"Yeni anayasa şiddetle ihtiyacımız var"

Bozdağ: ''Anayasacılar, siyasi partiler sistem tartışması yapmıyor. Hangi sistemi kabul edeceğiniz o kadar önemli ki. Çünkü anayasayı, kabul edeceğiniz o sistem üzerine inşa edeceksiniz''

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ''Egemenliğin tam millete ait olması için, Türkiye'nin yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyacı var'' dedi.

Bozdağ, Turgut Özal Üniversitesinde düzenlenen ''Sivil Anayasa Çalıştayı''nın açılışında, Türkiye'nin bugüne kadarki anayasalarının demokratik bir ortamda yapılmadığını, hepsinin, antidemokratik bir yapı içerisinde olağanüstü dönemlerde oluşturulduğunu söyledi.

Demokratik bir ortamda, olağan, herkesin kendini hür hissettiği ve gönlünden geçene desteğini verebildiği bir dönemde, milletin taleplerinin yer aldığı bir anayasanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu ifade eden Bozdağ, bunun bir türlü yapılamadığını belirtti.

Mevcut anayasanın ''güvensizlik'' üzerine inşa edildiğini, cumhurbaşkanına, başbakanına, bakanlar kuruluna, Meclise, milletine güvenmediğini dile getiren Bozdağ, ''Ülkenin en önemli makamlarını işgal edenlere güvenmeyen, milletine güvenmeyen bir anayasa ne yapıyor? Bunlar ülke için her an tehdit, tehlike oluşturabilir. Onun için buna karşı mekanizmalar öngörüyor. Beklediği tehlikeler ortaya çıktığı zaman o tehlikeleri önleyecek mekanizmaları kendi içerisine o kadar serpiştirmiş ki baktığınız zaman görme imkanınız yok'' diye konuştu.

Anayasanın değiştirilemez bir metin halinde öngörüldüğüne dikkati çeken Bozdağ, TBMM'nin anayasayı değiştirmesi için 367 çoğunluğunun arandığını, bu sayıyı Türkiye'de bulmanın mümkün olmadığını vurguladı. ''Birileri istemediği zaman, anayasayı parlamentonun değiştirme imkanı yok'' diyen Bozdağ, 550 milletvekili bir araya gelip anayasayı değiştirse bile cumhurbaşkanının referanduma götürebileceğini bildirdi.

Türkiye'nin bugün yeni anayasayı konuşmasının önünü Turgut Özal'ın açtığını belirten Bozdağ, Özal ve arkadaşlarının, TBMM'de 367 sayısı bulunamadığında, 330 ile halk oylamasına gidilebilmesinin yolunu açtığını hatırlattı.

Bozdağ, 12 Eylül 2010'da yapılan halk oylamasında milletin ortaya koyduğu iradenin sonucu olarak, Türkiye'nin yeni anayasayı konuştuğunu, bütün partilerin uzlaşma komisyonuna rıza gösterdiğini dile getirerek, ''Eğer Özal o değişikliği yapmamış olsaydı, biz 330'u bulamamış olsaydık ve halk bu kararı 12 Eylül'de vermemiş olsaydı, bugün parlamentoda uzlaşma komisyonunun oluşma imkanı bana göre olmazdı. Çünkü partilerin tutumlarını, tavırlarını yakından biliyoruz'' dedi.

 Milletin sandıkta ortaya koyduğu irade ve kararın, bütün partileri uzlaşma komisyonuna girmeye mecbur ettiğini ifade eden Bozdağ, yeni anayasanın yolunu, Turgut Özal'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğindeki AK Parti kadrolarının ve daha önemlisi 75 milyonluk Türk milletinin açtığını belirtti.

Anayasada, ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' denildiğini anımsatan Bozdağ, egemenliğin, anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanıldığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, mevcut anayasada yürütmeye güvenilmediğini, milletin seçtiklerinin egemenlik yetkisini tam kullanamayacağı bir mekanizmanın bulunduğunu dile getirerek, ''Egemenliğin tam millete ait olması için, Türkiye'nin yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyacı var. Bu konunun detaylı tartışılmasına ihtiyaç var'' diye konuştu.

''Hangi sistemi kabul edeceğiniz o kadar önemli ki''                         Sistem konusunun yeni anayasanın en önemli tartışmalarından biri olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:

''Anayasacılar, siyasi partiler, sistem tartışması yapmıyor. Hangi sistemi kabul edeceğiniz o kadar önemli ki. Çünkü anayasayı, kabul edeceğiniz o sistem üzerine inşa edeceksiniz. Bütün demokrasi, anayasa hareketleri, yönetimle ilgili şeyler, en iyi sistem arayışları ve tartışmalarının doğurduğu şeyler bir noktada. Bizim anayasanın öngördüğü sistemin adı ne? Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü sistem parlamenter sistem mi? Değil. Kimse 'parlamenter sistem' diyemez. Başkanlık sistemi mi? O da değil. Karma sistem mi? Karma sistem bana göre hiç değil. Yok böyle bir sistem dünyada. Bize mahsus bir sistem. Türk usulü bir sistem. Esasında bizim anayasamızın öngördüğü bu sistem adsız bir sistemdir. Adı olmayan bir sistem öngörüyor. Türkiye yeni anayasasını yapacağı zaman parlamenter bir sistemle yola devam edebilir. Yarı başkanlık sistemi, başkanlık sistemi, başka sistemler var. Bu sistemleri de tartışmak... İyi midir, kötü müdür, eksiği, yanlışı nedir? Siyasilerin, herkesin ağzına yatkın olan cümle 'parlamenter sistem' ama adı olmayan sistem bana göre. Bu sistemlerin hangisi daha iyidir?

 Biz yeni anayasa tartışıyoruz. Türkiye bunu tartışmadan, kamuoyunda bu konu masaya yatırılmadan yeni anayasayı eğer biz yaparsak, hiçbir tartışma yapmadan yeni anayasaya başlasak bile bana göre işin başında çok büyük bir eksiklikle, yanlışlıkla başlamış olacağız. Çünkü binanın temelini nasıl atacağımız tartışmasını yapmadan, 'bizim bina şöyle olsun' demek, zemin, etüt çalışmalarını yapmadan o zemine bina inşa etmeye benzer ki o zemin o binayı tutmayabilir. Onun için de tartışmaları bu açıdan da değerlendirmekte fayda görüyorum.''

''Anayasa kendi insanına güvenmiyor'' Mevcut anayasanın hiçbir yerinde insana güvenen bir yapısının olmadığını ifade eden Bozdağ, ''Kendi insanına güvenmiyor. İkinci maddeye bakıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerini sayıyor. 'İnsan haklarına saygılı' diyor. 'Dayalı' olsa kıyamet kopar mı? Yani bizim, cumhuriyetin insan haklarına dayalı bir cumhuriyet olmasını istememiz, 'böyle olsun' dememiz yanlış olur mu?'' dedi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Saygılıyı farz edin ki 'dayalı' yapmış olsa uzlaşma komisyonu, Türkiye'nin aleyhine mi olur? Değiştirilmez madde, değiştirilmiş mi olur. Bana göre değiştirilmiş olmaz. Değişmez, madde takviye edilmiş, zenginleştirilmiş, güçlendirilmiş olur. Yani kelime değişmiş olur. Ama o maddenin ruhuna baktığınızda bambaşka bir şey çıkar. Ama şimdi 'insan haklarına saygılı' diyor. Temel haklara bakıyorsunuz, anayasa baştan sona hakları veriyor, her hak var ama altında bu hakları parlamento çıkaracağı kanunlarla nasıl kullanılmaz, kullanılması nasıl imkansız hale getirir onun yolunu gösteriyor. Temel hak ve hürriyetleri nasıl yok edersiniz, hangi gerekçelere ihtiyacınız var bunu yazıyor.''

Bozdağ, 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetleri teminat altına almaktan öte, yok etmenin yolunu gösterdiğine işaret ederek, ifade özgürlüğünün de kısıtlandığını söyledi.

Anayasadaki temel hak ve hürriyetleri düzenleyen maddelerden örnekler veren Bozdağ, şunları kaydetti:

''Bizim anayasada din ve vicdan hürriyeti tam değil. İbadet hürriyeti tam değil. 'Anayasanın 14. maddesine aykırı olmamak kaydıyla dini ibadet, ayin ve törenler serbesttir' diyor. Ne demek? 14. maddeyle bağdaşmazsa siz yasak koyabilirsiniz. Onun için temel hak ve hürriyetleri, milletin haklarını ve hürriyetlerini yöneten iktidarlar, parlamentodaki çoğunluklar nasıl sınırlayamaz, engelleyemez, kullanılmasını nasıl imkansız kılamaz, onun teminatlarını içeren bir anayasanın inşa edilmesi lazım.'' Bozdağ, yeni anayasada hakların ve hürriyetlerin teminatlı hale getirildiği ve hiçbir güç tarafından bunların yok edilemeyeceği mekanizmaların kurulduğu bir yapının olması gerektiğini vurguladı.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler