31 kadın öldürüldü

Kadın Merkezi (KAMER) Diyarbakır Şube Başkanı Nebahat Akkoç, 2012 yılı içerisinde aile meclisi kararı ile ölüm kararı verilen 31 kadının kendilerine ulaşarak ölümden kurtulduğunu söyledi.

31 kadın öldürüldü

KAMER Başkanı Akkoç 2012 yılı verileri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Akkoç, 2012 yılında KAMER'in yapmış olduğu en önemli çalışmanın, 23 ildeki göçle oluşmuş mahallelere yapılan ev ziyaretleri olduğunu belirtti. 52 bin kadınla kendi doğal ortamları içinde görüşüldüğünü kaydeden Akkoç, bu kadınların ihtiyaçlarının, profillerinin ne olduğu tespit edildiğini dile getirdi. Görüşülen kadınların neredeyse yüzde 50'sinin eğitim hakkını hiç kullanamadığını aktaran Akkoç, bunların içinden yüzde 15 civarının da aile içinden ya da açılan kurslardan yararlanarak okuma yazma öğrendiğini anlattı. 17 ve daha küçük yaşta evlendirilen kadın oranının yüzde 46 ile 50 arasında gidip geldiğini bildiren Akkoç, "Bu bizim bölgemize mahsus bir durum, Türkiye geneline baktığımız zaman oran biraz daha düşüyor. Hatta 12-13 yaşında evlendirilmiş kadınlara rastlıyoruz. Bunun ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu düşünüyoruz. Yakın gelecek ile ilgili çok Umutlu olamıyorum. Sonuçta bu profil kadın başına düşen çocuk sayısı 4, bu kadınlar çocukları yetiştirecek ve biz geleceği öyle kuracağız" dedi.

Ulaştıkları kadınların kendilerinden destek verebilecek birimlerin adını öğrendiklerini vurgulayan Akkoç, kadınların bu tür etkinliklerle şiddeti biraz daha tanıdıklarını ve kendilerine başvurarak olası bir namus cinayetinden kurtulmaya çalıştıklarını ifade etti. 2012 yılı içerisinde aile meclisi kararı ile öldürülmek istenilen 31 kadının başvuruda bulunduğunu açıklayan Akkoç, "Bu sayı geçen yıllara göre biraz daha düşük, daha önceki yıllarda bu oran yüzde 35, 40 ve 50'yi bulmuştu. Bu sene biraz daha düşük. Son çıkan şiddet yasası gerçekten çok etkili. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde bütün kadın kuruluşları beraber çalışarak hazırladılar bu yasayı. Geçtiğimiz günlerde 15 yaşında ve büyük bir ihtimalle tecavüze uğramış bir kız Batman Çayı'na atılmıştı. Diyarbakırlı olan bu kız burada gömüldü. Burada bir tek ihmal çok vahim sonuçlar yaratabiliyor" diye konuştu.

"BU YIL 4 BİN 611 ŞİDDET VAKASI BİZE BAŞVURUDA BULUNDU"

Yıl içerisinde 31 namus cinayeti ve 4 bin 611 şiddet vakasının kendilerine başvurduğunun altını çizen Akkoç, kadınların her çeşit şiddeti yaşadıklarını, kendisine göre en önemli durumun ise 835 cinsel şiddet vakasının başvurması olduğunu söyledi. 835 cinsel şiddet vakasının yüzde 17'sinin çocukluk çağı cinsel istismarı olduğunu belirten Akkoç, "Yani bir çeşit ensest ya da yakın çevredeki büyüklerden çocukların yaşamış olduğu istismardı. Bununla ilgili çok etkili bir çalışma yaptık. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı ile birlikte tecavüz veya çocukluk çağı cinsel istismarı taşıyan çocukların rapor alabilmesi için işbirliği yaptık. Bu bölgeden 60 tane kadın ve çocuğu İstanbul'a gönderdik orada muayeneleri yapıldı, raporları alındı. Bunlardan bir kısmı dava açtı. Rapor almaya giden gitmeyen baktığımız zaman cinsel şiddet yaşamış 247 kişi dava açtı" şeklinde konuştu.

NAMUS ADINA İŞLENEN CİNAYETLER

Namus adına işlenen cinayetlerde kadının toplum tarafından yargılandığını kaydeden Akkoç açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Ondan sonra bir şekilde izole ediliyor ve aile toplum baskısına dayanamıyor, toplanıyor, kadınla ilgili değerlendirmede bulunuyor, ölüm cezası veriyor hatta bu cezanın ne zaman ve kimler tarafından, nasıl yerine getirileceğine dair de karar veriliyor. Hepsi cinsiyetçi sistemin sonucu olarak yaşanıyor ama bana göre bu kadın cinayetleri ile namus cinayetleri arasında bir fark var, namus cinayetleri daha çok bizim bölge orjinli ve ben onların giderek düştüğünü düşünüyorum. Yalnız öldürene değil azmettiren herkese o aile meclisindeki toplantıya katılan herkese ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veren mahkemeler de var. Koruma alabilmeleri güvenli bir yere nakledilebilmeleri bence bizim bölgedeki namus cinayetleri oranını giderek düşürüyor. Şiddet gören kadınlar istiyorlarsa sığınma evine naklediliyor ve korumalı bir şekilde bu yapılıyor. İstiyorlarsa onlara aile içinde sahip çıkacağını bildiren bir ailenin yanına gönderiliyor. Sığınma evinde kimse zorla tutamaz kadını. Ben gidiyorum derse bir dilekçe verdiği an çıkabilir. Orası cezaevi değil. Bizim yaptığımız tek şey muhtemel tehlikeleri göstermeye çalışmak oluyor."

Kaynak: Diyarbakır Söz