DİYARBAKIR FETHİ VE GÜZELOĞLU?..

Diyarbakır'ın özeline dair.. Takvim yaprağı her 27 Mayıs'ı gösterdiğinde; "iç çekerek" şu ifadeyi kullanmışımdır.. Ki, 35 yılı aşkındır da, "yazılarımda" deklare etmişimdir?..

***

"Diyarbakır'ın İslam'la şereflendiği" fetih günü, neden görmezden ve duymazlıktan geliniyor, önemsiz kılınıyor… Bir bayram havasında, bir coşku atmosferinde neden; "kutlama" yapılmıyor?…

***

Ey bu kentin yaşayanları, ey bu kentin yerel yönetimleri, seçilmiş ve atanmışları; "neredesiniz?" diye!.. İstanbul ki, 814 yıl sonra "fetih" edildi.. Bu fetih her yıl, "en görkemli" kutlama organizasyonlarıyla, kutlanıyor… Ama, Diyarbakır'a "üç maymun" aklı reva görülüyor?..

***

İşte, önceki gün yine bu minvalde "sesimi" yükseltmiş ve şu çağrıyı yapmıştım.. İnşallah kentin seçilmiş ve atanmışları "dilimizde tüy bırakmayan" Diyarbakır'ın fethini kutlama erdemliği ve hassasiyetini "kulağa küpe" ederler diye!…

***

Yazıma gelen mesajları, bilgileri ve açılan telefonlara, müdahil olmadan önce..

Önceki gün, Diyarbakır Fethine dair, etkinliklere değinmek istiyorum!…

***

Bu kente atandığı ve görevlendirildiği günden buyana, kentin değerlerine karşı büyük bir hassasiyet, kalpten bir sahiplenme gösteren İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'na.. Ki artık Büyükşehir Belediye Başkanvekili kendileri!…

***

Diyarbakır'da yaşayan biri olarak, "pandami" kısıtlamalarına rağmen, "Fetih" günüyle alakalı gösterdiği önem, oluşturduğu tablo, verdiği beyanat ve gelecek yıllara dair "taahhütleri" beni hayli sevindirdi..

***

Çünkü ilk kez, kentin Valisi, ki Belediye Başkan vekili olarak da.. Şehrin en üst düzey protokolü ve siyasetçisi, STK'larıyla, Fethin sembolü olan Hazreti Süleyman Camii ve Sahabelerinin kabristanının başında bir araya gelip, "Fetih Gününü" kutlamaları, büyük bir aşama ve hassasiyetin icrasıdır…

***

İnşallah, gelecek yıllar "fethin" şanına uygun bir anlayış, atmosfer ve kutlamalar icra edilir.. Güzeloğlu'na, buradan teşekkür ediyorum…

***

Gelirsek gelen mesaj ve açılan telefonlara?.. Çok sayıda okurun mesajına baktım, özellikle "bir zihnin" Fetih üzerinde, Amed'in İslam'la şereflenmesine" yönelik ortaya attıkları, çirkin ifade ve ithamlara dikkat çekildi.. Ne diyelim, İslam'ın Anadolu'ya açıldığı "şehri ve yaşayanlarına" böylesi bir atfın yapılması, utanç verici..

***

AK Parti eski Milletvekili İrfan Yazıcıoğlu da aradı.. 2006 yılındaki "Fetih Günü" kutlamasına dikkat çekerek, o gün muhteşemdi?. Ama sonrası, icra edilmedi?.. Biraz da kendi siyasi nüfuz ediciliğini okuttu..

***

Sonuç itibariyle, 1381 yıl önce İslam'la şereflenip, nurlanan, peygamberlerin, sahabelerin, evliyaların diyarı, medeniyetlerin beşiği, tüm inançları bağrında tutup sahiplenen, Diyarbakır her dönem 'özgürlüğün, dirilişin, hürriyetin" sembol olmuştur.. Ki bu "fetihten" sonra, Diyarbakır hiçbir zaman savaşların, çatışmaların "yenik" merkezi olmamıştır. Her daim, hürriyetini ve özgürlüğünü korumuştur..

***

İKİ KARE RESİM!…

Bay Kemal Kılıçdaroğlu'na ait iki kare resim.. Sizce, iki resmin muhtevasından çıkan sonuç; "beceriklilik mi, beceriksizlik mi?".. Ya da üçüncü bir şık?.. Size göre hangisi öne fırlıyor?…

***

Önce, ilk kareden başlayalım… Bay Kemal, yanında İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu.. Mekan ise; bakım ve onarımdan geçirilen tarihi, 3. Ahmet Çeşmesi..

***

Resme ilk bakıldığında, "hoş" bir görüntü.. Güzel bir tablo.. Hizmet açısından da, kıymetli!… Tarihi bir çeşme, musluğunda akan su, başında da bay Kemal!..

***

Biliyorum diyeceksiniz ki, sanki abdest alacak, namaz kılacak hali mi var?.. Yok..  Ki, o inançta değil.. Başı, pek secdeye gittiği de görülmüş değil?..

***

Lakin.. Görünen o ki, çeşmeden de su içme niyeti de yok? Çünkü, yüzünde maske var.. Sahi, İstanbul'un çeşmelerinde şuan "içme suyu" akıyor mu?.. Sanmıyorum!…

***

Peki, iktidara talip olmuş.. Ülkenin en büyük şehrinin yerel yönetimini almış bir parti!.. Ki o parti, Ana muhalefet partisi.. Şahısta o Partinin lideri… Yanındaki Başkan ise, kendini Külliye‘ye" hazırlayan iken..

***

Hasılı hal-i durum bu iken, Ferdi Tayfur'un "çeşmenin başına gelmez olaydım" demek gerekirken, aksine bu tablonun resmini basına servis" edip, "işte bizim büyük hizmetimiz" der halinde bulunulması!…

***

Gelelim ikinci kareye!.. Neyse, fazla söze gerek yok.. Resim zaten çığlık çığlığa kendisini ifade ediyor; "bende bir terslik durum var?" diye… Bakar mısınız yüzdeki maskenin "nasıl terso" takıldığına!…

***

Şimdi, iki kare resim.. Ve benim de, "laf arası" zihin sorgulayıcı, kelamlarımın verisiyle!.. Sizde oluşan kanı, ne oldu?.. Siyasi ve iktidar alternatifi olabilmede; "bir beceriklilik, bir beceriksizlik, ya da üçüncü bir tercih" şıkkı, sizde hasıl oldu mu?..

***

Ben hükmümü "beceriksizlik" tercih şıkkıyla, verip aradan çıkayım!!.. Bir musluğu "tarihi hizmet diyerek" yutturan zihniyet, "bir köprü" yaparsa, nelerle ifade edebilir diyerek, siz durumu bir düşünmeye devam edin?…

***

BİZİM RAMAZAN SERBEST!…

Evet, dün itibariyle tutulduğu akıl hastanesinden serbest bırakılarak, "özgürlüğüne" kavuştu.. Hastanedeki "tedavi" süresi sona erdi.. Yani artık serbest.. Ama şartlı.. 5 yıl süreyle, 6 ayda bir "şizofrenlik" testinden geçirilecek!.. Ramazan Pişkin ne demişti, "bu günler de geçer?"..

***

Peki, Ramazan "özgürlüğüne kavuştuktan" sonra bugün müdavimi olduğu Ulu Cami'ye gelebilecek mi?.. Yine, "vaizlerde" bulunabilecek mi? Gelişine-gidişine, vaazına dair bir yasaklama, kural koyuculuk olacak mı, olmayacak mı?.. Güvenlik mahiyetli bir tedbir alınacak mı?. Kafalarda çok soru var..

***

Neyse, cevabını bugün alacağız.. Kendisine dair yeni şartlar, kurallar olacak mı olmayacak mı?.. Ancak bildiğim şu, Ulu Cami'de ona ilişkin bir merasim, bir tepki söylemi olacak?.. Ama nasıl?.. Sezai Karakoç'un dediği gibi; "seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın?"…

***

Lakin bilinen şudur ki, bugün aylar sonra camilerde "toplu ibadet ve cuma namazı" kılınacak?.. Ki, Diyarbakır'da 150 cami içerisinde Ulu Cami de başı çekiyor.. Fiziki mesafe kuralları kapsamında, herkesin kendi "seccadesiyle" cuma namazı kılınacak?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Gerçekleri su yüzüne çıkaran zamandır?..