HDP'NİN YÜRÜYÜŞÜ?

"Yürüyüşün" haklılığı, haksızlığı, gerekçesi noktasında, tartışmaya girmek istemiyorum!

Girmem de?

Ki kendilerince Hakkari'den, Edirne'den Ankara'ya haklı bir "yürüyüş" yaptıklarını söylüyorlar…

Zaten yürüyüşe kimsenin de pek itiraz ettiği de yok..

Olamaz da..

Çünkü "demokratik" çerçevedeki her tepki, legal oluşumların "hakkıdır?"… HDP'de yasal bir parti olduğuna göre!

Her ne kadar; “legal” hali tartışılsa da!…

***

Benim yürüyüşe dair bir "hassasiyetin" olması gerektiği noktasında, altı çizili bir tepki odaklı eleştirim var!

"Kovid-19" Virüsünden dolayı; ortaya konulan "hassasiyet" içermeyen, tablonun ortaya çıkması!!

O'nu da önceki gün Hakkari'den gelen grubun, Diyarbakır’da Parti il binası önündeki "karşılama" töreninde görünce; "bu ne hal" dedim…

Kadın, çocuk, erkek, "iç içe, burun buruna, nefes nefese" "ne sosyal mesafe, ne maske takma hali…"

Hiçbiri yok..

Alaka gösteren de yok, uyaran hiç yok!!..

***

Duruma kim, ne der bilmem?

Ama benim gördüğüm manzara, "yürüyüşün" karşılanma coşkusu, "virüs" salgını noktasında "ağır bir bedelle" geri dönecek ihtimalinin yüksek oluşudur?

Hal-i hazırda, "ikinci dalgayı" zaten yaşadığımızı söylüyoruz..

Vaka sayısı arttı, Pandemi hastaneleri doldu..

Ki Tabipler Odası ha bire uyarıyor… Öyle görünüyor ki, HDP önündeki manzara üçüncü dalganın kıvılcımını yakacak…

Onu, iki hafta sonra göreceğiz!!

***

Buradan ilgili ve yetkililere çağrım?

Bizi dinlerler mi, dinlemezler mi bilmem?

Her nasıl bir tavır içerisinde olurlarsa olsunlar…

Gördüğümüzü ve oluşan kaygımızı iletelim..

Ki yürüyüşe başladıkları ilk gün şöyle demiştim..

İnşallah bu yürüyüş "parti yönetimindeki" kişilerle sınırlı kalır, "seçmeni" içine dâhil eden ortama dönüşmez!

Çünkü "büyük kitleler" virüse "bayram" keyfi yaşatır?..
İkazım bu minvaldeydi?

***

Neyse!

Parti yönetimi…

Yol yürüdükleri güzergahlar, karşılama yapılan parti teşkilatı alanlarıyla alakalı; "Pandemi" kurallarına uyulmalı ve buna dair "hassasiyet" göstermeleridir?

***

ŞENTOP ADAYLIĞI KESİNLEŞTİ?

Meclis ve AK Parti "kulislerinde" son iki haftanın en yoğun konuşulan üç mevzusu vardı…

Biri, Meclis Başkanlığı..

Diğeri Kabine değişikliği..

Üç, Büyük kongrede "Parti yönetiminde" kimler girecek?

***

Meclis Başkanın kim olacağı, dün itibariyle "kesinlik" kazandı?

Görünen o ki, Mustafa Şentop olacak…

Yani bir yasama dönemi daha; "Meclis Başkanlığı" görevinde bulunacak…

Her ne kadar, 30 Haziran'da "Ak Parti'de" bir temayül yoklaması yapılacaksa da…

***

Erdoğan'ın Bahçeli'yle görüşmesi…

Ki hemen akabinde, Şentop'u kabul etmesi…

Dün de bu minvalde yoğun bir trafiğin yaşanması…

Şentop'un Bahçeli'ye ziyareti..

Bostancı’nın, "bizim adayımız Şentop"  demesi?

Şentop’un da bu açıklamaların akabinde kameraların karşısına geçip; “evet” demesi?

Hasılı kelam, Şentop'un İstanbul seçimleri için "görevi" devraldığı Binali Yıldırım'ın "dönebileceği" yönündeki kulisler de böylece boşa çıktı..

***

Çünkü adı hem Meclis Başkanlığında, hem de kabine değişikliğinde geçen Binali Yıldırım, Meclis Başkanlığı noktasında, kesin bir tavrını önceki gün beyan etmişti?.. "Meclis Başkanlığına aday değilim…"

***

Bu da demektir ki! AK Parti ve MHP'nin "kulislerindeki" üç mevzudan biri olan “Meclis Başkanlığı artık, "gündem" dışı kaldı..

Çünkü yeni yasama döneminin Meclis Başkanı Şentop'tur artık!…

***

Kalan iki gündem maddesi...

Biri, "kabine" değişikliğinde kim olacak, kim olmayacak?

İkincisi, büyük kongrede kim "parti yönetimi" kadrosuna girecek, ya da girmeyecek?..
Şimdi bu iki soruya yanıt aranıyor...

Yani, kulis meşguliyeti yüksek…

***

Lakin kesin olmamakla birlikte, Binali Yıldırım "kabine değişikliğinin" en favori ismi haline gelmiş oldu?…

Eğer ki bir kabine değişikliği söz konusu olursa, kabinenin yeni üyelerinden ilk isim, Yıldırım olacaktır?…

***

Bu arada yaşadığımız şu Pandemi evresinde "kabine değişikliğinin de" Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, pek de "düşünmediği" ifade ediliyor. Ama parti kulislerinde "yoğunluk" yüksek.

***

BAY KEMAL'İN ACELİSİ VAR?

Galiba öyle!

Yoksa, "Kurultay" için bu kadar, ısrarcı ve "aceleci" bir tavır sergilemezdi..

Bir dizi "formüller" üretilerek, şöyle yapalım, böyle yapalım.. "Seyircili mi, seyircisiz mi", salon mu, stadyum mu, olmadı "Kızılay" meydanı mı, Taksim de olabilir gibisinde, ucube ucube beyanatlar verilmezdi…

***

Ötesi!

Pandemi gibi bir "mücbir" sebep var iken.. Sosyal mesafe, maske hesabı yapılırken.. Düğünler, taziyeler "yasak" diye, yapılmazken!.. Virüsle alakalı ikinci dalganın başladığı gibi, beyanatlar söz konusu iken!… Yani bir dizi; "aman ha aman kurultayı" erteleyin, "salgına" neden olunması, diye eleştiriler varken…

***

Dahası, iktidar partisi olan AK Parti bırakın "büyük" kongreyi yapma gibi bir tartışma içerisinde olmazken.. Daha bir çok, İl Teşkilatı kongresini yapmamışken.. MHP bile "Pandemi dönemini" göz önüne alarak, "Büyük kongresini" erteleme kararı alırken!

Yasal ve hukuken hiçbir "zorunluluk" dahi bulunmazken..

***

Bay Kemal ve Kurmaylarının "bu aceleciliği" nedendir?

Yoksa, ne sihirdir, ne keramettir "marifet el çabukluğundan mı" deyip, "işi alelacele" getirip, koltuğu sağlamlaştırmak mıdır?… Bir dönem daha!?..

Öyle ya, "Pandemi yasakları" evresinde, "rakipler" pek kurultay için "kulis trafiği" içerisinde olamadı?

İşte, Muharrem İnce..

"Sessiz sedasız.."

Ortalıkta görünmüyor…

***

 

ATM'DEN PARA ÇEKEMEZ…

Kemal Bey.. Grup toplantısında, iktidarı eleştiriyor.. Sözü, banka yönetim kurullarına getiriyor.. Ve diyor ki, ATM'den "para çekmesini bilmeyenler, Banka yönetimine getiriliyor..."

***

Kimi kast ettiğini bilmiyorum!?.. Ama şöyle bir iddiaya girebilirim.. Eğer ki, Bay Kemal ahalinin huzurunda, "ATM'den para çekebilirse" emekli maaşımı, ona hibe edeceğim.. Ancak çekemezse!… Neyse maaşına ihtiyacımız yok?..

***

ÜLKENİN ASIL GÜNDEMİ?

Evet, ciddi ciddi mevzuları ve ülkenin en büyük sorunlarını konuştuğumuzu sanıyoruz!.. Değil… Çünkü, ülkenin temel ve ana sıcak gündemi, bunlar değil.. Hele ki, "kovid-19" hiç değil.. Hak, hukuk, adalet eşitlik.. İşsizlik, yoksulluk, bölgeler arası ekonomik gelişmişlik "kapitalizmi?".. Bunlar bizim magazinlerimiz...

***

Asıl meselelerimiz!… Volkan Demirel "kiminle" hangi telefon görüşmesini yaptı!… Ali Koç kiminle yemek yedi?.. Şeyma'nın bikini rengi nedir?.. Deniz Türüç neden oyundan alındı?… Muslera'nın ayak ameliyatı estetik mi yoksa dikişli mi yapıldı?… Fatih Terim'in "maskesinde" niye bu figür var?

***

Prof. Şener Üşümezsoy!.. Malum ona da "deprem baba" diyor.. Kim nasıl diyorsa!.. Bingöl depreminin yaşandığı gece, ulusal bir kanala konuk oldu. Bilmem, o anı izlediniz mi?… Ben izledim.. Hafızamda kalan onun sözleri değil; giyim kuşamı?

***

Afrika çöllerinde gezinen "kaşifler" gibi.. Sanırsınız ki, film çekiyor.. Kaşif kıyafeti var üzerinde.. Şort, kolsuz tişort, tepik keşşaf şapkası.. bir de boynundan öne asılmış çanta!.. Günlerdir, "bu hali" konuşuluyor Üşümezsoy'un.. Galiba o da işin farkına vardı; ülkenin gündemi "deprem" değil, "kılık-kıyafet?"… Eee, Nasrettin Hoca asırlar öncesi boşuna demedi; "ye kürküm ye?"…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak istiyorsan nabzına değil, "onuruna" bak, duruyorsa yaşıyordur…