Çanakkale geçilmez!

Bugün 18 Mart... Bundan 106 sene önce, kahraman Mehmetçik 7 düvele göğsünü siper edip "Çanakkale geçilmez!" diye haykırdı düşmanının üstüne. Nice anne evladını yitirdi mevziilerde. Nicesi bir daha göremedi eşini, karındaşını. Sadece Diyarbakırlı, 49 şehit var.. Hepsinin ruhu şad olsun, onların kudreti bizlere bugünü getirdi...

Çanakkale geçilmez!

Tarihler 1915’i gösteriyor. Cihan harbinin en sıcak çatışmalarının yaşandığı dönem. Müttefik kuvvetler Çanakkale Boğazı'ndan geçerek ‘5 çaylarını’ İstanbul’da demlemek istiyorlardı. Ayrıca bağlaşıkları Rusya da kuzeyde "pusuya yatmış" yardım bekliyor.

Yani hem savaştaki cephe sayısını azaltmaları için hem de aynı zamanda ortakları Rusya’ya destek vermek için Boğaz’ı geçmeleri şart, müttefik kuvvetler. Nitekim olaylar istedikleri gibi cereyan etmiyordu. İngilizlerin saldırılar sırasında hesaba katmadıkları iki şey vardı.

Birincisi bu topraklarda yaşayan milletin, garbın afakını çelik zırhlı duvarlar sarsa da iman dolu göğsü gibi serhaddi olduğunu unutmuşlardı. İkinci unuttukları şey ise ufak bir gemiydi. Nusret mayın gemisinin gece ışıklarını söndürüp Akyarlar’a mayın döşemesini fark edemiyorlardı. İşini sessizce hallediyor, hem de kimsenin ruhu duymadan mayınları taşıyıp, döşüyorlardı…

18 Mart sabahı hareketine başlayan İtilaf donanmasından 3 büyük gemi bu mayınlara takılarak denizin dibini boylamaya başlardı. Topçuların isabetli atışlarına daha fazla dayanamayan ve arada kalıp büyük kayıplar veren Birleşik donanma gemileri geri çekilerek bu sefer karadan saldırmayı planladılar.

Uzun süren çatışmalar iki taraf içinde ağır sonuçlar doğurmadı değil. Mehmetçiğin üstün gayreti ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anafartalar ve Conkbayırı'nda elde ettiği zaferler neticesinde düşman püskürtüldü. Böylece Çanakkale’nin geçilemez olduğunu tüm dünya öğrenmiş oldu.

Şimdi günümüzdeyiz... Dillerden düşmeyen bu zaferin üzerinden tam 106 sene geçmiş. Destanlara konu olan bu savunma değerini hâlâ yitirmedi, yitirmez. Kılıç hakkıyla alınan toprak kan dökmeden verilmez.

Canını bu yolda feda eden binlerce Mehmed’e buradan selam olsun, hepsinin ruhu şad olsun. Şu an var isek, hür isek, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşıyor isek bunların hepsini onlara borçluyuz.

Çünkü onlara savaşı kazandıran ruhlarındaki birlik ve dirlikti. Onlar bir millet olmanın bilincine varmış, bu ruh ile yenmişlerdi düşman askerlerini.

Bir sancak altında kara kışlarda yem etmemişlerdi vatanı kurda, kuşa.

Vatan aşkıyla 257 kiloluk bombayı tek başına kaldıran Koca Seyit’in namluya sürdüğü mermi gideceği yeri de biliyordu.

Elizabeth Gemisi’ni ikiye ayıran o top Çanakkale Zaferi’nin özetiydi âdeta…

Bir gözünü kaybettiği hâl de diğer gözüyle savaşan, bir bacağını kaybedince diğer bacağıyla koşan, mermileri üzüm taneleri gibi toplayan, göğsüyle siper olan, kanıyla toprağa can katan yiğitlerin arşa yükseldiği yerdir Çanakkale.

Şu anda Corona virüs yüzünden evlerimizden çıkıp omuz omuza şanlı bayrağımıza karşı İstiklal Marşı’nı okuyup onlara saygı duruşunda bulanamıyor olsak bile gönlümüzdeki yerleri çok farklı, tarif etmek imkânsız.

Evet, ne desek, ne yazsak eksik gelecekmiş gibi geliyor bize.  Çünkü, kelimeler beyinde, zihinde ve boğazda düğüm düğüm oluyor. Bu bahsettiğimiz iki zamanda milletimiz için gerçek manada zor zamanlar. Ama birlikte olduğumuz sürece üstesinden gelemeceğimiz hiç bir şey yoktur ve olamaz!!

Ömer BÜYÜKTİMUR

Kaynak: Diyarbakır Söz