Rüştü Kurtuluş, Nüceyim Fener, Kadri Ünalan, Nejat Alpay, Altan İrtel’den oluşan bir kadro bulunmaktadır.

1962 yılında Kadri Ünalan’ın Başar Tamer ve Gönül Turgut solistliğinde kendi orkestrasını kurması üzerine Erol Büyükburç’un Şerif Yüzbaşıoğlu orkestrası ile Hilton gibi lüks mekanlarda çalıştığı bir başka dönem yaşar.

1964 yılında Erol Büyükburç, Şerif Yüzbaşıoğlu’ndan ayrılır ve yeni bir grup kurar, piyanoda Necdet Karar, basta Çarli, elektro gitarda Cüret Işıközlü'nün bulunduğu bir kadro ile çalışır. Aynı yıl Belgrad’ta yapılan Balkan Melodileri Festivali’nde Milli Orkestra ile sahne aldıktan sonra orkestrası yepyeni bir şekil alır. Orkestranın yeni biçiminde Erol Büyükburç dışındaki diğer solist 1939 doğumlu Ayferi, piyanist 1929 doğumlu Altan İrtel, baterist 1936 doğumlu Çetin Çalışır ve basçı 1937 doğumlu Işık Tapan ve gitarist 1940 doğumlu Yurdaer Doğulu’ydu. Yeni orkestrasıyla Erol Büyükburç'un folk düzenlemeleri ve giderek kendi bestelerini öne çıkararak ikinci çıkışın başlangıcını yapıyordu.

2 Eylül 1964 yılında düzenlenen 1.Balkan Festivali’nde ilk kez ülkemizden bir milli orkestra oluşturuldu. Bu orkestrada pianoda Selim Özer (aynı adlı orkestradan), tenor saksta Erol Erginer (Kanat Gür’den), gitarda Yurdaer Doğulu (Erol Büyükburç’un orkestrasından), basta Alper Feyman (aynı adlı orkestradan) ve bateride Vasfi Uçaroğlu (Müfit Kiper, Hisar 6’dan) gibi ülkenin yetenekli müzisyenleri yer alıyordu. Yarışmanın solistleri ise Erol Büyükburç, Tülay German ve Tanju Okan'dı. Büyükburç'un repertuvarı, Kara Tren, Kapı Önünde Durdum, Kara Kaş Gözlerin Elmas,Tamo Tamero ve Little Lucy'den oluşuyordu. Bu yarışmada en iyi şarkıcı seçilen Büyükburç, 1965 yılında yeniden Boğaziçi Müzik Festivalinde “en iyi şarkıcı” ve “en iyi orkestra” ödüllerini kazandı. Bu yarışmada “Altın Tasta Üzüm Var” adlı bir kantonun popüler batı müziği izdüşümünde yeniden üretimi niteliğindeki bir bestesini seslendirdi.

1966 yılı aynı zamanda Erol Büyükburç’un kendi halkla ilişkiler işlevini tutarlı bir biçimde sürdürmeye çalıştığı bir dönemdi. Nitekim 1966 yılında hazırladığı bir tanıtım broşüründe kullandığı “Erol Büyükburç-Getirdiği Yenilikler” üst başlığından itibaren yenilik adına zaman zaman absürditenin sınırlarını zorlasa da alabildiğine taze soluk peşinde bir enerji adamı formatındadır. 1968 yılında “Altın Şarkılar”, 1969 yılında ise “Yasemin” LPlerini yapar. Kırık Kalp, Yasemin, Gözlerime İyice Bak, Gel Gir Koluma gibi popüler müziğimizin ilk hit şarkılarını Ümit Eroğlu (Yurdaer Doğulu, Şerif Yüzbaşıoğlu) düzenlemeleri ile yapar. Müzik piyasasında henüz yeni olan Çiğdem Talu ile 1973 sonlarına doğru işbirliğine yönelir. Büyükburç ile Talu’nun ortaklığı yalnızca iki 45’lik plak boyunca devam eder.

1992 yılına kadar futbol takımı şarkıları, illere yönelik şarkılar, çocuk şarkıları, belli vakıflara yönelik hazırlanmış marşlar, kendi hazırladığı kukla karakterleri ve kukla oyunları için hazırladığı şarkıların ağırlıklı olduğu bir üretim sürecine girer. 1990-2007 arasındaki süreçte Erol Büyükburç, TRT için tango emisyonları yapar, yabancı şarkılara Türkçe söz yazıp seslendirir, turistik programlar yapar, resim yapar, vecize yazar, çocuk şarkıları ve iller ile ilgili şarkılar yapmaya devam eder. Öte yandan Büyükburç içinden geleni yapan bir şarkı yazarı kimliğinden sıyrılıp, kendi oluşturduğu sipariş katalogundaki kategorilere birileri “check” atmış gibi ısmarlama bir üretkenliği benimsedi. Böylelikle ne Büyükburç nostalji tacirlerinden sıyrılıp sanatçı kimliğini dolaysız bir biçimde ortaya koyabildi, ne de kendisi bu kimliği hatırladı.

İlk albümü Sevgi Çiçekleri 1975 yılında müzik marketlerinde yer aldı. 1981 yılnda ise yeni albümü Sen Varsın’ı çıkarttı. Bu albümündeki Sevemem şarkısı ile ün kazandı.

Yaratıcı, yenilikçi ve çok yönlü olan Erol Büyükburç, Türk pop müziğine getirdiği yeniliklerle anılıyor. Uzun yıllar Efsaneler Orkestrası ile çalıştı.

33 film, 20 fotoroman, 6 taş plak, 5 long play, 75 tane 45'lik, 9 kaset, 200'e yakın ödül, 1800 beste, yapıp sayısız gazino çalışması ve bir o kadar da turneye katıldı.

Erol Büyükburç`un yıllarca, gayri resmi çocukları olduğu iddia edildi. Şarkıcı bu iddiaları her seferinde yalanladı. Ancak, senelerce sekreterliğini yapan Türkan Türker Hanım`dan dünyaya gelen iki kızı Ajlan ve Jeyan`ı nüfusuna geçirmek zorunda kaldı. Yıllar sonra Büyükburç soyadını aldı çocukları. 22 Temmuz 1999'da kızı Ajlan Büyükburç'u trafik kazasında öldü.

Erol Büyükburç, 12 Mart 2015 tarihinde İstanbul'da Etiler'deki evinde öldü.

Evlilikleri

1. Eşi : Evlenmediler Türkan Türker 1970 yılında kızı Ajlan Büyükburç ve 1977'de jeyan büyükburç dünyaya geldi.

2. Eşi : 1976'da Emel Büyükburç (D.1952) ile evlendi. İki yıl sonra (1978) Evren adını verdiği bir kızı oldu. Emel Büyükburç 22 Eylül 2001 de kanserden vefat etti.

3. Eşi : Erol Büyükburç'un 1,5 yıl evli kaldığı Gönül Demirkol Hanım'dan da Özlem adında bir kızı var.

4. Eşi : Erol Büyükburç, 14 Şubat 1999 ’da, “Sevgililer Günü”nde tanışıp, Nisan 2004 de Alman asıllı Ute Eser ile evlendi.

Ayrıca, Seher Elik adlı bir kadın ile bir zamanlar yaşadığı ilişkiden doğan Esra Elik adlı genç kızı reddetti.

 “Karşınızda saksı yok sizin, Erol Büyükburç’um ben.” Sözü Erol Büyükburç’a aittir.

Albümleri

Sevgi Çiçekleri (1975)

Sen Varsın (1981)

Yıllar Sonra (2000)

Filmlerinden bazıları

1.            Plajda Sevişelim (1964)

2.            Neşeli Aşıklar (1964)

3.            Horoz Nuri (1965)

4.            Kızılcıklar Oldu Mu (1967)

5.            Gençlik Türküsü (1967)

6.            Yasemin’in Tatlı Aşkı (1968)

7.            Bir Damat Aranıyor (1968)

8.            Sus Sus Kimseler Duymasın (1968)

9.            Menekşe Gözler (1968)

10.          Turist Ömer Arabistan'da(1969)

11.          Berduş (1969)

12.          Öp Beni (1970)

13.          Avare Aşık (1970)

14.          Darıldın mı Cicim Bana (1970)

15.          Turist Ömer Boğa Güreşcisi (1971)

16.          Kavanoz Dipli Dünya (1971)

17.          Haydi Gençlik Hop Hop (1975)

18.          Oldu Olacak (1976)

19.          Cıbıl (1976)

20.          Kader Rüzgarı (1976)

21.          Kurban Olayım (1976)

22.          Ah Bu Sevda (1977)

23.          Bitmeyen Azap (1980)

24.          Enayiler Kralı Murtaza (1987)

25.          Reklam Filmi:Shubuo Kral (2003)

26.          Nerdesin Firuze (2003)

27.          Hababam Sınıfı Merhaba (2004)

28.          Camdan Pabuçlar (2004)

29.          Şöhret Okulu (2007)

30.          Memur Muzaffer (2008)

31.          Çılgın Kanal (2009)

32.          Kanal-İ-zasyon (2009)

33.          Hırçın Kız Kadife (2009)

Kaynak: Diyarbakır Söz