AK PARTİ KAZANI?…

Görünen o ki, "AK Parti" kazanı, özellikle ilçe teşkilatlarının değişimiyle "ısınmaya" başladı… Görevden alınanlar, önceki gün itibariyle "seslerini" yükseltmeye başladı.. Özellikle, Hani ve Hazro İlçe Başkanlarının "sosyal medya" paylaşımları.. Ki, yer alan ifadeler; Diyarbakır eksenli "parti politikasının" hal-i vaziyetinin, "yenilir-yutulur" olmadığını ifşa eder gibiydi!?..

***

Hani eski ilçe Başkanı Abdullah Topkaya'nın beyanına bakıyorum… AK Parti'nin bölgede neden; "istediği" gönül birlikteliğini yakalamadığını!… Oy potansiyelinin sürekli erime göstermesinin asıl nedeninin, ne olduğunu, otaya koyan şu cümle önemli.. Altı çizili, cümleler.. Diyor ki;

"-Sahada hiçbir vatandaşımızın derdine dokunamayan iki cümleyi yanyana getirmeyi beceremeyen korkaklar bizim vakur ve ferasetli siyasetimizin altında o kadar ezilmişler ki ancak masa başı oyunlarla bizi yıldırabileceklerini düşünmüş ve gaflete düşmüşlerdir.!"

***

"-Senelerdir birçok ilçemizde başarıyla görev yapan dava adamlarının partiye hizmetleri bir gecede büyük abilerin masa başı oyunlarının kurbanı olmuş, kaybeden maalesef hizmet ve samimiyet bekleyen Diyarbakır halkı olmuştur.!"

***

"- Cumhurbaşkanımızın defaatle kendi koltuklarınızı doldurun demecine rağmen tek düşünceleri başarılı koltuklara düşmanca tavır takınmak olan bu sözde Ak Partililerin, partimize muhalefetten ve terör örgütlerinden daha çok zarar verdiği acaba ne zaman ortaya çıkacaktır.!"

 

***

Peki, Hazro İlçe eski Başkanı Fuat Güler'in serzenişinde ne var?.. Topkaya'dan geri kalır yanı yok?.. Diyor ki;

***

"-Diyarbakır siyasetini çıkar ilişkileri üzerinden kuran sözde Ak Partili Büyüklerimiz maalesef sahada canıyla malıyla tüm tehditlere direnerek oy oranlarını arttıran dava adamlarını her zamanki gibi kapı dışarı ettiler."

***

Topkaya ve Güler'in ifadeleri.. Partiyle ve teşkilatlarıyla aşina olmayan, dışardan bakan biri.. Vaziyetin ikmalini; ilk etapta görevden alınan iki ilçe başkanının "duygusal" tepkisidir diye not alabilir.. Ya da, öyle görebilir.. Ama velakin; bu çığlık ve serzeniş aslında bir ifşadır, bir  "kral çıplak" demektir… Aynı zamanda "yetti" demektir..

***

Çünkü, AK Parti içerisine çöreklenmiş.. Ki Diyarbakır dahil olmak üzere bölgedeki "Parti yapılanmasına" her kulvarda, sömürge oluşturan bu "siyasi abiler" yıllar yılıdır sergiledikleri senaryolar değişmezdir.. Hep aynı!.. Herkes değişir ama onlar ve felsefeleri değişmez misali; "küçük olsun benim olsun" mantığı hakim!…

***

Yoksa, dünkü "değişen" 17 İlçe Başkanının İl Binasındaki "tanıtım toplantısı" çok daha farklı bir havada coşku hakim olurdu.. "Bir bayrak yarışı" mahiyetiyle İl Başkanı Süleyman Serdar Budak, "eski ve yeni ilçe başkanlarıyla" kol kola, omuz omuza tek karede; "biz biriz" derdi?..

***

Açıklamalar, hedeflenenler, yeni isimlere dair; "anlamlı" cümleler, eskileri de yad eden kelimeler çok daha derin anlamlar içerirdi.. "Bizde küskünlük, darlık olmaz" çünkü, yol birdir, dava birdir denilmeliydi.. Ama görüntü yok, denilmedi.. Onun için de, şu cümle bir kez daha kendini ikmale getirdi… Özellikle, yıllar yılıdır tekerrür eden tablonun klişeleşen ifadesi olan; "AK Parti'den küskünler kervanına taze kan pompalandı" denilmezdi?

***

Sonuç itibariyle!.. Siyasette ve siyasetçinin icra ettiği politikada; "değişim ve dönüşüm" rant odaklı değil de milletin beklentilerine dair davayı önemsiyorsa, her daim taze kan ihtiva eder.. Her taze kan da, yeni ufuklar oluşturur!.. Umarım AK Parti'deki 17 değişimin yol haritası; "dünü" aratmaz, yeni ufukları ikmale getir!…

***

EPDK'NİN GÜVENİRLİĞİ…

Maşallahı var.. Çok güven verici, "icraatlara" imza atıyor.. Öyle ya; "son icraat" herkesin malumudur.. Neyse; dün toplandılar.. Sonrası açıklama.. "Sarsılan güvenlerini" koruma adına, karar aldılar…

***

"-Sektörümüze yönelik güveni korumamız, polemiklerle vatandaşımızın kafasını karıştırmaya çalışanlara fırsat vermememiz gerekiyor. Bu konunun daha fazla istismar edilmesini engellemek için kurulumuzun bugün toplanarak aldığı kararla tebliğde yer alan temsil ağırlama, reklam, sponsorluk, bağış gibi yanlış algıya sebep olacak hükmü kaldırıyoruz. Şirketler bu tip giderlerini tarifeden alamayacak, gelir elde edemeyecek…"

***

Yani.. Yanisi şu.. Alınan kararla, elektrik dağıtım tarifesinde artık bağış, sponsorluk, reklam ve tanıtım giderleri, ceza, temsil ve ağırlama giderleri, ilan ve dernek aidat giderleri yer almayacak…

***

Unutmadan!… Bu minvaldeki "söğüşleme", aslında yeni değil.. Yıllardır, vaki imiş.. Ki, EPDK'nın kendi itirafları.. 2011 ve 2016'da yayımlanan "tebliğlerde" bu keyfiyetlerin bedellerinin alınması varmış.. EPDK "güvenirliğini" koruma adına, buna "limit" getirdiğini mahirlikle, açıklıyor..

***

Neyse!.. Sonuç itibariyle vatandaşın tepkisi, sonuç verdi.. Bu kazıklama ve söğüşleme de, görünen durumla "son buldu?.." Bakalım, başka kalemler, ihdas edecekler mi?.. Öyle ya, çok güvenilir bir kurum olması hasebiyle; "yediği sol kroşenin" altında kalacak değil; "bir yerden" hamle yapacaktır.. Tetikte olmakta fayda var; güvenirliğin güven zafiyeti var ya!?.. Yanlıştan döndük derler, ama yanlışa devam ederler… Dün olduğu gibi!..

***

SOYLU, KURUM VE KOCA!….

Bütçe görüşmelerine dair, performansları halk deyimiyle.. On numara, beş yıldız… Beyanları, sağdan-soldan gelen "sataşma" sorularına verdikleri "anlık" cevap.. Ve tabi ki; değişmez dil olan "vücut" dilleri, "siz neymişsiniz be abi" cinsindeydi..

***

Soylu'nun hafızalara "kazılan".. Günün her anı için, "replik" oluşturan.. Ve tez be tez, unutulmayacak sözü.. "Ohhh paralar PKK'ya gitmiyor… Ohhh, ohhh millete gidiyor.. Ohhh..Ohhh..Ohhh.."

***

Kurum'un o sakin hali.. Yapıcı ve nazik dili… Vücut dilindeki, sebaatlığı. Çevreden gelen "laflara" dair kurguladığı cümleler.. Denir ya, anlayan anlar misali, Sur'a dair ifadesi, Kırklar dağına ilişkin "belediyecilik ve çevrecilik" noktasındaki, tanımı!… Son sözü; "eserler konuşur. Siz hayatları çaldınız."

***

Fahrettin Koca.. Her zamanki gibi; "kelimeleri" soluklayarak, tane tane aktardı.. Nakışlı cümleler kurdu… "Anlaşılmaz" kafa karıştırıcı, çevreden gelen sataşmaları da, ustalıkla "polemik, kavga körüğünde" olmadan, ikna odaklı!.. Denir ya; "gözler yalan söylemez" gerçeğiyle konuştu.. Nitekim sataşana ne dedi; "Arkadaşımızın gözlerine bakmak istiyorum?"..

 

***

Sonuç itibariyle!.. Bütçe maratonu "devam" ediyor… Finiş nasıl olacak bilmiyorum.. Ama; hafızalarda kalacak olan "bütçenin muhtevasından" çok, Soylu, Kurum ve Koca'nın "mecliste" gece yarısı, pandeminin psikolojisinin hüküm sürdüğü ortamda sergiledikleri tavırlar olacaktır…

 

GÜNÜN SÖZÜ…

Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır..