YILIN İLK YAZISI…

..Ve bir yılı daha geride bıraktık.. Şimdi ter-u taze bir yıla girdik.. Bugün ilk gün.. Yılın son yazısında, nefis muhasebesine davet etmiştim?. Demiştim ki, geçmişi sorgulamayan, geleceği teminat altına alamaz?..  Yılın ilk yazısını da diyorum ki, çok teferruatlı ve ağır bir fasıl icra etmeyelim!.. Temenni ve beklentilerle, mevzularımızı da biraz duygu hoşnutluğu atmosferinde olalım ve meseleleri dillendirelim!..

***

Temennimiz.. 2024 yılı, dolarizasyonun dizginlenip, ümüğünün sıkıldığı.. Doların karşısında, Türk lirasının şahlandığı… Covid dahil, öldürücü hastalık ve virüs illetlerinin, tükendiği.. Kötülüklerin, şiddetin, terörün, ahlaksızlığın, iyiliklerin, güzelliklerin, sevgi ve muhabbetin, kardeşliğin, barışın karşısında bozguna uğradığı…

***

İşçiye, memura, emekliye bir kuruş zamma karşı, fiyatlara fahiş zamlar bindiren fırsatçıların aman dilediği.. Bayat pahalılığı karşısında yoksulun bolluk ve bereketle huzura kavuştuğu.. insani, vicdani ve rahmani duyguların, toplumun tüm katmanlarında yaşam ilkesi olarak kabul gördüğü.. Özlemlerin, hasretlerin yerine kavuşmanın, kucaklaşmanın yer aldığı?…

***

Fanatizmin son bulduğu.. Tribün terörünün dize geldiği.. Siyasi çekişmelerin, kutuplaşmaların bozguna uğradığı.. Parti liderlerinin ırkçı, şoven, vesayet üretimi dillerine acı biber sürüldüğü… Ayrışmanın, cepheleşmenin, sen-ben kavgasının nihayete erdiği.. Birliğin, dirliğin, özgürlüğün bireyden, topluma sirayet ettiği.. Hakkın, hukukun, adaletin herkes ve her birey için, eşitlikçi statüye kavuştuğu!.. Musmutlu bir yıl olsun!?..

***

GÜNDEM’DE NE VAR?..

Gündeme dönersek!.. Mevzular aynı sıcak tonla devam ediyor.. Takvim değişse de, bir yılı geride bıraksak da, yeni bir yıla dahil olsak da; nerde kalmıştık noktasında, her şey bildik istikamette ilerliyor..! Peki hayati öneme sahip, ilk mevzumuz nedir?!.. Elbette ki hayat pahalılığı.. Yani, ekonomik yaşam..

***

Dikkat edilirse, uzun yıllar sonra ilk kez ekonomik yaşam siyasetin önüne geçmiştir!.. Siyasi yerli ve milli hiçbir mesele, konuşulmuyor.. Konuşulan tek konu var.. O da; ekonomik yaşam.. Çarşıdır, pazardır, fahiş fiyatlardır, etikettir, zamlar.. Ve de enflasyon.. Üç harfli fırsatçı zincir marketlerin, etiket mesaisi?..

***

Tabi maaşlar da var… Asgari ücret, yüzde 49 zam aldı.. Memur, emekli beklenti içerisinde.. Enflasyon neyi gösterecek, tefe ve tüfe oranları ne olacak?. Seyyanen bir zam olacak mı?. Büyük bir beklenti ve temenni söz konusu.. Emekli ile asgari ücretli arasındaki makas da, ilk kez 2023’te açıldı.. Eskiden emekli, asgari ücretliden fazla alırdı, ama şimdi iki kat aşağı alıyor?

***

Şimdi bizim gibi ömür tüketimi olanlar, bilirler.. Ve de maaş konusu açılınca, hatırlarlar büyüklerin, maaşla alakalı sözlerini.. O gün derlerdi ki, “evladım üç şey var ki sorulmaz?”.. Nedir üç şey?. Kadının yaşı.. Erkeğin maaşı.. Üç kişinin naaşı?!…

***

O üç kişiden kasıt.. Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın mezarları.. Ki Kürtler de, bu noktada bu üç ismi zikrettikleri gibi, üç zikredilen isim daha var.. Onlar da, Şeyh Said, Bediüzzaman ve Seit Rıza..  Bu beyan, sitem odaklı bir beyan!..

***

Kadının yaşının teferruatına girmeden, erkeğin maaşı faslına bakalım!?. Ne demiştik; Erkeğin maaşı sorulmaz diye.. Yok o mahremiyet ortadan kalktı. Ne gizlilik var, ne de gizli, kapaklı bir pazarlık var.. Artık her şey, davullu-zurnalı, canlı, kameralı duyuruluyor?!..

***

Günler öncesinden, hesap yapılıyor.. Kuruşu kuruşuna, deklare ediliyor.. Tabi burda artık erkek tek değil, kadın da aynı.. Ne erkeğin ne kadının maaşı, saklı değil. Her şey orta yerde cereyan ediyor.. Saklımız gizlimiz yok!… Maşallah!?.

***

Gelelim kadının yaşına!.. Ne yaşı, ne başı arkadaş.. Yaş diye bir şey kalmamış ki.. Soran da yok zaten.. Her kadın, kendisine özgü görünmek istediği yaştadır.. Yeter ki, güzellik merkezleri açık olsun.. Gerisi teferruat..

***

Sonuç itibariyle, o üç tekerleme mevcut çağ itibariyle 2’ye bir iflas etmiştir.. Diri olan; üç naaşın sorulamayacak olması!.. O da, ne yazık ki siyasetin tarihsel utancı..

***

Gençler adına, o ilk heyecan bitmez.. Nedir o heyecan; ilk işim, ilk maaşım ve ilk evim..  Güzel duygu güzel temenniler.. Ama velakin şu ekonomik hayat geçit vermiyor?!.. İş, aş, ev çok zor.. Ne derdik, ekmek aslanın ağzında, yok artık göbeğinde?.. Gel de al ordan..

***

Siyasete dönelim azıcık!.. Hava bildik.? 31 Mart seçimleri için partiler aday belirleme ve sahaya inme noktasında, ilk düzlüğe girdiler.. Yarış kızışıyor.. Ama, İyi Parti’de iyi şeyler olmamaya devam ediyor. Bakalım bu gidişat, sıhhat doğurur mu?!

***

 

NE BU ŞİMDİ?..

Yılın son 72 saatinde, Riyad’da yaşananlar ne bu şimdi sorgulamasını yaptırıyor.. Malum, Galatasaray-Fenerbahçe, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da “Süper Kupa Final Maçını” oynayacaktı.. Ama maç iptal edildi..

***

Neden?..

Galatasaray’ın “Ne Mutlu Türküm Diyene” pankart isteği.. Fenerbahçe’nin de “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” pankart isteği.. Formalarda ve Ekipmanlarda Atatürk  resimlerinin yer alması.. Yoksa biz yokuz, krizinin yaratılması, sıradan bir mesele değil?..

***

 

Kim ne der bilmem!.. Bu iki talep bilerek ve isteyerek son dakika, provokasyonudur?.. Açık ve aleni bir şekilde, Türkiye’ye operasyon çekmedir.. Hakem dövme, futbolcuları linç etme, tribünleri terörize etmek gibi son dönemlerde yaşanan hadiseler de; göz önüne alındığında bu vakıa spontane gelişmemiştir..

***

Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi.. Ve iki futbol kulübünün başkanları.. Yekün bir işbirliğiyle, Arap ve İslam coğrafyasında, Türkiye’nin ilişkilerini ve imajını hedef alan, suikasttır.. Bunlar suikastın baş mimarları oldular.. Aynı zamanda, siyonizme de bu planla hizmet etmişlerdir..

***

Nitekim, Gazze’deki Yahudi terörü, bugün gündemin ikinci sırasına indi.. Ki bu gidişle, son sıraya ve akabinde, unutturulacak.. Yani bir taşla iki kuş vurulmuştur.. Kaldı ki, bu işin siyasi, ticari ve insani sonuçları da gelişip, olacaktır..

 

***

 

İngiliz ifsadı ve Arap nefreti ittifak halinde bu coğrafyada bütün değerleri terörize eden bir amaca sahiptir. Onun için de, bu ifsad ve nefret hareketini islah edici bir stratejik politika benimsenmeli.. TFF ve iki kulübün de sorgulanması gerekir.. Büyükekşi’nin istifasıyla bu iş bitmez..

***

Derinden, derine gidilmelidir.. Kaldı ki, bu maçın Riyad’da oynanmasını isteyen, talep eden, TFF’ye biat ettiren, Ali Koç’un bizatihi kendisidir.. Ve o poster, pankart, forma değişkenliğini de son dakika, uygulatmak isteyen yine Ali Koç.. Ki, Dursun Özbek de destekçi.. Bu işin okyanus ötesi yönü de yok değil yani!..

***

Bilerek, tasarlayarak, kasten gerçekleştirilen bu uluslararası itibar ve ilişkileri tar-u mar etme suikastında, şu gerçek de görülmelidir.. “Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAD)” tarafından belirlenen 2022-2023 “Oyun Kuralları Yönetmenliğinin”, Kural 4 başlığı altında müsabakalara katılan takımların ekipmanlarını tanımlamaktadır…

***

Şöyle ki;

Kural 4 başlığı altında yer alan 5 maddenin beyanı şöyle..

 'Kullanılan ekipmanlarda her hangi bir politik, dini veya kişisel slogan, beyan veya resim olamaz' denilmektedir. Bu kural, forma altına giyilen ekipman için de geçerlidir.

Prensipler kısmında ise;

Oyuncular, yedek oyuncular ve değiştirilmiş oyuncular tarafından giyilmiş bütün ekipmanlara, (kıyafetler dahil) uygulanır.' denilmektedir.

Aynı maddenin devamında, 'Resmi müsabaka isminin bir parçası olmadığı sürece sağ veya ölü birisinin sözleri' de bu kapsam içindedir.”

***

Hal bu iken, kurallar bu kadar açık şekilde beyan edilmişken.. Maça saatler kala Atatürk resimli ısınma ekipmanı ve Fenerbahçe'nin 'Yurtta sulh, Cihanda sulh', Galatasaray'ın 'Ne mutlu Türküm diyene!' pankartıyla çıkma talepleri neyle izah edilebilir?…

***

Elbette ki, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine suikast.. Elbette ki, CHP’ye muhalefet” noktasında iktidara karşı da, “seçim malzemesi oluşturmak.. Meselenin özetle izahı bu!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Futbolun siyasete ve ideolojiye alet edilmesinin varacağı yer; ötekileştirmedir!..