ŞİDDET MAĞDURUYUZ!…

Kimse gocunmasın.. Kimse; inkar etmesin..

Kimse de, "siyasi ve ideolojik" kamplaşmaya mevzuyu dahil etmesin!…

Bizim medeniyetimiz..

İnancımız ve Kültürümüz!..

Hiçbir şekilde; "şiddeti" mazur görmüş değil..

Kabul etmiş de, değildir!…

***

Hele ki, aile içi şiddet.. Hele ki, "cennet anaların ayağı altındadır" diyen bir anlayışa sahip iken..

"Kadın'ı bu kadar" kutsal, değerle tanımlarken!…

Kadına dair şiddet!…

Ne ülke için, ne millet için, ne de devlet için; "kabul edilemez" en büyük, hadisedir!…

Çünkü bir aile, dağınıksa, huzursuzsa, iç çatışma içerisinde bulunuyorsa, şiddet yaşanıyorsa, bilinmesi gereken "O Millette, Ümmette" aynı; girdapta boğulmak üzeredir..

***

Şimdi hal bu iken!…

Ve fiziki şiddete maruz kalan her kim olursa olsun!..

İster kadın, ister, kız, ister erkek, ister genç..

Yaşayan ve düşünen her varlık, nihai olarak "devlet gücünün" koruması altındadır..

Teminat ta devlet-i aliyedir!…

Mevzu "siyaset üstü" bir mesele olduğu gibi; "insanlık" olayıdır…

Devlet, devletliğini bilerek, ahalisinin, inancına, dinine, örfüne, adetine, gelenek ve göreneklerine uyan bir vazife icra etmelidir…

***

Ne diyoruz!.. Yerli ve milli olalım..

Çünkü; siz "yaşam felsefenizi, milli ve yerli" kurallarla, dizayn etmezseniz!.

Batının batıl kültürünü "ithal" ederseniz; siz tarihinizi de, kültürünüzü de, medeniyetinizi de, inancınızı da, dininizi, en önemlisi de; "geçmişinizi tarihinizi, aba ecdadınızı" inkar etmiş olursunuz?

***

İster İstanbul Sözleşmesi deyin…

İster "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" deyin..

Her ne derseniz deyin; "bu libas" bu millete uygun değil!…

Çünkü, toplumu boğar..

***

"SAĞCI OLMADIM?.."

Kim diyor bunu?!..

Sıkı durun; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bunu diyor?.

Şaşırdınız değil mi?…

Vallahi ne diyeyim ben de şaştım kaldım?.

Yakından takip ettiğim bir siyasi figür olması münasebetiyle, ilk duyduğumda ben de inanmadım..

Olur mu öyle şey diye de çıkıştım?…

Sağcı dememişse de, muhafazakarım demiştir?..

Yok, onu da dememiş…

Bir yanlışlık var deyip irdeledim!… Videosunu izledim…

***

 

Demiş…

Hatta daha da ilerisini bile söylemiş…

"Hiç bir zaman sağcı değilim" beyana ek olarak şunu bile demiş..

"Sol'un güçlü olduğu ortamda büyüdüm.."

 "Marksist literatüre de" Ortaokul çağlarında, öğrendiğini de söylemiş!..

Yani söylemişte, söylemiş!…

Demek ki; "siyasetin hırs libası" böyle, insanı tersine çevirebiliyor?…

Dün sağcı, bugün solcu, dün radikal bugün, ılımlı?..

Ne menem bir şey  bu siyasi hırs!!?..

***

SUSMAK EN İYİSİ Mİ?..

Bilemiyorum!.. Kararsızım..

Bir yanım; konuş diyor..

Bir yanım; "pes" ettim, artık susmak en iyisi diyor?..

Yani, bir ikilem içerisinde şu "Kovid-19'la" alakalı hal-i durumum, travma geçiriyorum!!!…

***

Hele ki, yaşadıklarımız, gördüklerimiz!.? Pek tabi ki, sizlerden, ahaliden "gelen" çift yönlü, "tepkiler" der demez ne bu hal çığlığını attırıyor!…

Artık, olumlu bir duruma dahi, "pozitif" kelimesini kullanamıyorsun!..

Aynı şekilde; "olumsuz" vakaya , negatif bir fikir de üretemiyorsun!!.

***

Hal böyle olunca da; "otur oturduğun yere" sözü her yönüyle, iki tarafı da; "susturuyor?"… Halk deyimiyle, ne halin varsa!...

***

Nitekim!… Tedbir diyoruz.. Maske diyoruz.. Sosyal mesafe diyoruz!…

Ama gel gör ki, işin fiili ve somut eylemine gelince; "kim takar seni" bir durum hasıl oluyor?…

***

Bin dereden su getirme misali; gerekçeler sıralanıp duruluyor..

Beri yanda, haklı bir tepkiyle; ekonomik ve sosyal bir duvar "inşası"  çıkıyor karşınıza!…

İş, aş, yaşam zorlukları!.. Gel de; çık bu girdaptan!?..

***

Diyarbakır!.. Vaka sayısı arttıkça artıyor..

Entübe hasta sayısı bir o kadar!..

Hastaneler dolmuş durumda!.

Karantina altında tutulanların sayısı bilinmiyor!… Tablo ürkütüyor!...

***

Ki, biz yazıyoruz..

İl Valisi Karaloğlu konuşuyor..

Sağlık Bakanı Koca, "Diyarbakır ilk beşte" deyip duruyor…

Ve şehir ahalisi de; "işin farkında.."

Ne garip bir haldır ki; "herkes her şeyin farkında" ama velakin, "önce tedbir" kavramı, herkesçe, terk-i diyar…

İşte sokaklar, caddeler, işyerleri, kurumlar, "mevlam kayıra" misali!…

***

Ama işin, diğer yönü!…

İş yok, aş yok, gelir yok!..

Fakr-u zaruret, kapıyı dehşetli bir şekilde aşındırıyor…

Ki bu pandemi evresinde, "yastık altındaki" ne varsa, harcandı!…

Şimdi; "bu böyle gitmez" haleti ruhiyesiyle; herkes sokakta!...

***

Ya bir de, işin tıbbi yönü!..

Yani, akademisyenler, hocaların beyanları!..

Aşı.. Ve herkesin kendince üretme gayreti içerisinde oldukları "metotlar?"…

Tıpkı; sokaktaki vatandaşın yaşadığı "ruh" hali!… Her şey ikilemde!..

***

Nitekim diyorsun ki!..

"Bu iş daha ne zamana kadar böyle gidecek.. Böyle olmaz…"

Gelen cevaplar…

"Sen ne diyorsun, hele bir dur, daha biri bitmedi, ikisi var, üçü var, dalga dalga?.."

***

Artık, virüs dalgası "bizle dalga mı geçiyorsun" noktasına taşınıyor..

Hele ki, "Sen virüsü inkar mı ediyorsun" diye yapılan çıkışlar da ayrı..

Eylül değil, Ekim…

Siz bir Martı görün…

DSÖ'ye göre; "bu salgın hiç bitmeyecek?"..

***

Okullar açılacak mı?.. Sınavlar yapılacak mı?.. Sorulara yanıt; "bekle gör" politikası odaklı… Sınavlar yapılacak.. Ama okullar; "salgın seyrine göre" olacak?.. Açılırsa ne olur, açılmazsa ne olur?.. İki rotada yürünürse ne olur?…

***

Velhasıl!…

Haftanın son gününde; "yetti artık" deyip, şu "Kovid-19" belasına karşı; 24 saatliğine "tııııppp" dedim..

Konuşmuyorum, yazmıyorum..

Ve de gelen mesajların yanıtlanmasına da; mola diyorum!…

***

Ama, yine de tedbir diyorum!.. Maskeyi tak, sosyal mesafeye uy.. Temizliği elden bırakma!.. Hepsi bu!...

***

 

RABBİMİN EMRİ!…

Allah'ın sevgili kullarından biri; bir rüya görür.. Rüyasında kendisine şöyle denilir?… 

***

Sabah olunca, karşına çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç!…

***

Sabah oldu.. Adam dışarı çıktı.. Yola koyuldu.. Karşısına bir dağ çıktı.. Bu koca dağı görünce şaşırdı Kendi kendine şöyle dedi;

"Rabbim bana bunu yememi emretti…"

Sonra şöyle dedi;

"Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez.."

***

Onu yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü.. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü..

Onu tutup yedi..

Baldan tatlı buldu o lokmayı..

Allah'a hamdetti..

***

Sonra yürüyüp gitti… Karşısına altından bir leğen çıktı..

Şöyle dedi;

"Rabbim bunu da saklamamı emretti.."

Bir çukur kazdı, onu gömdü.. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı..

Leğen toprak yüzüne çıkmıştı..

Geri döndü, tekrar gömdü..

Biraz gitti, baktı ki yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne çıktı..

Kendi kendine;

"Ben emredileni yaptım" diyerek, bırakıp gitti…

***

Karşısına bir kuş çıktı.. Peşinden bir şahin onu kovalıyordu.. Kuş ona şöyle dedi;

-"Ey Allah'ın sevgili kulu, beni sakla.. Bana yardım et.."

Onu aldı.. Koynuna sakladı.. Peşinden şahin geldi, şöyle dedi;

-"Ey Allah'ın sevgili kulu, ben açım.. Sabahtan beri de bu kuşun peşindeyim.. Onu yakalamak istiyorum. Kısmetime engel olma.."

Kendi kendine şöyle dedi;

-"Üçüncünün dileğini yapmamam emri verildi, yaptım, Dördüncüyü üzmemem emredildi. Şimdi ne yapacağım.."

***

Bu işe şaştı.. Sonra bıçak aldı, kendi uyluğundan bir parça et kesti şahine attı; o da kaptı kaçtı. Daha sonra kuşu saldı.

Bundan sonra yürüyüp gitti.

Kokmuş bir leş gördü.

Onu da bırakıp kaçtı. Akşam olunca şu duayı yaptı.

-"Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. BU işlerin manası ne ise bana sildir.."

***

Daha sonra, rüyasında şöyle anlatıldı…

-"Birinci görüp yediğin öfkedir. Önce koca bir dağ gibi görülür, sabırla öfke yutulursa baldan tatlı olur?"

-"İkicisi iyi amelindir.. Ne kadar saklarsan sakla; yine meydana çıkar."

-"Üçüncüsü sana bırakılan bir emanettir, ona hıyanet etme.."

-"Dördüncüsü şudur; Bir insanın sana bir dileği olursa, onu yerine getir, isterse sana lazım olan bir şey olsun?"

Beşincisi gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç. Şüphesiz her şeyi bilen Allah(cc)tır…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Bilin ki, medeniyet ithaline girenler, geçmişini inkar edenlerdir?…