"KÜRTLERE" YÜRÜNMELİ!….

Diyeceğim şu…

Eğer ki, "Cumhur ittifakı" 2023'e odaklı planı varsa..

Ki vardır..

Ve bu planda; "seçimi kazanma" gibi, güvenli bir düşüncesi hasılsa..

Ki hasıldır..

Bunu "yeni partilerin ittifakıyla, kontenjan tahsisiyle, vekil transferiyle" yol alacağını sanıyorsa, yanılıyordur…

"İttifaklar" bir blok olarak, taşınmıyor..

Evdeki hesap çarşıya uymuyor..

Parti yönetimi ve lideri gelir; "lakin taban" o kadar ucuz değil..

Eğer ki, "o ucuzluk" rağbet görseydi, MHP'nin "içinden", İyi Parti çıkmazdı…

CHP'deki "kopuşları da", bu minvalde okuyabiliriz..

İyi Parti'den Özdağ'ın kendine paye biçmesini de!…

***

Hal bu iken, yapılması gereken "ittifaklar" kulvarında "güç bulma ve arama" yapmanın yerine, "seçmene" odaklı stratejiler belirlenmeli!…

Cumhur ittifakından, ya da Ak Parti'den, iktidardan "kaçışların, kopuşların" ana nedenlerine, odaklanılmalı!..

Buradan çıkan nedenler silsilesine "barışçıl, kucaklayıcı, af edici, af dileme, yeniden birliği ve dirliği" güvenle önemseyen bir rota belirlenmeli!…

Sağcısına, muhafazakarına, soluna, laikine, vatanseverine, kısacası dört eğilime odaklı eksende, mücadele verilmelidir!…

Bu rotada, en büyük hassasiyet "Kürtlere" odaklı, ortaya konulacak stratejidir…

"Çok yönlü radikal milliyetçiliğe odaklı" siyasi söylem, eylem ve uygulamalardan arınmış olunmalı!…

MHP ittifakında, AK Parti'deki bazı isimler bu yolda "tepki, küskünlük" yaratıcı, "ötekileştiren" dili hayli kullandılar…

Dilin terki kadar, Kürtlerle sıcak, samimi, 2005'in ruhuyla, "beklentileri karşılayan, çözümler üreten" ve kafalarda, farklı düşüncelerin yaratıcılığına girenlerin "peşine düşmeyecek" güvenceler tesis etmeli!…

Kürtlerin beklentisi; "insani, vicdani, barışçıl" bir karşılama ve kucaklaşmadır..

Şunu net görmek lazım!…

Eğer ki, Kürtlerin bulunduğu arenadaki "mezkur kitle" kendisini "asıl yuvasında, asıl kimliğinde, dilinde, inancında" görüp, yaşarsa işte o zaman; "kazanan" olunur..

***

AK Parti bu rolü ortaya koyarken, "ittifak" ettiği MHP'yi de, 2013'e "çekmelidir?"…

Aktif bir şekilde, Kürtlerin bulunduğu alanda, bulundurmalıdır..

Malum, "Kürt meselesinde" en büyük can yakıcı unsur, "ötekileştiren milliyetçiliktir"..

"Tekçi, vesayetçi, inkar ve asimilasyon" eksenli "milliyetçilik" ateşi, Kürtlerin bulunduğu alanda "radikal milliyetçiliğin" üremesine, neden oldu?…

Demem o ki; meselenin temelinde "milliyetçilik" var, çözümünde de "milliyetçi kesimin de" payı büyük olmalıdır…

Halk deyimidir, "ateş ateşi söndürür?"…

İki tarafta "ırkçılığa ve ayırımcılığa" maruz kalındığını iddia ederek; "siyasi bir kulvar" geliştirip, alan buluyorlar…

İşte bu iki "veba" olan ırkçılık ve ayırımcılık virüsünü yayan "ırk ve inanç" noktasındaki radikal milliyetçiliğinin "birer yıkım" olduğu anlatılmalı..

Özellikle MHP Kürtlerle kendisine dair oluşan "bu yöndeki" algıyı dağıtma adına, "söylemlerin gerçek" olmadığını, her platformda anlatmalı!…

Eğer ki, bu sağlanırsa bir sonuç alınabilir?..

Yoksa, MHP İyi Parti'nin de sahadaki "ayırımcı olmayan" milliyetçiliğinin getirdiği kazanımların kendisinde yaratacağı handikaba kapılıp, tavrını sürdürürse!..

Cumhur kadar, AK Parti de "yara" almaya devam eder!…

AK Parti istediği kadar "Kürtlerle" yeni bir diyalog, sayfa, 2005'e dönük "ruhu" diriltmeye devam ederse etsin, MHP ile olan "ittifakı" sürdüğü sürece, "değişen bir şey" olmaz!…

***

Netice itibariyle!…

Çok yönlü bir şekilde; taraflar merkeze, asıl yuvaya dönmelidirler..

Kürtler bu yuvada, "asli unsur" olarak kendilerini görmeliler..

Bu dönüş, iktidarın kendi geleceğinden daha çok, ülkenin ve milletin geleceği için, yapılması elzemdir ve ivedilik ister..

Üstadın güzel bir ifadesi, "yol yürümekle" aşınmaz, önemli olan yoldaki çukurları, yarıkları tamir edip, koşabilmektir…

Türkiye, 2023'e odaklı iki yıllık zamanın uzun soluğuyla; gönül köprülerini yıkan rotada değil, gönülleri buluşturan, ucu her gönülle ulaşan köprüler inşa edilmelidir!…

***

28 ŞUBATÇILAR HAPSE TIKILMALI?….

Geçtiğimiz Cuma günü, önemli bir davanın, önemli bir karar duruşması vardı?..

28 Şubat davası!…

Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın aralarında bulunduğu, 14 "Eski General ve Amiral", mahkumiyet aldı.. Dahası, alınan mahkumiyet Yargıtay'da onandı…

Şimdi, Yargılamayı yapan Ankara 5 Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu onama gidecek…

Ve mahkeme de, cezası onanan sanıklar "hakkında" tutuklama kararı çıkaracak…

Malum, "ceza" üç yıldan fazla olması nedeniyle, "infaz" anında yerine getirilecek..

Tabi ki, "rütbeleri de" söküldükten sonra, cezaevine konulacak!…

İşlemin bu rotada gitmesi gerekir..

Ama velakin, burası Türkiye olunca!…

Her 10 yılda bir "darbeler" yaşandığı için..

Ve "darbeleri" yapanlar "dokunulmaz" olarak, kutsallaştırıldıkları için..

Her ne kadar, AK Parti "bu dokunulmazlıkları" kaldırdıysa da!..

Yine de, "bir korunup, kollanma" kolu var..

O da; "yaş..."

Öyle ya!…

12 Eylül Darbecisi "Kenan Evren'in" yargılandığı dava!..

Darbenin mimarı Evren müebbet" aldı..

Dönemin mahkeme heyeti "iç mi, dış mı, kendi inisiyatifleriyle mi?" karar sürecini savsaklayıp durdular..

Neticede, Evren eceli ile öldü..

Ama, bir gün dahi hapse girmeden işlediği suçlar yanına kar kalarak, gitti!…

Kahredici…

Düşündürücü olan da, müebbet hapis cezası almış biri olarak Evren "Emekli Cumhurbaşkanı" kimliğiyle, kendisine tören yapıldı.


***

Velhasıl…

Evren gibi işlediği büyük suçlara rağmen ödüllendirilen general ve amiraller olduğu sürece, bu ülke ve bu millet "darbe organizasyonlarıyla" her daim karşılaşma tehlikesiyle, yüz yüze olacak!…

Biliyorum…

Birileri diyecek ki, 70, 80 yaşına gelmiş bir adama "müebbet ceza" olur mu?..

Hatta, insan haklarından, demokrasiden dem vuracak…

Ki konuşanlar var…

Ama şu gerçeği hiçbir şekilde göz ardı etmememiz gerekir…

Eğer gerçekten "askeri darbelerle" yüz yüze gelmek istemiyorsak…

Ve yaşamamak adına "son verilmesi" gerektiğini ifade eder, sivil iradeye, demokrasiye, hukuka, adalete, eşitliğe, "iman" edici isek..

O zaman, darbelere teşebbüs eden, darbe yapan, cüret edenler tıpkı Talat Aydemir gibi yağlı urganla idam edilmelidir.

Ki ders-i ibret olsun!..

Maalesef idam cezası kalktığı için darbeciler paçayı kurtarabiliyorlar.

Hiç olmaz ise yargılama süreci gereksiz yere uzatılmayarak cezalar infaz edilebilirse..

Ülkemizi en az 20 yıl geri bırakan askeri darbelerden sonsuza kadar kurtulmuş olur..

Sonuç itibariyle, "hükmün" suçun caydırıcılığıyla, ikmal olmalı..

O zaman, generaller darbeleri akıllarına ve hayallerine getiremeyeceklerdir..

Halkın seçtiği yöneticilere "itaat edeceklerdir"…

Çağdışı uygulamalardan "sonlarının" kurtuluş olmadığı korkusuyla vazgeçeceklerdir.

Onun için; müebbet hapis cezası almış darbecileri en kısa sürede kanunlara uygun bir şekilde hapse tıkmalıdır..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Kurdun kafasını, halkın koyunlarını paraladıktan sonra değil, önce kesmek gerekir.