PROVOKASYONLARA TAKILMADAN!…

Bilemiyorum!..

Ama, sinirlerim hayli gergin..

Ve tabi ki, ruh halim deseniz derbeder takılıyor!..

 Çünkü, ülkenin, bölgenin ve milletin üzerinde "kara bulutlar" geziniyor…

Pusuya yatan yatana, mevzii kazan kazana!…

Huzur, güven, sevgi, muhabbet, birlik ve dirlik, "hak" getire modunda yıkıcı seyrediyor!!..

Alayına "şeytani" karakterlerce "suikastlar" düzenleniyor!…

Vahim ve hazin olan da şudur ki; "siyaset kurumu" bu kulvarda "sulhu sağlayan" olmuyor..

"Kendi varlığını" inkar edercesine "demokrasiye" bir bütünlük içerisinde, birbirlerinin "hasımlık" değirmenine su taşıyorlar..

Öyle ki, "var olan ateşi daha bir gürleştirme" adına, körük olmanın planlarıyla akıllarını meşgul ediyorlar!…

İster iktidar, ister muhalefet, ister tarafların "mahalle sözcüleri" olsun al birini vur ötekine misali; "yumruklar" gevşemiyor!..

Hal böyle olunca da!..

Bizim gibi, "fikriyle" hasbi hal eden için gidişata "iki kelam" etme anlamında, "takılsak mı, takılmasak mı" noktasında, "ikilem içerisinde" kalmıyoruz değil!..

"Kim ne söyler, kim nasıl tepki verir" misali?…

Hava puslu, çakkallar "tek nizamda" olmaları münasebetiyle, edilecek bir lafa "çullanmaya" hazır olanlar var!..

Sorgusuz, sualsiz "siyasi ve ideolojik tarafgirlik" kulvarına sokan kerameti kendinden menkuller, saldırıya hemen geçiyor!?.

***

Neyse!; biz yine, bildiğimizden  "şaşmayalım.?"

Lafımızı da, düşüncemizi de, fikri beyanımızı da, aktaralım!…

Hem mesleki görevimiz hem de yaşam ilkemiz olması münasebetiyle, ateşi körükleyenlere "dur" çevresinde debelenip "siyasi rant" temin edenlere de, kendinize gelin deme, sorumluluğumuz var!.. 

Onun için "sulha" ilmik olmamız gerekir!..

Çünkü, gemi batarsa, hepimiz ğark oluruz..

Dünkü yazımda, İzmir'de vuku bulan "menfur" saldırı "sıradan, kendiliğinden oluşan bir eylem" değil demiştim!..

Ki öyledir de!…

HDP İl Binasına "baskın" düzenleyip, genç bir kızın katledilmesi…

Failin siyasi fikri, ortaya çıkan "geçmişi"…

Olayın, kurgulu, planlı, hesaplı ve "çok yönlü bir ateşin yakılmasına yönelik" provokasyonca "kıvılcım" yakmanın da ötesindedir!!..

Ki birileri "daha vahim olaylar olabilir" diye sınır dışından ahkam kesmeleri de, "kanayan yaranın" kanatılacağını gösteriyor!!..

***

İster HDP olsun, ister başka siyasi bir parti olsun!..

Fikri, zikri, ideolojisi ne olursa olsun!…

Siyaset noktasında; partiler "siyasi" mücadele içerisinde olurlar!..

Parti düzeyindeki faaliyetler değişkendir!..

Fikir, düşünce, söylem ve eylem noktasında; "herkes" birbirine şeyler söyleyebilir..

Demokratik "tahammüller" ölçeğinde, ilişkiler de sorgulanabilinir!…

Tabi Yargısal işlem de...

İster siyasi, ister başka bir kulvarda olsun; kimsenin bu minvalde "söz söyleme" hakkı olmadığı gibi, "sorunda" yok!…

Bunu net bilmek lazım!…

***

Ancak, İzmir İl Binasındaki "olay" "siyasi bir mücadele' alayı değildir..

Ki, kabul edilemez olduğu gibi, "savsaklanamaz" sıradan bir eylem, cinayet diye de "görülemez..!"

Tarihten, dersler çıkarılmalı!..

Hangi itler, hangi çakallar, hangi devşirmeler, Türkiye'ye, Türkiye insanına, demokrasisine, insan haklarına, hukukuna, adaletine, özürlüğüne, eşit yaşam kültürüne, medeniyetine, "sivil hayatına" müdahale etmedi ki?…

Nice "siyasi cinayetler" nice "suikastlar" nice "katliamlar" nice provokatif eylemler, nice fail meçhul cinayetler "icra" edilerek, Türkiye’yi "kaosun" atmosferine sokarak, kendilerine "kurtarıcı" pozisyonu libası giydiren postalçılar olmadı mı??…

 İşte, İzmir'deki olay "geçmişi" bize hatırlattığı gibi, "toplumsal" duyarlılık açısından da, "aklınızı başınıza" alın noktasında “uyarıcı" niteliğini de taşıdığını ifade edebilirim!

***

 

Olay sonrası, HDP Eş Başkanı Mithat Sancar'dan anlamlı bir çağrı geldi..

Bilmem vakıf oldunuz mu?.

Sancar'ın çağrısı şöyle; "Mecliste bulunan ve bulunmayan bütün siyasi partilerin başkanlarıyla en kısa zamanda bir araya gelelim. Gelişmeleri birlikte değerlendirelim..

Bu kirli, kanlı ve karanlık oyuna karşı ortak tutumu Türkiye halklarına hep birlikte gösterelim.

Bunun için vaktimiz az.

Gecikmeye hakkımız yok.."

***

Yerli yerinde bir mesaj, karşılık bulmalı!!…

"Siyasi cephede" önemsenmesi gerekir!..

Doğrusu, AK Parti ilk andan itibaren tavrını net ortaya koydu.

Dağ, Çelik ve Adalet bakanı Gül..

Numan Kurtulmuş…

"Peş peşe gelen kınamalar" anlam yüklüydü..

Saldırı ve cinayeti en vurgulu şekilde kınayıp lanetlemek kadar da, "iktidarın" mekanizmalarını topyekûn harekete geçirmesi de" anlam itibariyle değeri kılmak gerekir!…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli..

Dikkat çekti..

"HDP’nin İzmir il binasına yapılan saldırı kanlı bir prova, toplumun sinir uçlarını test eden kalleş bir tertiptir. Bu vahim olayın içyüzü mutlaka deşifre edilmeli, önü ve arkası aydınlatılmalıdır.."

***

Beri yanda, "toplumsal" olarak da, ciddi ve ivedilik arzıyla "hepimizin duyarlılığı" pik yapmalı..

Dün Diyarbakır'dan yükselen "toplumsal" ses, dikkat değerdi..

En önemlisi de, "olası" kışkırtmaya, gerilime, tansiyonu yükseltmeye gayret edici provokasyonlara karşı da uyanık ve tedbirli olmamız gerektiği vurgunun, "herkesin" ilk cümlesi olması!!..

***

Netice itibariyle; olayın her yönüyle, hiçbir kuşku, tereddüt, zafiyetin zerre-i miskali vücut bulmasına zemin yaratmayacak bir, "titizlikle" sorgulanıp, irdelenmelidir..

Polis te, yargı da, kamu da; "el birliği" içerisinde, bu eylemi, bu saldırı, bu cinayeti, bu sincice planlanan olayı aydınlatılmalıdır!..

Hedeflenen ne, tetiği çektiren aklın sahibi kim ortaya çıkarılmalı?..

Yani, en sıradan soruyu dahi, cevaplayacak, yanıt bulduracak şekilde "üzerine" gidilerek, deşifre edilmelidir?

Bu ve benzer türü saldırıların hedefi "ülkenin ve milletin" huzuru bozmak, siyasi yönde "istikrarsızlaştırmak" ülkeyi yönetilemez hale getirmek, gayreti ve hevesinde olanların, bizlerden yekvücut şekilde "milli ve yerli" sileyi aldıklarında ancak bu tür tavır ve tutumlarının kursaklarında kalabileceğini bilmemiz gerekir!…

Gün, dayanışma günüdür.. 

Ve gün; "karşılıklı" suçlama ve "suçlu arama" pozisyonuna girmenin günü de değildir..

En önemlisi de..

Gün kitleleri tahrik edip sokağı harekete geçirme günü hiç değil.

Gün el ele verip sağduyu hakimiyetini sağlama günüdür…

Gün, Deniz Poyraz'ın yaşaması için, Onur Gencer gibi "katillerin" bu topraklarda yetişmemesi için; "bir olma" günüdür..

Gün, "ideolojik" kutuplaşmaların müptelası olmama günüdür!…

***

BU NOTA DİKKAT!…

Herkes ama herkes; "Pür dikkat" kendini sorgulasın..

Cinayetler..

Katliamlar..

Suikastlar..

Ölüm ve öldürmeler..

Her kime karşı yapılmış olursa olsun..

Her kim yapmış olursa olsun..

Her kim olup bitene " itirazı ve tepkisi" var ise!…

Özellikle; "samimiyet testini de" geçmeli!…

Senden olursa ne ala..

Benden olursa ne ala…

Gibisinden bir anlayış "samimiyetsizlikti…"

Ne yazık ki; son yılların vahim ve korkutucu  hastalığı işte bu "samimiyetsizlik!…"

***

 

 

OKUR'A YANITIM!..

Okur sormuş…

Şenol Güneş istifa edecek mi?..

Malum..

Peş peşe "hezimetle" yenilgiler aldık.. Son halka, Galler..

İşte buna dair soruyor, okur!…

Peki yanıt…

Elbette ki cevap Şenol'da…

Ancak, benden bir cevap istenilecekse, yanıtım şu..

Bay Kemal..

Bu kadar "seçim kaybetmesine rağmen" istifa etti mi ki, Şenay istifa etsin?.

İstifanın bir adresi de, TFF olmalı!..

Sizce..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ey insanoğlu bil ki, sana gelen her iyilik Allah’tandır, kötülük ise nefsindendir…