Sadece başarmak...

Stres, heyecan, gelecek telaşı derken bir de bunlara kaygı ama çocuğunuzun yaşamını olumsuz yönde etkileyecek kaygı eklendiyse önlemler almanızın zamanı geldi.

Sadece başarmak...

Gelecekleri için kilit bir adım olma özelliği taşıyan bu sınav öncesi, yaşanan sınav kaygısını ve bunu aşmak için yapılması gerekenleri Psikiyatristi Uzm. Dr. Işılay Altıntaş anlattı.

AİLENİN BEKLENTİSİ

Değişen yaşam koşulları ve zamanla birlikte gençlerin hayatları da değişiyor. Günümüz gençliğine baktığımızda ailelerin ve toplumun onlardan beklediği en önemli şeylerden biri başarı… Tüm nesiller için başarı önemliydi ama günümüzde ‘başarma duygusu’ çocuk ve gençlerin kimliklerinde ve ailelerin çocuk üzerindeki beklentilerinde çok daha büyük bir alanı kaplıyor. İlkokuldan itibaren sınavlarla sürekli bilgisi değerlendirilen çocuğun aynı zamanda yeterlilik duygusu da test ediliyor. Öğrenmenin ve keşfetmenin keyfi yerini sınavda yüksek not almak yetmezmiş gibi sıralamada üst sıralarda olabilmeye de bırakıyor. İyi bir sınav derecesi, kıran kırana bir rekabet ve okul-dershane ve özel dersler arasında bir de büyümeye çalışmak. Buradan bakıldığında çocuk ve gençlerin işleri hiç de kolay değil ve çok iyi baş etme yolları geliştirmek şart. Hem sınavın kendisiyle hem de sınavla ilgili duygu ve düşüncelerin kendisiyle.

              

BİLGİYİ ÖLÇMÜYOR

 

Sınav eğer sadece bilgiyi ölçüyor olsaydı işimiz çok daha kolay olurdu. Ama hayata ve kendilik duygusuna dair pek çok duygu ve düşünce de sınavdan geçiyor.

O zaman sınavda aynı zamanda:

•Apple-tab-span" style="white-space:pre"> Gelecek için hayal edebilme ve bunun için harekete geçme gücünü ve yeterliliğini,

• Kendini ve yeterliliğini algılayışını,

• Başarıyor olma duygusunu,

• Bir şeyleri yapabileceğine olan inancını,

• Ailesinin beklentileri (Ailesinin gurur duyduğu, hayal ettiği çocuk olmak, onları hayal kırıklığına uğratmamak) karşısındaki kendiliğini algılayışını,

• Arkadaşları ve öğretmenlerinin gözünde kendini algılayışı,

• Rekabet duygusuyla başa çıkma da test ediliyor.

NEREYE KADAR NORMAL

Tüm öğrenciler tarafından deneyimlenen ve kendilerine özgü çeşitli yöntemlerle başa çıkabildiği bir duygu kaygı. Yapılan araştırma sonuçlarına göre ılımlı bir kaygı düzeyinin dikkati ve motivasyonu artırdığı; ancak kaygı hiç yoksa ya da çok fazlaysa performansı olumsuz etkilediği kanıtlanmış. Bazı gençler vardır ki bu olağan kaygıyı çok çeşitli sebeplerle o kadar şiddetli yaşarlar ki kaygıları yapıcı değil yıkıcı olmaya başlar. Eğer;

• Çocuğunuz kaygıyı çok daha şiddetli yaşıyorsa ve bu kaygı yardımcı ya da motive edici değilse,

• Buna karşı koyamadığını görüyorsanız,

• Sınav performansı olumsuz yönde etkilenmeye başladıysa,

• Kendine haksızlık edecek pek çok olumsuz düşünceyle ilişkiliyse,

• En önemlisi bu olumsuz düşünceleri durdurmakta zorlanıyorsanız yardım istemenizde fayda var.

SINAV BİR TEHDİT DEĞİL

Vücudumuz her ne koşulda olursa olsun yaşamı devam ettirmeye yönelik bir koruma sistemine sahiptir. Yaşamın devamlılığını engelleme ihtimali olan her durumda koruyucu bir alarm sistemi devreye girer. Ancak bazı çocuklarda sınav, hayati bir meseleye dönüşerek sınav başarısızlığı alarmları çaldırtacak kadar kuvvetli olur ve acilen müdahale gerekir.

Hiçbir şeyin yararı yok. Yapamıyorum. Herkes benden iyi yapıyor. Bu sınıfın en kötüsü herhalde benim. Okuldan atılacağım. Bu okulu asla bitiremeyeceğim. Asla iyi bir not alamayacağım. Ailemin yüzüne nasıl bakacağım. Sınavda ellerim titreyecek. Kalemi bile tutamayacağım. Süre yetmeyecek, sınav kötü geçecek alarmları çaldıran düşüncelerden birkaç tanesidir. Bu liste duruma ve çocuğa göre uzayabilir ama özünde bu düşüncelere baktığımızda bu kez vücutları değil belki ama gelecekleri ve hayallerinin; kendilerine dair olumlu duygularının, arkadaşları ve öğretmenlerinin gözlerindeki kendilik duygusunun tehlikede olduğunu, alarmın aslında biraz da bu düşüncelere çaldığını görürüz.

GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER

Alarm çaldığında vücutta salınan adrenalinin etkisiyle kas gerginliği, baş ağrısı, uykusuzluk, midede gerginlik, iştahta değişiklikler, yemek yiyememek ya da tıkınırcasına yemek, nefes darlığı, artmış nefes ihtiyacı, artmış kalp hızı, terlemiş eller, kuru ağız, diyare, sık idrara çıkma görülebilir. Kaygılı çocuk yerinde oturamaz, sürekli kıpır kıpır gezer, hareketlerine odaklanamaz, kaygısını sigara, içki ve aşırı yemek gibi uygunsuz yollarla gidermeye çalışabilir.

KAYGILARI GİDERMEK

Kaygılı çocuk kaygıyı tetikleyen her şeyden uzaklaşabilir. Bir sobaya dokunduğunda eli yanan bir çocuk sobadan uzak duruyorsa bu onu koruyucudur; çünkü yanmak gerçek bir tehlikedir. Sınav kaygısı olan bir genç sınavı tetikleyen şeylerden uzak durduğunda da kaygısı azalır ama işte sorunun kendisi tam da budur; mesela ders çalışmaktan uzaklaşma, sınavlara girmeme, hatta okulun kendisinden uzaklaşma. Tüm bunlar yapıldığında bizi içten içe kemiren bir kaygımız olmaz belki ama mutsuzluk, güven ve yeterlilik duygusu, gelecekle ilgili umudun kaybedilmesi duygusuyla başa çıkmak zorunda kalırız. Kaçtıkça başarısızlıktan korkumuz daha da artar. Önceden kolay gelen şeyler dahi zor gelmeye başlar. Kaçtıkça bilincimize giden mesaj tehlikenin hayali değil gerçekten olduğudur. O da alarm sistemini devrede tutmaya devam eder.

HEKİME BAŞVURMASI

• Kendisini yavaş yavaş sizden ve arkadaşlarından geri çekmeye başladıysa, 

• Endişe, sıkıntı, öfke, mutsuzluk, panik, çaresizlik gibi pek çok duygu, dalgalı bir deniz gibi hızla gün yüzüne

çıkmaya başladıysa.

• Dikkatini toplayamıyor; bilmesi gerekenleri hatırlamakta güçlük çekiyorsa,

• Başarısız olmaktan duyduğu utanç ya da gerginlikle çevresiyle iletişimi bozulmaya başladıysa mutlaka bir

çocuk ergen psikiyatristine başvurmanızda fayda var.

Kaynak: Diyarbakır Söz