Bülent Arınç: Bu dönemin sonunda yokum

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çok başarılı ve cumhurbaşkanlığında örnek bir insan olduğunu, milletin de büyük bir sevgiyle bağrına bastığını belirterek, ''Tekrar aday olur mu, olmaz mı onu bilmem ama Sayın Başbakanımız da bir halk kahramanıdır. Çok başarılı bir başbakanlık dönemi geçirmiştir. O da cumhurbaşkanı adayı olmak isterse onun da yüz defa bu makama hakkı olduğunu düşünüyorum'' dedi.

Bülent Arınç: Bu dönemin sonunda yokum
Arınç, Habertürk'teki programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ayrı bir ilişkisinin olduğu, partide ''ağabey'' olarak görüldüğü belirtilerek, Erdoğan ve Gül ile tanışma sürecini ve partideki ''ağabey'' pozisyonun sorulması üzerine Arınç, ''Belki yaşım itibarıyla bana 'ağabey' diyorlardır ama güzel bir söz var bizde, 'Ben onlardan yaşlıyım ama onlar benden büyüktür.' Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımız da kişilikleriyle yaptıkları hizmetlerle hem Türk siyasi hayatına hem de ülkemize büyük katkıları olan insanlar olarak bizden çok daha büyük, çok daha kıymetli, çok daha değerli insanlardır'' diye konuştu. Arınç, kendileri için, geleneklerinde ''ağabey kardeş'' ilişkisinin önemli olduğunu da belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül ile 1991'den sonra tanıştığını, Gül'ün parlamentoya kendisinden bir dönem önce girdiğini hatırlatan Arınç, ''Aynı partide hizmet ettik. Her zaman toplantılarda, siyasi çalışmalarda birlikteydik. Birbirimizi de çok sevdik'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan ile 30 seneye yaklaşan dostuluklarının, kardeşliklerinin, siyasette yol arkadaşlıklarının olduğunu belirten Arınç, ailelerinin de birbirlerini tanıdığını ve sevdiğini bildirdi. Arınç, şunları söyledi:

''Siyasette ve davada, eğer 'dava' diyeceksek buna, yani kendimize bir hedef koymuşsak Türkiye için, Türkiye'yi nasıl görmek istiyoruz, Türkiye'yi nasıl büyütmek istiyoruz, onu nasıl güçlü hale getirmek istiyoruz. Bu bizim siyasetteki bir yol çizgimizdir. Orada hep birlikte olduk. O kendi alanında çok başarılı oldu biz de bulunduğumuz yerlerde bir hizmet yapmaya çalıştık. Bu beraberliğimiz bir kader beraberliği, bir siyasi amaç beraberliği, bir hedef, bir amacın birlikte topladığı, bir araya getirdiği insanlar olarak geldik. İkisiyle de iftihar ediyoruz doğrusu. İkisi de çok başarılı oldular.'' -''Bu dönemin sonunda yokum''- Gelecek iki senenin ''hassas'' olduğu belirtilerek, ''Siyasi kulislerde Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı olacağı konuşuluyor. Orada bir ara dönem var ve en çok sizin isminiz geçiyor oradaki geçici başbakanlık için. Siyaseti bırakmayı istediğinizi dile getiriyorsunuz ama o dönemde böyle bir vazife olursa buna nasıl yaklaşırsınız'' sorusuna Arınç, tüzüklerine göre üç dönem üst üste milletvekilliği yapanların aday olmaması veya bir dönem ara vermesi gerektiğini hatırlattı. ''Bu bir realite'' diyen Arınç, şunları kaydetti:

''Tayyip Bey için de benim için de en azından 60-70 arkadaşımız için de böyle bir durum var. Herkes bunu biliyor, herkes buna hazır ama diğerleri bir şey söylemiyor da ben söylüyorsam ben bir gerçeği ifade ediyorum. Ben bu dönemin sonunda yokum. Allah kısmet ederse ara vereceğiz, buna benim ihtiyacım da var. Arkadan gelecek çok değerli arkadaşlarımız var. Esasen AK Parti kendi içinde çok güçlü. Bir yenilenme geçirecek. Biz yine iktidar olmaya devam edeceğiz. AK Parti'nin bayrağı yere düşmeyecek diyoruz. 'Belediye başkanı olur musunuz?' Ona da şahsen niyetim yok. Ona bir mani yok yani istenirse milletvekili olamayacak bir arkadaşımız bir yerden aday olur, seçilebilirse de seçilir. Ama ben onu da arzu etmiyorum çünkü o da bir siyasi çalışmadır.''

''Bir yorgunluk mu var'' denilmesi üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:

''Yok. Yani yapacağım her şeyi de yaptım. Böyle bir mola vermeye insan olarak ihtiyacım var. Bir aile reisi olarak ihtiyacım var. Benim daha çok okumaya, daha çok kendimi yetiştirmeye ihtiyacım var. Arkadan gelenlere de yol açmamız lazım. Onların hepsi kıymetli. Ben hamdolsun AK Parti'nin çizgisinde bir geriye gitme söz konusu olmayacak diye düşünüyorum. Sorduğunuz sınırlama 2014 ile 2015 arasıdır. Yani 2014'ün Haziran ayında yeni cumhurbaşkanımız seçilirse ve o kişi Sayın Tayyip Erdoğan olursa partinin başına kim başbakan olarak geçecek ve 2015 seçimlerine hazırlayacak. Çok rahatlıkla söylüyorum, sizin anketlerinizde de benim ismim geçiyor olabilir, böyle bir beklenti içinde değilim, bu ağabeylikle ilgili bir konu değildir, yaşla ilgili bir konu değildir, bu anketlerde şu kadar çıkıyor. Onlara teşekkür ederiz ama bununla da ilgili değilir. Önemli olan, Türkiye'yi yönetme kapasitesine sahip bir hükümetin başbakanı olabilecek bilgiye, birikime, tecrübeye ve parti içinde de siyasi bir kişiliğe sahip olacak birisinin o bir yıllık dönemi geçirmesidir. Benden daha liyakatli ve ehliyetli ben size 10-20 isim sayabilirim. Bu konuda bir beklenti içinde değilim. Bana sorulursa da ben kanaatimi rahatlıkla Sayın Başbakanımıza da ifade ederim. Ama takdir olursa bunlar gelecek, düşünülebilir. Bugünden bunun hesabını yapmak veya buna göre plan yapmak bence doğru değil. O bir yıllık dönemde partiyi başarıya hazırlayacak, hükümeti iyi yöneterek hiçbir işin geride kalmamasına gayret edebilecek bir başbakan aranıyorsa inşallah bunun partimiz içinde çok değerli insanlara nasip olacağını biliyorum.''

-''İkisi de çok değerli insanlar''- Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması durumunda Gül'ün başbakanlığa dönmesi gibi bir durum söz konusu olursa bunu kişisel olarak destekleyip desteklemeyeceğinin sorulması üzerine Arınç, bunların bugünden konuşulacak konular olmadığını belirterek, şöyle konuştu:

''Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül çok başarılıdır. Cumhurbaşkanlığında örnek bir insan olmuştur. Türk milleti de onu çok büyük bir sevgiyle bağrına basmıştır. Tekrar aday olur mu, olmaz mı onu bilmem ama Sayın Başbakanımız da bir halk kahramanıdır. Çok başarılı bir başbakanlık dönemi geçirmiştir. O da cumhurbaşkanı adayı olmak isterse onun da yüz defa bu makama hakkı olduğunu düşünüyorum. Ama o mu olacak, bu mu olacak, o olursa ne olur, bu olursa ne olur? Bence bunlara hiç girmemek lazım. İkisi de çok değerli insanlar. Günü geldiğinde bu partinin geleneği vardır. Aramızdaki sevgi vardır. Türkiye gerçeklerine bakarız en doğrusunu yaparız ve karar veririz.''

AK Parti'nin birliği adına gelecek iki sene içindeki en büyük tehlikenin, kişisel olarak gördüğü en büyük zorluğun sorulması üzerine Arınç, AK Parti'nin 11 yıldan beri iktidar olduğunu ve her seçimden başarıyla çıktığını hatırlattı.

''Bir kısmı ortaya çıkan bir kısmı henüz ortaya çıkmamış olan çok büyük engellerle AK Parti hükümetlerini yıpratmak, AK Parti'nin gücünü zayıflatmak, AK Parti'yi iktidardan düşürmek için gizli, açık çalışmalar yapılmıştır'' diyen Arınç, bunların hepsinin etkisiz kaldığını ve partisinin başarısına kimsenin engel olamadığını vurguladı.

-''Aynı kalıptan, tornadan çıkmış, birbirinin kopyası insanlar değiliz''- Aralarında bir nifak çıkarılmasının, bir fitne olmasının zararlı olacağını dile getiren Arınç, şunları söyledi:

''Ama 11 senedir de bunu yapmak istiyorlar, muvaffak olamadılar. Biz başka partilere, biz başka insanlara benzemeyiz. Hepimiz fedakarlığın, kardeşlik hukukunun ne olduğunu biliriz. Bize verilecek bir imtihanı kardeşimize teslim edecek, onu tercih edecek noktada pek çok sınavlardan da geçtik. Bugüne kadar muvaffak olamadılar bundan sonra da muvaffak olacaklarını düşünmüyorum. Ama hiç usanmadan, yılmadan, üşenmeden bunun üzerinde çalışmalar var. 'O öyle söyledi bu böyle söyledi, o oraya davet edildi bu edilmedi, o ona soğuk baktı, onun danışmanı böyle dedi, bunun danışmanı şöyle dedi.' Çok gülünç şeyler bunlar. Biz aynı kalıptan, aynı tornadan çıkmış birbirinin kopyası olan insanlar değiliz. Hepimizin farklı bir yetişme tarzı, farklı bir üslubu olabilir. Bulunduğumuz görevler de farklı konuşmaya, farklı davranışlara bizi sevk edebilir. Cumhurbaşkanı milletin birliğini temsil ediyor, devletin başı. O sıfatla konuşacağı sözleri, icranın başındaki siyasi kimliği olan bir başbakanın rahatlıkla söylemesi mümkün olmayabilir. Ben başbakan yardımcısıyım, diyelim ki benim o konular hakkındaki görüşlerimi bazen şahsi düşüncem olarak ifade ederim ki hükümetimin bu konulardaki tavrı başka türlü de olabilir. Yani 'Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız eğer dikkate alınarak aralarına bir fitne, aralarına bir kardeşlik hukukunu bozacak bir şeyler koymaya çalışanlar var mı' derseniz, geçmişte vardı bugün de mutlaka var olacaktır. Çünkü bundan bir zafiyet meydana gelmesini isterler, gücün bölünmesini isterler, insanlar arasına soğukluk koymaya çalışırlar bu da kitleleri etkileyebilir. Ama ikisinin de hamdolsun karakteri, yapısı, inancı, ahlakı bu fitnelere hiçbir zaman fırsat vermeyecek düzeyde.''    -Yasa dışı dinleme- Başbakan Erdoğan'ın yasa dışı dinlemelere ilişkin açıklamasını hatırlatarak değerlendirmesini ve kendisinin böyle bir şey yaşayıp yaşamadığının sorulması üzerine Arınç, Başbakan Erdoğan'ın sorulan bir soruya verdiği cevaba yorum getirmesinin doğru olmayacağına dikkati çekti. ''Bir insanın özel hayatına girmek, kişilik haklarını ihlal etmek dünyanın en rezil işidir, çok ayıp bir şeydir'' diyen Arınç, kişisel verilerin korunmasına yönelik hem anayasaya hüküm koyduklarını hem de kanun çıkardıklarını hatırlattı.

Telefon dinlemenin yasal olarak yapılabileceğini bu sayede organize suç örgütlerine ulaşılabildiğini, suç delili olarak bilgilerin elde edilebileceğini ifade eden Arınç, bunu düzenleyen kanun olduğunu söyledi.

''Ama mahkeme kararı olmadan, savcının talebi olmadan, süreye bağlı olmadan elektronik aygıtlar o kadar gelişti ki edepsiz adamlar, işi başka şey olmasına rağmen bu rezilliği yapanlar bazen telefonları veya ortamı dinleyerek, alan dinlemesi yaparak insanların özel hayatına girebiliyorlar'' diyen Arınç, konunun bazı davalarda karar verme noktasındaki yargıçları da etkilediğini belirtti.

Hukuka aykırı elde edilen bilgilerin Yargıtay kararınca delil olmadığını ifade eden Arınç, sadece buna dayalı delillerin olması durumunda beraat edildiğini de söyledi.

Yargıda rüşvet iddialarına yönelik Yüce Divan'daki davada alınan kararı hatırlatan Arınç, ''Bu, o davada verilen bir karardır. Diğer mahkemeler özellikle ağır cezalar, asliye cezalar yani bu gerekçeyle her olayda beraat kararı verebilir mi? Hayır, böyle bir şey yok. Her davanın delilleri, iddiaları farklı olabilir, bu delillerden sadece bir tanesidir dinleme. Ama onu teyit eden başka maddi delillerin de bulunması icap eder. Başka hiçbir delil yok ve ancak kanunsuz şekilde dinleme yapılmışsa o mahkemelerde davalar mutlaka beraat edecektir'' değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Erdoğan'ın evinin altındaki çalışma ofisinde dinleme cihazı bulunduğu yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Arınç, şu karşılığı verdi:

''O yaşamış bunu. Ben Meclis Başkanı iken bulunduğum ortamlar bizim koruma müdürlüğümüz tarafından zaman zaman aranırdı, kontrol edilirdi. Ben böyle bir şeye rastlandığını duymadım. Zaman zaman cep telefonlarımızda bazı arızalar olduğunda veya zaman zaman kesintiler olduğunda, zaman zaman farklı sesler geldiğinde arkadaşlarımız, birbirimize 'Bizi herhalde dinliyorlar' diyebiliyoruz. Dinlemelerine rağmen, ben şu açıdan şikayetçi değilim, çok rezil bir şey ama biz kötü bir şey yapmıyoruz. Bunu yapan adam bizden bir şey bulamaz. Hatta bazı arkadaşlarımız 'Bak dinleniyoruz, ona göre' diyerek birtakım espriler de yapıyorlar birbirlerine veya 'Bizi dinleyen arkadaş aradan çekil de şunu bir konuşalım' diyenler de oluyor. Ama ne olursa olsun esprinin ötesinde bir insanın özel hayatına girmek ve onun haberi, rızası olmadan onu dinlemek çok kepaze bir iş. Bunun önüne geçmemiz lazım.

Türk Ceza Kanunu'nun bazı maddeleri bunlarla ilgilidir. Bunların cezalarının artırılması gündeme geldi. Bunlar gerçekleşir mi bilemiyorum ama bu elektronik cihazlar oldukça bazen bir kesme şeker büyüklüğündeki bir şey bazen bir saksının içine yerleştirilmiş, bazen çok uzaklardan bile olsa alanı tamamen dinleyebilecek aygıtlar piyasada varsa veya Türkiye'ye getirilebiliyorsa veya bazı servisler bu işi yapıyorsa bunu nasıl ortaya çıkarırız, nasıl engelleriz o da ayrı bir dert.''

Kaynak: Diyarbakır Söz