“ÖFKELİYİM, YUMRUKLARIMI SIKIYORUM!…?”

Sohbete geçmeden önce, dün huşu içerisinde, idrak ettiğimiz “Mübarek Kadir Gecenizi” tebrik ediyorum.. Tüm İslam alemi ve insanlığın, bu gecenin feyziyle bereketlenmesini de temenni ediyorum.. Yer küresine, bölgemize ve ülkemize, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün, hak, hukuk, adalet nizaminin yüce Allah’in şaşmaz terazisiyle, ikmal olmasına da bu mübarek günler vesile olsun…

***

Evet, bu dua ve kutlamanın ardından, hasbi halimize geçelim… Öncelikle ifade edeyim!.. Başlıktaki cümle bana ait değil.. Ki böylesi bir “ruh hali” içerisinde değilim!.. Allah korusun!… Sözün sahibi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizatihi kendisidir.. Ruh halini de, bundan sonraki cümleleri daha bir açık dışa vuruyor.. Vaziyet, psikolojik bir vakıa!…

***

 

Şöyle ki!.. Malum, Salı günleri ekseriyetiyle Parti Grup toplantıları var.. Ve Meclis’te grubu bulunan Parti Liderleri, bir önceki hafta ve sonraki zaman dilimi içerisinde; gündemde olan “mevzuları” değerlendirir.. Ardından, kendilerine özgü siyasi stratejileri, bir bir deklare ederler.. Tabi ki, rakiplerine de, “eleştiri oklarını” esirgemezler!…

***

Kılıçdaroğlu, Salı günkü grup toplantısında, kürsüye çok farklı bir ruh haliyle çıktı.. “Elektriklerin kesikliğinden mi” konuşma metnini hazırlayamadı, yoksa son siyasi hamlelerinin hem sonuçsuz kalmasının ezikliği, “kumpasvari”, tertiplenen programlara karşı sinir bozuculuktan mı diyeceğim, değil!…Olsa idi, çok uzun konuşması gerekirdi…

***

Ama, uzun konuşmadı Kılıçdaroğlu.. Kısa ve öz, ancak her satırı “altı çizili” mesajlar, içeren bir konuşma üslubuyla, kürsüye çıktı… Malum, genelde bir saati bulan konuşmalar yapardı.. Bu kez, kısa tuttu.. Ve 13 dakika gibi bir sürede konuşmasını tamamladı.. Ses tonuna gelince, “neler oluyor” dedirten bir volum ve sertlik hakimdi…  Nitekim ağzından dökülen sözcüklere de bu yansıdı!…

***

Konuşmasına; “Öfkeliyim.. Yumruklarımı sıkıyorum..” diyerek başladı.. Sonrasında da; “Biz birbirimize emanetiz, başarırsak birlikte başaracağız!?” dedi.. Söze giriş ve başlangıç cümlesinden sonra Kılıçdaroğlu, kağıda döktüğü konuşma metninden, şu cümleyi aktardı.. Ki burda, hem parti içerisine, hem de yürüdükleri yolu destekleyen dışarıya, “uyarı” mesajı verdi…

***

Önce, kendi mahallesine seslendi Kılıçdaroğlu.. Ve dedi ki; “Bütün yol arkadaşlarıma sesleniyorum..”  Gruptakiler bu ifadeye pür dikkat kesilirken, ardından gelen cümle şu oldu!…”Size de bir çift lafım var.. Ya bana katılın ya şimdi şu anda yolumdan çekilin, açık ve net söylüyorum.”

***

İki gündür konuşmanın “satır araları” genişletilerek, tartışılıyor.. Ve akla gelen; bir dizi soruya da yanıt aranıyor.. Çünkü, grup toplantısında milletvekillerinin ekseriyetinin yanında, CHP’li Belediye Başkanları da bulunuyordu.. Öne çıkan ve alt başlıkları düzineler içeren sorudaki kasıt şu muydu?!..

***

Cumhurbaşkanı adayı benim!… Bana rakip, çıkarmayın.. Ne Ekrem İmamoğlu ve ne de, Mansur Yavaş.. Parti içerisinde “hizipleşme” yaratmayın..  Yol yürüyecekseniz benimle yürüyün.. Özellikle de, “engerekler ve çıyanlarla çatışma ne kadar sert olursa” sözüyle de, kimi kast etti?!.. Altılı masa üyelerine de bir atıf var mı o da dillendiriliyor kulislerde!?…

***

Kılıçdaroğlu’nun “konuşmasından” çıkarılan meramlar çok!.. Ki, dün baktım hem muhalefetin hem de iktidarın mahallesinde “fikir ve düşünce” satıcıları, “cımbızcı” kesilmiş!.. Kimse lafları üzerine almamış.. Ancak bendeki kanı, Kemal bey “yaş 70 iş bitmiş” diye düşünen, mahallesindekilere “bende daha çok iş var” demek istiyor!..

***

En radikal duruşu da, “çok seçim kaybettik, heybede bir siyasi zaman tükettik, bari son virajda, vuruşarak gidelim ki, namımız yürüsün” demenin gayreti olsa gerek diye düşünüyorum!?.  Sizce!…

***

ÖZGÜR ÖZEL’İN TEHDİDİ!…

Kılıçdaroğlu’nun “engerek ve ciyan” dedikleri arasında, Özgür Özel’i var mı yok mu bilmiyorum!.. Ama Özel’in Kılıçdaroğlu’ndan “haz aldığını” ya da “birlikte yürümeye” meyilli olduğunu sanmıyorum!.. Çünkü; “randevusuz kurumlara” gidişi, eline tutuşturulan belgelerin “sürekli tekzip” yemesi!… Ve son olarak; Kılıçdaroğlu’nun “elektriğinin kesildiği” sözde gittiği evin “elektriklerinin kesik olmadığının” ortaya çıkması gibi; haller!… Yani troleletenlerin başında geliyormuş; Özel!.. Neyse; parti içi çekişme…

***

Ancak, Özel’in önceki gün, Osman Kavala davası üzerinen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik, “tehdit” sözleri; “sahibin kim?” dedirtti… "Kavala özgürdür. Gezi özgürdür. Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir. Ant olsun..," Bu ifadelerin benzerini, 10 Büyükelçi de, kullanmıştı.. Ortak yayınladıkları bildiride.. Yani, AB veya ABD ne diyorsa; CHP de onu diyor!.. Demek ki; “sahibinin sesi” olmak bu olsa gerek!?..

***

Peki, Kılıçdaroğlu dünkü konuşmasında ne diyordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik.. Dediği şuydu; “Vatanı satanlarla kavga edeceğiz…”

Ne yani; “iktidara gelmek adına memleketi elin gavuruna, “biat” edici, kukla edeceksiniz.. Kendin de “müstemleke valisi” olmaya razı olacaksın… Aveneni de, “kapıkulu” edeceksin!.. Bir emri, AB’den bir komutu, ABD’den alacaksın!..

***

Sonra da; “olmayan” iradenle!.. Sözde ülkeyi, vatanı “satanlarla kavga” edeceksin!.. İyi de, “müstemleke valisi” olduğunda, kiminle kavga edeceksin, “kendi kendinle mi”?!…

***

Bİ SAKİN OLUN YA!…

Şu Osman Kavala davasıyla alakalı, ne bu “kızıl-kıyamet” hali!… Bi sakin olun ya.. Herkes almış eline kazma, küreği “Adalete ve Hukuka” mezar kazıyor!.. Dün de ifade ettim; Kavala davası yeryüzündeki “en siyasi, en politik” ve en çok “limon sıkılan” ama, Türkiye açısından “hassasiyeti” yüksek bu dava, her yönüyle “mecrasından” çıkarıldı!.. Tepinmeyen kalmadı!…

***

Ama gelinen aşama itibariyle; “bu tepinme” tehlikeli bir boyuta evriliyor!.. Çünkü, ne yargı bağımsızlığını, ne hakim ve savcıların özgür iradesi, ne hukuk devleti işleyişi, ne de adaletin eşit ve tarafsız ilkesi; bırakıldı?!… Buldozer misali, üzerinden geçen geçene!.. Atılan manşetlere, ağızlardan çıkan sözcüklere, muhalefetin özellikle “klişeleşmiş” beyanı; “skandal da skandal karar..”

***

Gerçeği iyi görmek lazım!… Her mevzuyu “kısır çekişmenin” membasına attığımız o politize ediliş, ruhundan, karakterinden, zihninden ve felsefesinden, azıcık uzak durmamız gerekir.. Mevcut durum, Anayasal bir işleyiştir.. Ve uygulanan da yasalardır.? Eğer ki bir suç varsa, hukukta bir karşılığı olması lazım.. Ki buradaki işlem de, “gereği” noktasında, mesai tüketti ve bir karar verildi…

***

Ki bu karar, henüz kesinleşmiş değil.. Daha bir çok, aşama ve merhale var.. Yargıtay aşaması var.. Anayasa Mahkemesi var.. Yoksa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var… Yineliyorum, Türkiye bir hukuk devleti ise, yargının bağımsız işlemesinden yana isek; 2’ye bir noktasında alınan karar bunun göstergesidir!.. Bağırarak, çağırarak, nara atarak, tehditler savurarak; adalet tecelli edilmez, edilemez de!…

***

Hiç bir mahkeme, hiç bir savcı ve hakim!.. Yani “adaletin terazisini” elinde tutan o gözü kapalı kızın temsil ettiği “hür ve bağımsız” duruşunu kimse; “etki altına” alamaz!.. Ne bu ülkenin iktidarı ya da Cumhurbaşkanı, ne de muhalefet partileri veya ABD ile AB gibi; dış güçler!.. Mahkeme “keyfiyete” göre, ses dozajının yüksekliğine göre karar vermez!..

***

Onun için, herkesin ama herkesin “hukuka” saygı göstermesi lazım ki; “hukukun üstünlüğü” kamil olsun!.. Ne gariptir ki, bugün “hukuka, yargıya ve adalet mekanizmasına” verip, veriştirenlerin de, “Adalet, Adalet” diye yollara dökülüp, yürüyenlerin saygı göstermesi, gerekiyor ve bekleniyor!…Çünkü, hukuk ve adalet herkese lazım!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanlar sevdiği kişiler hata yaptıklarında değil, onlara dair umutları kalmadığında vazgeçerler.