AĞAÇ VE ÇİÇEK "KETUM.?!"

Üç gün önce, burada dillendirmiştim!.. Kentin gündeminde, yerel basının manşetlerinde; konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor; şu son üç ayda 10 milyon liralık "ağaç ve çiçek" alım işi, neye delalettir?..

Ortalıkta bir dizi iddia ve olumsuzlukların halkasını oluşturan, "ithamlar" söz konusu?.. Ki, zincir giderek, "eklenen halkalarla" uzuyor…

***

Ağaç var, çiçek var, hatta palmiye ağaçları dahi bulunuyor, kadim kentimizde!… Ama gel gör ki, bir dikiliyor, bir sökülüyor, kuruyanları, atıl hale gelenler de cabası.. Tüm bunları, göz önünde bulundurursak, vaziyetin hikmeti mucibesi nedir?..

Tablo, doğal bir seyirin, yasal ve mevzuata uygunluk içeren, bir sonucu teşkil ediyor mu?…

***

Yoksa!..

İşte bu yoksa "kelimesine" odaklı, ilgili ve yetkili makamlara, seslenmiştim!…

Ziraat Odası Başkanı Ucaman'ın da, "iddia ve ithamlarının" gerçek payının olup olmadığın da, netleşmesi açısından…

Tabi, kentin fısıltısı..

Kayyıma dair "ideolojik ve siyasi" takıntının oluşturduğu "ön yargıları?"…

Tüm bu olup bitenlerin, "şeffaflığı" ve gerçekliğinin, biz dahil, kamuoyunun "vakıf" olması, noktasında "ketum" kalınmasın..

İlgili ve yetkili birimler; "ses versin?"..

İster bilgilendirme..

İster bilgi notu..

İster, farklı bir yol tercihiyle; "konuşsunlar.."

***

Malum, suskunluk çözüm değil.

"Sükut ikrardan gelir" sözünü unutmamak lazım..

Çünkü, bir süre sonra "genel kanı" olur yaşananların gerçekçiliği!..

Ki, telafisi imkansız hale gelir…

O zaman da, iş işten geçmiş olur…

Yazımın, üzerinden üç gün geçti.. Ama hala ses yok..

Bir hatırlatalım dedik.. Malum, bizde de fikri takip gibi bir "racon" var ya!…

Bir işin peşine düştüm ki, illa ki sonuç sağlanmalı..

Neyse, aktardık, hatırlatmayı!..

Bekleyip görelim; ses çıkar mı?..

***

ERKEN SEÇİM Mİ?..

CHP lideri Kılıçdaroğlu, ağzından düşürmüyor "erken seçim" var..

Ve iddiası da, "iktidar son baharda erken seçime gideceğini düşünüyor?" diyor…

Tabi kendisiyle yol yürüyenler de, yeni partiler de, "aynı ısrarda?"…

Ki, meraklı bazı okurlarım da, her fırsatta soruyorlar…

"Erken seçim var mı, erken seçim ne zaman diye?" deyip duruyorlar..

Hazır mevzu bu noktada iken, çift tarafa da cevap mahiyetimiz olsun..

Bir kere "erken seçim" kararında iki yol vardır?. Ha "deyince" o mümkün değil..

Şöyle ki…

***

Birincisi.. Meclis "çoğunluk" kararı alması gerekiyor…

Yani, 400 Milletvekili; "erken seçim önergesine" evet diyerek, el kaldırmalıdır..

Bir ölçüde; "Meclis'in feshi"…

***

İkincisi.. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "kendini" ortaya koyması lazım..

"Ben Erken seçim" kararı alıyorum, demesi gerekiyor..

Yani, "kendini fesh" etmiş olacak…

***

Şimdi her iki durumda.. Ki Pandemi dönemi, ekonomik sıkıntı, siyasetin ve sosyal yaşamın "grift" bir noktaya eriştiği, dönemde… Partiler için değil..

Ama ülke için; "erken seçim", ağır bir yük teşkil eder...

***

Beri yandan da, hem meclisin, hem de Cumhurbaşkanlığı'nın "ömrü" iki yıl, kısalmış olacak…

Ki, 2023 "hedefi de" riskli bir kulvara girmiş olur..

Kısacası, Erdoğan ve tabi ki Meclisteki partilerden çok "Milletvekilleri" bir daha aday ya da seçilememe "muamması"..

Zor dedirtiyor; Erken seçimin sonbaharını!..

***

Nitekim, Bahçeli ne diyor?..  Erken seçimden söz edenler..  Kendilerini darı ambarında görüyorlar..  Boşuna heveslenmesinler..  Seçim takviminde olacak…

***

NOKTA KOYUYORUM!…

 

BİR… Kendi evinin içerisindeki enva-i pisliği ve işlenen rezilliği, görmezlikten gelip, Fransız takılan mı?…

Ve bu Fransızlığını, pislikleri "halının altına süpürüp" üzerine, oturarak icra etme mahirliğini gösteren mi?

"AHLAKLI SİYASET YAPAN PARTİ Mİ??..

***

İKİ.. Kendi evinin içerisindeki meydana gelebilen her türlü "pisliği", koşulsuz şekilde görerek, temizleyen mi?..

Ve bu temizliğini, pisliğin adli ve idari yönünü takip ederek, bir daha yaşanmaması için, irade ortaya koyan mı?

"AHLAKLI SİYASET YAPAN PARTİ Mİ?..

***

Siyasetin bir ve iki tercihsel, duruşu ve kamuoyundaki algıyı; "kim nasıl" değerlendirir, bilmem..

Nokta koyarak, benim söylediğim iki şıktan kim ne çıkarırdan daha çok, "Siyaset ve Ahlak'ın" birlikteliğidir..

Yani; Siyaset ile ahlakı ayıranlar ikisinden de, bir şey anlamış olmadıkları gibi, ders-i ibret de sahip değiller…

Çünkü, ikisi birbirini tamamlayan elementtir..

NOKTA…

***

NORMALLEŞME ZAAFİYETİ!…

Aynen de öyle!.. O zafiyetin bedelini de, Diyarbakır olarak "Mavi'den" Sarıya geçişte gösterdik.. Maşallahımız var; "vaka sayısını" dört kart arttırdık.. Ne de mahir ve becerikliyiz biz!… Kimse gocunmasın, lafı da evelemesin; "e be yuh bize?"..

***

Çünkü, kolektif bir şekilde!.. El Birliği içerisinde, "zafiyetler" zincirini ikmale getirerek, "yaşamımızı" zora soktuk.. Ki ölüm riskine yakınlaşmayı, benimsedik.. Uzaklaşmayı değil.. Çünkü, bir maske takmayı, sosyal mesafede durmayı, hijyenik ortama uymayı, "beceremedik.." Zor geldi bize!..

***

Onun için de, kimsenin ağlamaya, sızlamaya hakkı yok.. Ve kimse kimseye "kızmamalı?"… Ki, buradan her yazımın sonunda, "uyardım"..

Bayanlar, beyler.. Ey Ahali, On gözlü köprüdeki hal hiç de iyi hal değil?. Kafalarda, çarşı-pazardaki keyfiyetin, faturası ağır olur?.. "Normalleşme" bilinen normalleşme değil.. Her şey fora anlamına gelmiyor.. "Normalleşme sınırlı ve kurallı, şartlı".. Ama kime dersin?..

***

Kendimiz ettik, kendimiz bulduk.. İşte Ramazan-ı Şerif geldi.. Alınan karar ne; "Ramazan'da kapalıyız?".. "İftarlar, sahurlar" toplu yok…

***

Demem o ki.. Kurallar çok nettir.. Kurala uyan, uyarıları dikkate alan, becerebilen toplumlar, ki artık kentler diyorum.. "Özgürdür".. Beceremeyen, risk nedeniyle "karantinadadır?"…  Onun için, aklımızı başımıza devşirmemiz gerekir…

***

 

Bu illetin üstesinden gelmemiz, kendimiz, ailemiz, çevremiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz ve milletimiz içindir.. Başkasının hatırına binaen değil.. Kural, maskedir, sosyal mesafedir, hijyenik ortamı sağlamaktır… Biraz sabır, biraz dikkat, biraz hassasiyet ve "bireysel sorumluluk" yeter; bu illetin üstesinden gelebilmek için!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

"İnsanların, gerçekten ne düşündüklerini öğrenmek için söylediklerinden çok, yaptıklarına dikkat edin."