TÜRKİYE’DE OLUP BİTENLERİN GERÇEK YÜZÜ?!!

Evet, çok değerli okurlar.
Bu köşede yıllardan beri elimizden geldiği kadarıyla tüm gerçekleri, yani ülke meselelerini pozitifiyle-negatifiyle olup bitenleri sizlerle hep paylaşmak istedik, gerçekleri sunmaya çalıştık, haberdar ettik.
Zaten gazeteciliğin temel hedeflerinden birisi de ülke gerçeklerini kamuoyuna iletişim aracı olma şerefine nail olmaktır.
Gelip giden tüm partiler; ister iktidar, ister muhalefet olsun, bugüne kadar halkına, seçmenlerine, güzel nutuk atmaktan başka parlak cümleleri dizayn etmekle yola çıkan nice siyasiler, ne yazık ki ülke insanımıza bir türlü rahatlatıcı bir nefes aldırtamadılar.
Bundan sonrada aldırtacakları da benzemiyor.
Bize göre en çok üzerinde durulması gereken de şudur ki herkes kendi alanında çalışırken, gerçek yüzünü ve gerçek kimliğini göstermelidir.
Eğer kim nedir, ne değildir, hangi kulvarda çalışıyor ve hangi pozisyonda olduğunu hep gizli saklı tutarsa memleket bundan zarar görür.
Eğer sen muhafazakârsan, gerçek muhafazakâr ol.
Hıristiyanlık dünyasının taşıdığı muhafazakârlık misyonu değil.
Muhafazakârlık; insanın bünyesine taşıdığı yüce bir sıfattır… 
Kur’an paralelinde, Kur’an ışığında kendini biçimlendiren, terbiyelendiren, yetiştiren gerçek bir sıfattır ve kişinin aynasıdır.
Eğer muhafazakârlık adını taşıyıp da basmakalıp görüntüler veriyorsa o zaman İslamcı dönme ikon münafıklar güruhunda olmaktan kendini kurtaramaz.
Hem devlete, hem millete, hem de ülkeye zarar verir.
Zira muhafazakârlık; İslam kültürüne göre Kur’an gerçeklerini toplumun her kesimine yansıtma biçimidir.
Eğer Haçlı Hıristiyanlık dünyasının hurafeden ibaret muhafazakârlık söz konusuysa, tam tersine münafıklık tescili ile damgalanır.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Meşhur bir atasözü var; “Görünen köy kılavuz istemez” misali.
Bugün Türkiye’deki muhafazakâr, kendine İslamcı görüntüsü veren ve aynı zaman da AK Parti iktidarının gölgesinde pozisyondan pozisyona girip de akşam bir, sabah bir başka renklerle kendini renklendiriyorsa, o zaman hiçbir diyeceğimiz yoktur.
Gerçekten, bakıyoruz ki bugün iktidar partisi olan AK Partinin bünyesinde yaşayan ister TBMM’ne taşınmış veya bundan sonra taşınmaya hazırlanan ister Bakan, ister akademisyen, ister sanatçı, ister yazar-çizer, ne olursa olsun nice dönmelerin varlığı söz konusu.
Zira bu partinin taşıdığı misyon hareketi İslamcı olarak kendine görüntü verip de İslam’la yakından uzaktan alakası olmayan münafık tinetli nice baronlar vardır.
AK Parti bünyesinde açamadıkları hiçbir kapı yoktur.
Bu nedenle onlara halk tabiriyle bukalemun dönme İslamcılar deniliyor.
Yazar Nevzat Çiçek’in Risalehaber.com’a vermiş olduğu bir demeçte şu mesajı veriyor.
“Mevlana’nın pergel metaforu gibi bir ayağı geçmişten itibaren yaşayışı ile bedel ödemesiyle ve ilkelerinden tavizsiz şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan hakiki muhafazakâr, Müslüman insanlara hiç diyeceğimiz yoktur.
Onlar dönme değiller.
Ama dönme İslamcılar tarafından geçmişte kalmakla yine Türkiye’yi okuyamamakla, çoğulculuğa inanmamakla suçlandı.
Ve bunlar küstürüldü, bu küstürme bunların AK Partiden uzak tutulmasına yol açtı”
Ve daha da çok büyük mesafelerle büyük potansiyel bu şekilde bu partiden uzaklaşma girişiminde teşebbüsünde olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Zira parti çok değişik pozisyonlar içerisinde nice madrabazlara kapısını açmış, sahtecilik, rüşvet, yalan söylemek, yalakalık, vurgun ve haksız yere zenginleşme halleri mevcuttur.
Böylesine fırıldakların devlet bünyesinde açamadıkları kapı yok.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
İnanan bir kesim olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın samimiyetinden hiç şüphemiz yoktur.
Keza Başbakan Sayın Davutoğlu’na da aynı şekilde, hatta fazlasıyla ciddi birer devlet adamı olduğunu hep bu köşede vurgulayarak anlatmaya çalışıyoruz.
Ama bu bir gerçektir ki iktidar partisinin bünyesinde bazı bakanlıklar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde özellikle Güneydoğu’da çok büyük yolsuzlukların varlığı söz konusudur.
Biz yıllardan beri bu mücadeleyi veriyoruz.
Ama bütün çıplaklığıyla elimizde doneler vardır.
Diyarbakır Valiliği bünyesinde rahatça hareket eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Defterdarlık, Milli Emlak Müdürlüğü’nde dönen dolaplar akla durgunluk veriyor.
Halk artık o kadar bezmiş ki Allah’ın her günü bir medya grubu olarak bizleri arıyorlar.
Telefonlarımız kilitleniyor, “Niye gerçekleri yazmıyorsunuz?” diye tepki veriyorlar.
Her biri skandal durumunda olan nice belgeler bize geliyor.
Köylerde, ilçelerde, şehir merkezlerinde yapılan “Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri projeleri” adı altında 10 milyonlarca lira ihaleye çıkarılmış, hem de özel bazı firmalara (uzman olup olmadığı meçhul halde) ihale ettirilmiş.
Yasa dışı, keyfiliğe dayalı, bilerek veya bilmeyerek, kasıtlı veya kasıtsız şekilde ihaleler gerçekleştirilmiş.
Bu müteahhit firmalar da kaşla göz arasında, yangından mal kaçırırcasına, büyük bir işbirliği içerisinde, yani hem Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, hem Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü ile üçlü bir ittifakla köylülerin meraları, resmi yazılarla mera vasfından çıkarılıp, hazineye dönüştürülmesi ve bu hazine arazisini de başkalarının arazileriyle toplulaştırma adı altında birleştirerek, haksız yere birilerini zenginleştirmek için büyük çaba harcamaktadırlar.
* * *
Küçük bir örnek verecek olursak;
“Tarım Reformu kanununa göre uygulama bölgesi ilan edilen alanlarda yapılacak toplulaştırma çalışmalarıyla ilgili uygulama protokolü gereğince yasal kesinti yapmak amacı değişikliğinde bulunarak, hazine adına tescil edilmesiyle ilgili, Defterdarlığımız görüşünün bildirilmesi ilgi yazınız ile istenilmiştir” diye resmi bir yazı. 
İkinci bir yazı da şöyle;
“İlgi: 29.01.2013 tarih ve 001490-119 sayılı yazınız.
İlimiz Yenişehir ilçesi Sarıyatak köyü sınırları dahilinde bulunan 166, 190, 209, 210, 211” ve parsellerin numarası devam ediyor.
“4342 sayılı Mera Kanunu ile 3083 sayılı sulama alanlarında arazi düzenlemesine dair Tarım Reformu Kanununa göre uygulama bölgesi ilan edilen alanlarda yapılacak toplulaştırma çalışmaları ile ilgili uygulama protokolü gereğince yasal kesinti yapmak amacıyla, tahsis amacı değişikliğinde bulunarak, hazine adına tescil edilmesi ile ilgili Defterdarlığımız görüşünün bildirilmesi ilgi yazınız ile istenilmiştir. 
Söz konusu parsellerin tahsis amacının değiştirilerek hazine adına tescilinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bilgilerinize arz ederim”
* * *
Sevgili okurlar.
Tüyler ürperten üçüncü bir resmi yazı.
Altar İnş. Tarım San. Tic. A.Ş.
Elazığ Yolu 4. Km. Yenişehir Diyarbakır
İlgi: 11.12.2014 tarihli dilekçeniz.
İlgi dilekçeniz ile İlimiz Kayapınar ilçesi Sarıyatak köyü sınırları içerisinde bulunan 166 parsel sayılı taşınmazın 6292 sayılı yasa kapsamında satışı talep edilmiştir.
Dosyasının incelenmesinde taşınmazın evveliyatının mera olduğu, İl Mera Komisyonunun 29. 01.2013 tarih ve 2 sayılı komisyon kararı ile taşınmazın 48700 m2’lik kısmının bazalt işletme ruhsat sahası olarak tahsis amacı değişikliğine karar verildiği, ancak Kayapınar Tapu Müdürlüğü’nce sehven taşınmazın tamamının hazine adına tescil edildiği, bu nedenle gerekli düzeltmelerin yapılabilmesi için Kayapınar Tapu Müdürlüğü’nden talepte bulunulduğu anlaşıldığından, taşınmazın 6292 sayılı kanun hükümlerine göre tarafınıza satışının yapılması talebi uygun görülmemiştir.
Bilgilerinize rica ederiz.
Hasan Koca – Defterdar”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
İşte bakın AK Parti iktidarı gölgesinde, bölgede nice keyfilikler içerisinde vatandaş adeta tokatlanıyor.
Böylesine yasa dışı uygulamalar ve keyfiliklere, cumhuriyetin yüz yılında rastlanamamıştır.
Resmi yazıda diyor ki; 
“Mera, yaylak ve kışlak” 
Köyün hayvanlarına tahsis edilmiş tarihi mekân yasayı değiştirerek, kitabına uydurarak, önce hazineye dönüştürülüyor, sonra da bazalt taşını çıkaran firmaya tahsis ediliyor.
Peki, o firma orada para kazanıyor da o köylü vatandaş, hayvanlarını nasıl otlatacak, nasıl sulayacak, nasıl barındıracak?
Sürülen tarlalar, buğday ve diğer mısır ürünleri o toz duman içinden, o taş ocağının dumanından ne kadar etkileniyor ve ürün sahipleri vatandaşlar nasıl mağdur oluyor, gidin onlardan sorun?
Bir yandan birilerini mağdur ediyor, bir yandan da birilerini kalkındırıyor.
Hem de keyfilikler içerisinde yasaları değiştirerek, resmiyet kullanılıyor?
Bir medya grubu olarak kesinlikle bunun peşini bırakmayacağız.
Halk adına kanunları işleterek kamuoyunu aydınlatmaya çalışacağız.
Gönül arzu ediyor ki bundan sonra bu hususta seri olarak yazılacak belgeli yazılarımızı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından birer suç duyurusu olarak kabul edilsin.
Bu üçüncü yazının kupürünü de siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
En derin saygılarımla.