DEVLET-MİLLET DAYANIŞMASI!

İşte bu; ilke ve kültür "milletleri ve devletleri" payidar eder!.. Osmanlının 640 yıllık tarihi, "hükümdarlığı" bunun bariz örneğidir.. Tabi "Devlet ve Millet" kaynaşmasındaki en büyük etken; "istişare" ve "koordinasyonun" samimiyet, odaklı, ihlaslığıdır..

Yani; "birbirini" koruma, kollama ve sahiplenmedir!…

Ki bu kültür ve medeniyet ister bireyde, ister bir grupta, ister bir millette, ister bir ulusta, beşer ve devlet hiyeraşisinde doğru istikamette işlerse; huzuru, istikrarı, refahı, iyiliği, güzelliği, gelişmeyi, sağlığı ve mutluluğu da elde ettiği gibi…

Hiç kuşkusuz; "içteki sorunları da" aşabilmede kudret sahibi olur..

Aksi takdirde, herşey domino taşı misali "tersi" bir istikametle "kaotik" işlem görür!…

***

Bakınız, yer küresi hal-i hazırda korku, panik, endişe ve ölümlerin yarattığı psikolojik travmatik hal-i perişan vaziyette yaşıyor.. Öyle ki, dünyanın en süper güçlü ülkesi de, en sefil, geri kalmış ülkesi de; "virüs" denilen bir mikrobun, kıskacı altında!..

Her gün onlarca, yüzlerce ölen insan, binlerce hasta..

Ve izole altına alınmış, karantinada tutulan milyonlarca insan!..

İnsanlar artık birbirine dokunmadan, selam vermeden, el tutuşmadan, öpmeden, yan yana gelmekten kaçındığı gibi, her dilin lügatine giren bir ifadeyle; "sosyal mesafe" noktasında, ancak yakınlaşabiliyor…

Ne acıda, ne tasada. ne de sevinçte "bir araya" gelinemiyor?.. Artık taziye yok… İbadet, toplu cemaat, bir araya gelebilme yok!…

***

Anlayacağınız; bakteriyel bir virüsün dünyayı nasıl esir aldığı gerçeğiyle, İlahi Kudretin gücünü görürken, ama beşer hala "deve kuşu misali" kafasını kuma gömmüş; hakikatlerinden, medeniyetinden, kültüründen, inancından, iman nokta-i nazardan uzaklaşıp, batılın, küfrün ve şuursuzluğun oluşturduğu gaflet, delalet ve zillet meskeneliğinden, medet umuyor!…

Hele ki, "kör ideolojinin", ırkçılığın, tekçi fikriyatın hastalığına müptela olmuşların, fırsat kollayıcı "pusudaki kurt ve yılan misali" hal-i vaziyetleri de; yaşanan ve yaşatılanlar karşısında "içteki en büyük" olarak karşımıza çıkıyor!…

Yani sözün kısası vaki olan şudur ki, "yıkımın nedeni" beşeriyetin değer ve kültürlerinden, birlik ve dirliğinden el çektiği gibi, el çekmesinin neticesidir.. Kurtuluşu da; "çekilen ellerin" yeniden kenetlenmesi!..

***

Bakınız, ülkemiz koronavirüse karşı büyük bir savaş vermektedir!..

Ve ilk andan itibaren buradan, bu köşeden, gerekse Uzay Haber'de yayımlanan programlarımızda, dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı kadarıyla, hep tarihte vuku bulan ama ders-i ibretler ihtiva eden hadiseleri dile getirmeye çalıştık, çalışıyoruz…

Eğer ki bir çözüm aranıyorsa, kurtuluşun, yaşatılanların üstesinden gelinebilecek gücün; "el birliği, güç birliği, zihin bütünlüğü" ile mümkün olabileceğini, ifade etti!..

Ki bu salt ülke için değil, yaşadığımız her yer için aynı "ruh ve akide" olmalı…

Şükürler olsun ki, ülke sathında, virüsle" savaşta büyük bir örnek, ihlas ve samimiyet orta yerde var…

***

Ve yine; şükürler olsun ki, yaşadığımız kent olan Diyarbakır'da da o koordinasyon sağlanmış!..

Nitekim, hafta içerisinde, örnek teşkil edebilecek bir resim, çekildi!..

Doğrusu, ilk etapta "nasıl oldu" diye, düşündüm!..

Çünkü, bu "resme" Diyarbakır nerdeyse; yarım asırdan bu yanadır, hasrettir, yaşamış değil…

Gerek, yerel yönetimler, gerekse merkezi yönetimler ve gerekse de, tarafların buluşmasında, misyon üstlenip "köprü görevini" icra etmesi gereken Meslek Odaları, Sivil Toplum Örgütleri, kentin fikir, düşünce, sosyal, ekonomik ve kültürel kazanımlarda "söz sahibi" olan şahsiyetlerin "buluşabileceği" bir ortam, getirebilecek bir "üst akıl" olmadı!.. Ya da oluşturulmadı…

***

Hep kısır çekişme, bencilliği öne çıkaran "kendi rantını, kazanımını" ve üzerinden "siyasi gelecek" devşirme gibi haller yaşandığı için; Diyarbakır hep "kayıpları, yokları" yaşadı..

Varlık içerisinde; açlık, sefalet, sahipsizliğe mahkum edildi.. Halk deyimiyle; gelen gideni aratır oldu…

Ki hal-i hazırda, hala o "zihin ve kültür" dinç, efor sarf ediyor, sahada "hakimiyet kurma" adına, enva-i aksiyonlardan geri kalmıyor.. Ancak, hafta içerisinde yaşanan o resim, yarınlar açısından bir "gelecek umudu" oluşturdu…

***

Biliyorum!.. Bir çok kişi; bu yazıdan dökülen sözcükleri, muhtevasını çekilen ortaya çıkan resim açısından "bu kadar da, önemli değil" deyip, değişik söylemler geliştirebilir..

Ne olmuş ki, deyip "atılan adımı" anlamsızlaştırabilir..

Ya da, küçümseyebilir…

O onların fikri, belki de ben biraz duygusal, biraz "dereyi görmeden paça sıvama" haline kapılmış olabilirim.. 

Denir ya; ilk adım olsa bile "doğru ve özlenen resmi" ortaya çıkardığı için; serisi ve domino etkisi babında "sahiplenilmesi" gerekir!..

***

Gelelim; o resme!… Meslek odaları kimliğiyle "ön plana" çıkmış büyük ve önemli STK'ların Başkanları…

Önceki gün, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nde bir araya geldi…

Beş kurumun sözcüsü olarak, Başkan Alican Ebedin oğlu; "koronavirüsle" alakalı yürütülen mücadele savaşında, koordinasyon, istişare ve birlikte hareket etme adına, İl Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Hasan Basri Güzeloğlu'na "teşekkürlerini" dile getirdi… Konuşmanın içeriği, verilen mesajları Diyarbakır Söz Gazetenizin, "İş Dünyasından Valiye Tam Not" manşet haberiyle, vakıf oldunuz!…

***

Aslında, çok ama çok konuşulması gereken mevzu ve ayrıntılar söz konusudur.. Şehrin ekonomisi ve sosyal hayatı açısından; son aylar açısından demek ki "Koordinasyon" Diyarbakır'da ivme kazanarak, çok iyi yürütülüyor…

Özellikle, Oda Başkanları, İl'in Valisine Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanvekili ünvanlıyla her sözcüklerinde; "el ele verip, birlikte çalışabilme" adına "teşekkür" ediyorsa, bu sosyal devlet ve yönetim anlayışının, Diyarbakır özelinde "kırılma ve doğru bir rotanın" sağlandığını, ortaya koyuyordur, sanırım!..

***

Çünkü, mevcut Oda Başkanlarından 4'ü daha kısa süre önce, Büyükşehir Belediyesine "kayyım" gelmesine karşı çıkmış, ortak deklarasyon yayınlayarak, Vali Güzeloğlu'na "hayır" demişlerdi..

Hatta, "görüşmeme, istişare içerisine girmeme" gibi; hesaplar icra ediliyordu…

Demek ki; "peşin hükümlü" olunmaması gerektiği gibi, zamanın en büyük müfessir olduğunu göz ardı etmemeli!…

Siyasi ve ideolojik fikriyatın şehirlerin, ülkelerin, milletlerin "birlik ve dirliği" açısından, kısır çekişmeler nedeniyle "kayıplara" neden olduğu hakikatleri de, bilinmelidir..

Velhasıl; tek merkezde ve koordinasyonunun kurumlar içerisinde olması başarının da bir saha hakimiyetini ortaya koymaya yetiyordur..

***

Koronavirüsle ilgili yürütülen savaşta Diyarbakır şuan şanslı illerimizin başında geliyor..

İşte bu şanslılıkta; ilk günden itibaren alınan tedbirler, yürütülen istişareli faaliyetler en büyük etkendir!…

Ki vakalar sayısında, kıyasla birçok ilden çok ama çok iyi durumda olduğumuz ortada… 

Maske, tulum, eldiven konusu ise kendi öz malımız!… 

Yani, Diyarbakır’ın kendi firmaları bunları üretiyor ve yine kendi insanına bunu farklı argümanları kullanarak yetiştiriyor. 

Oradan buradan değil, tamamen yerli üretim anlayacağınız...

***

Ne diyelim… Buradan hareketle bu başarılı ortak çalışma kültürü bundan sonra da hep devam eder ve sürer demekten başka bir temennide bulunmak istemiyorum…

Çünkü Diyarbakır hak ettiği bir yerde, güçte ve siyasi ikbalde değil…

Yeni bir rüzgar, yeni bir fikir, yeni bir istişare şart!!..

Bundan 1.5 yıl önce şunu ifade etmiştim; Güneydoğu'nun acil ve ivedi bir "siyasi abiye" ihtiyacı var ve o abi kendini artık hissettirmeye çalışıyor diye!.. 

***

RAMAZAN'A MERHABA!….

Evet, Ramazan-ı Şerif'e bugün merhaba dedik.. Ki dün sahura kalktık, niyetimizi ettik.. Ve bugün de; oruçluyuz!.. Duam odur ki, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da kurtuluş olan, Ramazan Orucu, hayrı, bereketi ve feyziyle; bizleri mahrum bırakmaz.. İçerisinde bulunduğumuz "virüs" illetinden, tez elden kurtarır.. İnsanlık, bunu alt eder.. Yeniden; bizleri, sizleri "kardeşlik, ümmet" şiarıyla, kucaklaştırır!… İşte bu dua temennisiyle Ramazanımız mübarek olsun diyorum!..

***

Aslında, İnsanlık için, medeniyetler için, ebedi hayatın kutsallığı için, her şey 610'uncu yılda Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Mekke'de iken, yine Ramazan ayında, Kadir gecesinde başladı.. O günden, kıyamete dek, devam edecek bir "Ramazan-ı Şerif" ikmale geldi!.. Artık hiçbir şey; eskisi gibi olmayacak, olamaz, olmamalı!… Çünkü, fitret devri sona erdi.. Hak ve batılın "mücadelesi" başladı!… O günden bugüne; dengeler değişken olup, aktı!..

***

Bugün, Ramazan'ı konuşmaya başladık.. Ama 24 saat önce, yer küresi "yeni dünya düzeni, yeni bir dünya yönetimi, anlayışı, hatta insanlık yeni bir yaşam, biçimi ve kültürüne" odaklı., hayat dizaynı içerisine girmek zorundadır; deyip duruyorduk!.. Gerekçesi; "bakteriyel" bir virüs olan; Koronavirüs.. İşte bu virüs, bu yıl sıra dışı bir Ramazan ayını bize yaşatacak!…

***

Vaki değil.. Ki bilmiyorum, bir bilgim de yok, tarih içerisinde İslam dünyası; "benzer bir halde", Ramazan ayını, geçirdi!.. Bir ilk.. Dile kolay, "camiler kapalı, cemaatle, toplu ibadet ve namaz kılmak yasak.." Teravih, evlerde "bireysel" olarak, kılınacak.. Ki, Diyanet İşleri de, Bilim Kurulu üyeleri de; "pandemi" nedeniyle; "toplu teravih namaz kılmaya" cevaz vermiyor…

***

Tabi o iftarın, muhteşem feyzi, sahur!.. Bu iki ibadette; toplu şekilde yasak!.. Yani bireyden, aileye, aileden cemaate, cemaatten topluma, toplumdan millete odaklı; "bir arada" olmak, bu yıl ki Ramazan-ı Şerif'te fetva noktasında; "caiz" değil, hükmü konuldu!… Peki, tüm bu yasaklar karşısında, Ramazanı nasıl geçireceğiz, ibadetimizi, hayrımızı, sevabımızı nasıl yapacağız!..

***

Evet, evdeyiz.. Evlerde olamıyoruz.. İftar yapacağız, ama iftarlara gidemeyeceğiz, davet edemeyeceğiz!.. Sahur yapacağız, sahurlara gidemeyeceğiz, çağıramayız, herşey "bireysel" odaklı olacak.. İşte bu hal-i durumu da, biz evimizde "bireysel" sorumlulukla, "bireylere" ulaşmamız lazım…

***

O da şu!… İftar, iftarlar, toplu iftarlar yapamayacağız; ama başka yerlerde; hepsini yaptırabiliriz!.. Başka evlerde, iftar sofralarının oluşmasına, oluşturulmasına vesile olabiliriz!.. Zekatımızla, fitremizle, hayratımızla, bunu yapabilirsiniz!.. Yoksulun, fakirin, biçarenin sofrasına, gönlüne, yüreğine "dokunabilir", uzaktan da olsa "çare" olabiliriz!…

***

İbadetimizi "bireysel" yapacağız, aba maddi ibadetimizi de "kardeşlik" ruhuyla, yerine getireceğiz!.. Dedik ya, her şey Ramazan'da başladı, bu yılki Ramazan'da da "burukluk" vaki ise de; "muhteşem" olacak deyip, yeni bir dünya profilinde, Ramazan-ı tüm benliğimizle, kalbi ve ihlaslı fikirle; "doyumsuzca", yaşamalıyız, yaşatmalıyız!..

***

AZICIK TEBESSÜM ETSEK!…

Ah ki, ah hal-i vaziyete iç çekiyoruz!.. Elbette ki, azıcık, tek kelimelik bir söz dahi; "tebessüm" ettiriyorsa, psikolojik şifadır… Yine siyasilere dokunduracağız.. Eeee, "varlıkları" vur abalıya, olması nedeniyle; onlarla "tebessüm" edelim!..

***

Meclis'te vekilin biri diğer vekile sormuş..  Kaç gün oruç tuttunuz!…Cevabı; bir gün!…

Aynı soru yanındaki diğer vekile sorulunca!..

Gelen cevap şu!.. Efendi hazretleri benden bir gün fazla tutmuşlar!…

 

***

GÜNÜN SÖZÜ!…

Hayrın sevabı; onu veren elin diğer elin bilmemesinde saklıdır!…

***

Hayırlı Cumalar…