KADINA YÖNELİK ŞİDDET!…

 

Yıkıcı, yakıcı ve kahredici…

Kanayan bir yara…

Bireyi de, aileyi de, toplumu da, devlet-i aliyeyi de; "derinden" etkileyen hadiseler zincirine sahip!!…

Nesillere de nüfuz edicidir..

Şiddeti gören için de, şiddeti uygulayan için de, şiddete şahitlik eden için de "silsile" misali "insanı ve vicdanı" erozyona uğratıyor!…

Tabi; şiddet bugüne özgü değil..

Ne yazık ki, "insanoğlu'nun yaratılış" tarihine dayanmaktadır…

Ama gel gör ki, "kabul edilmez" olunan "Kadına Şiddet" yarasını sarmada, "ortak irade" sergilemede imtina etme halimizdir…

Pek irade ortaya koymuyoruz…

Halis bir niyetle ortak irade sergilemede; "kırmızı çizgimizi" göstermiyoruz…

Hep konuşuyoruz!..

Şiddet, cinayet, taciz, tecavüz..

Şiddet derken, salt fiziki, kaba şiddeti kast etmiyorum!?.

Enva-i şekli var.. Psikolojik.. Cinsel.. Sözel.. Ekonomik.. Sosyal.. Siyasal ve ideolojik dahil olmak üzere…

Toplumsal baskı…

***

Düşünülmesi gereken noktalar...

Erkek tarafından uygulanan şiddetin toplumda mazur görülmesi..

Şiddetin kadına güç gösterme ve otorite kurma aracı olarak görülmesi gibi..

Eğitimsizlik, alkol, madde ve kumar bağımlılığı

Ekonomik problemler ve işsizlik

Ailevi problemler ve geçimsizlik

Medyanın olumsuz etkileri, maço erkek tipinin film ve dizilerde yüceltilmesi

Yanlış arkadaş seçimi ve yanlış çevre… İletişim eksikliği… Biyolojik sorunlar

***

Bu minvalde nedenlerine, körüklenmesine, süreklilik arz edici haline dair verileri çoğaltabiliriz!?..

Farklı etkenlerin, bilimsel ve akademik sonuçlarını da ortaya koyabiliriz!?..

Hele ki, siyasi ve ideolojik yaklaşım..

Beri yanda, din ve inanç "üzerindeki" sınıflandırma!…

Lakin, "ortak" bir noktada buluşmuyoruz!..

Çünkü, şiddeti de, kadını da; kısır döngü içerisinde" kendimize göre sınıflandırıyoruz!…

***

Bakınız, dün "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günüydü…?"

Diyarbakır'dan, ülkenin bir çok il ve ilçesinden, yüzlerce, faaliyete dair, haber ve yorumlar aktı!…

Yaldızlı, yıldızlı, ki kırıcı, yıkıcı olan "cümlelerin de" yer aldığı beyanlarda, dikkatimi çeken şu oldu…

"Şiddete" dair, çözümsüzlükte ne kadar mahir olduğumuzu..!

"Somuta" odaklanma yok…

Varsa, yoksa günübirlik yaklaşım ve tavırlarla "geçiştiriyoruz" mevzuyu..!

***

Optimar'ın geçtiğimiz Ağustos ayında bir araştırması yayımlandı..

"Kadına yönelik erkek şiddetine karşı ne düşünüyorsunuz?" sorusuna gelen cevap…

Muhtevası; "bizim neden ortak bir payda ve ortak akılla" mücadelede buluşamadığımızı da ortaya koymaktadır..

Bir kesim… Diyor ki; büyük bir sorun.. Somut ve caydırıcı önlemlerin alınması gerekir..

Bir kesim… Diyor ki; sorun çok abartılıyor. Kadına şiddet, gösterildiği gibi yaygın değil..

Bir kesim… Diyor ki; şiddetle mücadele yeterince yapıldığını düşünüyorum…

Dikkat edersiniz; net bir tavır sergileme yok!…

Mırınlı, kırınlı, şu oldu, bu oldu diyoruz!…

Küçük görüyoruz, baştan savuruyoruz..

En "körükleyici" olan ki "şiddeti" doğuran ana tema "kadını cinsel obje" olarak sunma haline "özgürlük" diyoruz!…

Batılılaşma, çağdaşlık gibi tanımlamanın libasını giydiriyoruz..

Yakışıksız bir halle!…

Yani net değiliz..  Hele ki, kadına karşı samimiyette, hiç de samimi değiliz..

***

Bakınız…

Bireysel düzeydeki şiddet sebepleri arasında en sık görülen etkenlerden bazıları..

Eğitimsizlik… Çatışma ve çözüm bulma becerilerindeki eksiklik..

Öfke kontrolünde yetersiz kalma…

Sosyal beceri eksikliği, engellenmişlik duygusu..

Aşırı alınganlık, dışlanmışlık ve yalnızlık duyguları

Özgüven eksikliği, ilgi eksikliği...

Aile içi iletişim eksikliği...

Tutarsız disiplin yaklaşımı; aşırı baskıcı veya rahat aile tutumları...

Sıklıkla engellenme ve cezalandırılma..

Aile içi şiddete maruz kalma veya tanık olma..

Fiziksel, psikolojik ve cinsel açıdan istismar edilme

Madde ve alkol bağımlılığı.. Anti-sosyal kişilik bozukluğu

***

"Kadına şiddet" ya da "Kadın Cinayetlerini" son buldurmamız için…

Önce kadını; "bir anne olarak" görmek gerekir…

Ki inancımızda da, "anneye" yüklenen büyük bir vasıf var..

Evlatları için.. "Cennet annelerin ayakları altındadır" diye…

İşte.. Çözüm ve çözümsüzlüğü ortadan kaldıracak; "sihirli değnek" burası!…

Kadın da, kadının eşi olan anne evladı da; "çizgisini" bu yönde, belirlemeli!…

Namusunu da… İffetini de… Haysiyetini de; "kırmızı çizgi" ve sıfır tavizle koruyup kollaması lazım!…

Şiddet!.. 

Keyfi bir olgu olmadığı gibi.. 

Etken de; kendiliğinden oluşan değildir…

 

***

 

Unutulmamalıdır ki, hiçbir şiddet türü şahsi bir mesele değildir…

Aile içi bir mesele gibi değerlendirilip susmayı da gerektirmemektedir.

Hiç bir sebep bir canlıya şiddet uygulanmasını mazur gösteremez.

Bunun için de bireysel olarak, toplumsal olarak ve devlet eliyle kadına şiddetin önlenmesi adına; "bir kırmızı çizgi" oluşturulmalı?..

Çünkü hadise; gelecek nesillerin de kaderini belirleyecek mahiyettedir.

Şöyle ki…

Geleceğe fiziken ve ruhen sağlıklı, saygılı erkek evlatlar mı yetiştirilecek?…

Yoksa şiddet görmüş, toplum tarafından dışlanmış, yalnızlaştırılıp susturulmuş kız çocukları mı yetiştirilecek?

Kadına şiddetin sonlanmasını istiyorsak…

Önce eğitim.. Sonra öğretim..

Çünkü; "kadın" ailenin de, toplumun da, nesillerin de bir ölçüde "öğretmenidir?"..

İdare ne kadar kötü olursa olsun..

Öğretmen..

Sınıfındakilere eğitiminde üstünse..

Sorun yoktur!?.

Ailenin eğitimi kadından geçer...

Rotası da, dinimizdir, inancımızdır, örf ve adetlerimizdir, gelenektir, görenektir…

Sonuç, Kur'an'ın rahmet mesajlarını, İslam'ın ahlak ilkelerini ve Peygamberimizin örnek hayatını özümsememizdir…

İişkilerimizin temeline insaf, adalet, şefkat ve merhameti yerleştirmemiz gerekir..

Tabi "şiddeti" doğuran etkenlere karşı da toplum olarak "tavizsiz" mücadele vermemiz lazım..

Ceza-i müeyyidesinde ise; caydırıcılık hakim kılınması lazım!!…

Zira bir toplumda adaletin ve merhametin varlığı, bir insanda vicdan ve ahlakın seviyesi, zayıflara ve güçsüzlere gösterilen tavırla ölçülür.

Bu bağlamda İslam, başta kadın ve çocuk olmak üzere insanı örseleyen, ötekileştiren ve metalaştırarak haysiyetini ayaklar altına alan söz konusu cahiliye düşüncesinin tamamen ortadan kaldırılmasını ve gönüllerde saygı ve muhabbetin, ailede rahmet ve meveddetin, toplumda hakkaniyet ve adaletin hakim kılınmasını istemektedir.

***

AĞLAYAN ARINÇ..

Bülent Arınç her şeye ağlıyor.. "Vicdanıyla" konuşuyor ya!... Ne de duygusal bir abi oldu gitti..

İstifasının içeriğine vakıf oldunuz mu?..

Diyor ki…

"Yasin Börü'ye gözyaşı döktüm…"

Eee… Selahattin Demirtaş'a da diyorsun ki..

"Suçu ne ki, bırakın gitsin?.."

Ne demiştik ilk gün… "Söyleyene de değil, söylenene bakın?"..

İki yönlü; "yaman çelişki?"..

Vicdan bu haliyle kimden yana?

Sahi, Arınç bu hal-i durumuyla "kime yarandı?.."

Neyse, fazla yüklenmeyelim…

Şu an "duygusallık" lohusluğunda!?.

***

ERDOĞAN DÜN NE DEDİ?

Grup toplantısında çok konu başlığına değindi… Özetlersek, konuştuklarını… Düne dair ekseriyetiyle konuşmasında cevap verdi…

***

Birinci başlık CHP ve AK Parti'den ayrılanlar..

"ABD'li ve AB'li çevrelerin özgürlüğün savunuculuğunu yapmadığı, başka ajandalarla hareket ettiğini herkes biliyor.

CHP başta olmak üzere nereden beslendiğini işin sahipleri ikrar ediyor.  Yeminli Türkiye düşmanlarını anladık.  CHP içindeki tetikçileri anladık.  Yıllarca aramızdakilerin de aynı trene binmesini anlamadık."

***

İkinci Başlık Bülent Arınç'tı..

"Peki yıllarca bu mücadeleyi birlikte verdiğimiz kimilerinin de aynı trene binmesine ne demeli? Neymiş, filancalar filancalar niye hâlâ hapisteymiş. Bunları herhalde ödüllendirecek halimiz yok. Bu teröristlerden birinin yazdığı kitabı herkesin okumasını tavsiye etmesi beni rencide etti. Kitabı okunması istenen bölücü terör örgütünün siyaset maskesi takmış savunucusudur."

***

Üçüncü Başlık Kayyum!..

“Niçin kayyum atanıyor diyenlere sesleniyorum. Bunlar maalesef oralarda devletten aldıkları imkanı dağa gönderenlerdi. Gönderemedikleri için çukur açtılar. Kayyumlarla beraber tüm bölgeyi tepeden tırnağa düzenlemeleri yaptık. 15 yıl önce o bölgeye gidenler şimdi gittikleri zaman tanımıyorlar. Biz bu millete hizmet için varız. Barış için geldik, nerede terör, terörist varsa ezmek için varız."

Dördüncü başlık; Reform..

 “Hâlâ parlamenter sistemi savunanlar var. Türkiye yıllarca bu sistemi denedi, koalisyonlarla bu ülke ne hale geldi. Cumhur İttifakı, Türkiye’nin en geniş tabanlı 'siyasi dayanışma' örneğidir. İnşallah önümüzdeki hukuki ve ekonomik reform gündemini de yine Cumhur İttifakı olarak hayata geçireceğiz"

***

 

Beşinci Başlık; Aşı müjdesi..

"Kendi aşımızla ilgili de önemli bir yere geldik. En geç Nisan’da kendi geliştirdiğimiz aşıyı da uygulama seviyesine getirmiş olmayı planlıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz aşıyı da en uygun şartlarda inşallah tüm insanlığın hizmetine sunmak düşüncesindeyiz” 

***

Ve, Anayasa'nın 138 maddesi…

"Anayasa'nın 138. Maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa benim dışımdakileri de muhatap alıyor.. Niye gereği yapılmıyor.." 

***

DUYDUNUZ MU?…

Duyan duymuştur..

Duymayanlarınız duysun…

ABD'den "müjdeler" var(!)…

CHP'nin istemiyle; Amerika, "Türkiye'ye Demokrasi" getirecek…

Yok ya demeyin?!…

CHP'li Ünal Çeviköz de diyor?..

Peki nasıl olacak..?

Olacağı şu…

Cumhur ittifakının "iktidarına" son verilecek..

AK Parti ve MHP "ittifakı" bozulacak…

Al aşağı edilecekler..

Erdoğan da "Başkanlık" kürsüsünden indirilecek?…

Ondan sonra da, Amerika "demokrasiyi"  Türkiye'ye getirecek?..

Nasıl olacak?..

Nasıl olacağı var mı Amerika bugüne kadar gittiği her yere "demokrasiyi" nasıl götürmüşse!…

Türkiye'ye de öyle getirecek demokrasiyi!!?..

Çeviköz'ün dediğine göre…

Kolları sıvamışlar..

Joe Biden, "görüşme" trafiği başlatmış..

Sorguluyor..

15 Temmuz neden "akamete" uğradı..

Devamını, nasıl getirebileceğiz diye..

Türkiye'den bir dizi bilgiler istemiş..

Tank, top, tüfek..

STK..

Kurum…

Gönüllü, gönülsüz…

İç ve dıştaki, "hazır kıta" bekleyenlere dair..

Ne diyelim…

Geleceği varsa, göreceği de vardır?..

***

GÜNÜN SÖZÜ...

İyiliği gizlemek, kötülüğü gizlemekten daha üstündür.