SANAT ÖZGÜR DEĞİL Mİ?

Özgür ve sınırsız!..

Ama gel gör ki, canı çıkası ülkemdeki "kör anlayış" sahipleri..

Sanatı da, sosyal faaliyeti de, "ideolojik ve siyasi" kamplaşmanın, "iticiliğiyle" diktatörce baskı altına alma mahirliği içerisindeler…

Hele ki, "o sanatı" icra eden kişinin bir de, "sanatsal" yönü varsa ve bunu da, icra edip, "özgürlük" ortamıyla, zıt fikir sahiplerini bir araya topluyorsa, vay ki vay!…

Kim kime katkı sunmuşsa "çift" yönlü bir cehennem zebanisi muamelesi görüyor!?.. İşte son örnek!?.

Bilmem, izlediniz mi?.. Ben izledim.. Bir kaç kez hem de..

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın "Hiç oldum" şarkısına, çektiği klibi.. Doyumsuz ve keyif verici..

Hobi merkezli, "sanatsal" bir faaliyet!..

İzlemenizi tavsiye ederim..

"Zihni çok yönlü", boşaltıyor ve Türkiye'nin diyarlarında gezinti yaptırıyor..

Oldum olası, hep benimsemişimdir, "Devlet Büyüklerinin ve Siyasilerin" bir yönünün, "sanatsal faaliyetler" içermesi gerektiğini...

***

Bu spor olur, resim olur, diğer farklı sanatsal alanlar mı olur ve tabi ki müzik olur.. İlgilenmelerini, bilfiil zaman ve mekan noktasında imkanlarla, içinde yer almaları, kendi iç duygularını da katarak sergilemelerini istemişimdir…

Çünkü şuna inanmışımdır..

Böylesi kulvarlarda duygularını yaşatan insanların, insani, vicdani yani rahmani yönü yüksek olur…

Değer ölçülerine saygısı da!…

Ki Kalın'ın "devlet adamlığı" kimliği ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olma münasebetiyle, üslup, dil ve vücut dili hep "sanatsal" ruhuyla, yansıttığını da, görüyoruz..

Hazırlanan "Hiç Oldum" şarkısının klipinden yansıyan da buydu!?..

"Sanat özgür ve hür" ruhun, dışa vurumudur..

Nitekim klipte, Kalın'la birlikte okuyan ve gitardaki "ustalığını" tartışılmaz kılan Erkan Oğur'un varlığı da, ayrı hissiyat ölçüsü!…

***

Ne yazık ki, "haset, kin ve nefretin" körelttiği, siyasi ve ideolojik "kamplaşmanın" akıtılan zehrine, burada da, şahit olduk!..

Yine, sol cenah..

Yine, İktidar muhalifliği..

Yine ideolojik "kısırlığın" bağımlısı, kerametsizler!…

Vay ki vay!…

Eeeyyy Erkan Oğur..

Sen.. sen nasıl olur da, Kalın'ın bestesine düzenleme yaparsın..

Klibinde yer alırsın..

Arkasına geçip, gitar çalarsın…

Denir ya; "iğrençliğin" dibi, kaç gündür sergileniyor..

***

Şuursuzca, fütursuzca, akla ziyan bir ruh haliyle; "Kirli ilişkiler mi" diyen, "Yahudi" tanımlaması getiren mi, "Külliye satılmışı" deyip duranlar mı…

"Yuh da yuh" diyenler mi dersiniz!..

"Böl de böl, parçala da parçala, öldür de öldür, yok et de et.." 

Şimdi bu kafaya, bu zihniyete, bu anlayışa ve gelinen toplumsal travmatik hale ne denilir…

Yazıklar olsun..

Binlerce kez yazıklar olsun ki, "geldiğimiz şu insanlık dışı karakter ve yaşam" kulvarına?

Maalesef; bir türküye, bir şarkıya, hep birlikte "söyleyebileceğimiz", koro halinde duyguları bütünleştirebileceğimiz, keyifle, huzurla, güvenle ve istikrarla, sergileyebileceğimiz "bir an bile" kalmadı!..

Hayatın her alanını "maşallah(!)" kamplaştırdığımız, böldüğümüz gibi, şarkıları da böldük ya!…

Hasetçiler, kına yaksın!?..

***

Ne diyor şarkıda Kalın!.. “Geldim dergâhına yüz çevirme bana… Kapılar kapandı deme.. Vücut nedir ki adem nedir ki.. Varlığında bir hiç oldum...”

***

Ne yazık ki, şarkıdaki bu "insani" duygu bile, onları etkileyip, dokunmuş değil ki; "sanatsal" faaliyet ve oluşuma "haset siyasetiyle" salya akıtılıyor…

Bilemiyorum, bu "nefret ve hıncın" körelttiği zevata, "kardeşlik duygusuyla" söylem ve eylemiyle, yaklaşmak, ülkemizi, milletimizi, devletimizi, coğrafyamızı, değerlerimizi "sevmemiz gerektiğini" hatırlatmak bir sonuç verir mi?..

Bizi bizden eden, kutuplaşmaya, ayrıştırmaya, cepheleşmeye "darbe vurur mu" bilmem!..

Ama görünen o ki, ülke ve millet üzerinde "karanlık emeller" besleyenler, bizi bizden etme adına yürüttükleri politikalarında "istenileni" elde etmişlerdir..

Çünkü, artık "insani ve vicdani merhamet" odaklı tezlere, "bir alemi, bir anlamı yok" diyecek, hissiyat gelişti..

***

PATRON AKŞENER!…

Malum, İyi Parti'nin "patronu" Meral Akşener..

Buna "itiraz" yok..

Ki, olamaz.. Kongrede, herkes şahit oldu..

Ama ortaya koyduğu, geçmişin tecrübesini öne çıkaran son dönemlerdeki "istikrarlı" gidişatı, onu "Milli İttifak'ın Patroniçesi" yaptı..

***

Neden bu kanı diyeceksiniz!?.

Dünkü yazımda, Kılıçdaroğlu'nun "verimsiz" siyasetine, "adaylığıyla" ilgili istikrarsız söylemlerine ve en önemlisi de, "sözünü dinletememedeki" zafiyet ve keyifsiz haline dikkat çekerek, Millet İttifakı'nda "son sözü" artık, Akşener söyler..

***

İttifakta, sayısal, oy çokluğu gibi bir ikilem, zihninizde oluşmasın!..

Siyasi kulvarda ortaya konulan politika, "güven ve ağırlığıyla" ölçüldüğü için, denir ya prim yapan "o kişinin ne söyleyeceğinin" toplumda yarattığı merak ve ilgidir…

Bay Kemal'in sözlerine, "şüphe" ile bakılıyor..

Ama, Akşener'e kim ne derse desin; "ne söyleyeceği merakla" beklenen kişi diye görülüyor..

***

Kılıçdaroğlu'nun "Aday olabilirim" sözüne, Akşener ne dedi?.. Özetle; "Vakit erken?"…

Peki bu soru, Kılıçdaroğlu'na Akşener sorulsaydı?..

Alınacak cevap sizce ne olurdu?..

Dün bu konuyla ilgili bir çok yazı okudum..

 Ama kimse, Akşener "icazet" vermez ise, Kılıçdaroğlu aday olabilme cesaretini gösteremez gibisinden laf etmedi?.

Neden mi?..

***

MONTRÖ VE KANAL İSTANBUL!…

İlk gün, mevzu edilince yazmıştım..

Arşiv orda..

Montrö ne alaka, Kanal İstanbul…

Kanal İstanbul ne alaka, Montrö sözleşmesi!…

Kıyısından, kenarından zerre-i miskal, bağ ve ilişki yok!…

Bir kez daha, ifade edelim!…

Şöyle ki..

Montrö sözleşmesi; Çanakale Boğazını, Marmara Denizini ve tabi ki İstanbul Boğazı'nı bağlar..

Buradaki "geçişleri" düzenleyen, kayıt altına alan, kriterler koyan bir sözleşme!…

***

Peki, Kanal İstanbul'un bu "mevkutenin" hangi sayfasında, satırında, ya da beyanında "ilişkili" bir bağ ve alakalık var?..

Herkesi alakadar edebilecek nokta; ekonomidir…

Getirisi de götürüsü nedir?..

O'nu da, işin uzmanları bilir..

Kanal İstanbul'un tamamlanmasıyla; ülkenin "kazanç" elde edeceği ekonomik, ha bir de "stratejik" kontrol mekanizması noktasında da, katkısı!..

Sonuç!..

Hadiseye hangi cepheden bakılırsa bakılsın; icra edilen muhalefet "havanda su dövmeden" öteye bir anlam ve güç kaybı taşımıyor…

Nokta!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Yarın öleceğimizi bilsek, tüm kırgınlıkları unuturuz; ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz.