Bakışlarıyla kızları yakan Murat Boz sonunda patladı! Murat Boz daha fazla dayanamadı neler söyledi neler?

TV8'in efsane programı O Ses Türkiye'de dün akşam ekrana gelen bölümde dikkat çeken bir çıkış yapan efsane şarkıcı ve oyuncu olan Murat Boz'un açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.

Bakışlarıyla kızları yakan Murat Boz sonunda patladı! Murat Boz daha fazla dayanamadı neler söyledi neler?

TV8'in efsane programı O Ses Türkiye'de dün akşam ekrana gelen bölümde dikkat çeken bir çıkış yapan efsane şarkıcı ve oyuncu olan Murat Boz'un açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.

Fotoğraflarının montajlanarak ya da altına yazı yazılarak internet ortamında dağıtıldığını söyleyen Murat Boz,  aynı şeyin defalarca başına geldiğini belirtti ve hukuki işlem başlatacağını söyledi.

Murat Boz'un konuşması sırasında araya giren efsane patron ve sunucu olan Acun Ilıcalı şu şekilde konuştu...

"Bana da İlluminati diyorlar, t-shirtlerimdeki resimlerden yola çıkarak, takma" dedi.

Murat Boz: "Uzun süredir sosyal medyada aleyhimde bir takım propagandalar yapılıyor fotoğraflarım üzerinden. İnternet ortamından benim fotoğraflarımı elde ederek, fotomontaj yapılarak altına bir takım şeyler yazılıyor ve iftira atılıyor. Buradan seven, sevmeyen herkese bu yapılan propagandaya inanmamalarını rica ediyorum. Benimle hiç alakası olmayan, bana ait olmayan sözler fotoğraflarımın altına yazılarak internet ortamında yayılıyor. İrtibar etmeyin rica ediyorum. Bu kara propagandayı yapanlar hakkında da hukuksal tüm haklarımı başlattım." diyerek adeta sitem etti.

Efsane yarışma programı O Ses Türkiye'nin jürisi ve Kardeşim Benim filmi ile hayranlarıyla buluşan Murat Boz, daha önce de "HDP'ye oy verdim çünkü" yazısıyla dolaşan fotoğraflara tepki göstermiş, "Gerçeği yansıtmayan bu haberlere itibar edilmemesini; asılsız içeriklerde adı geçen Halkların Demokratik Partisi'nin sosyal medya birimi bu durumun gerçek olmadığını kamuoyuna duyurmuş ve bu duyuru tarafımca kendi twitter hesabımdan da paylaşılmıştır" demişti.

Murat Boz Kimdir?

Murat Boz, 7 Mart 1980'de Zonguldak, Karadeniz Ereğli ilçesinde doğdu. Baba adı Cafer, anne adı Ayşe Nedret'dir. İlk ve Orta öğrenimini Zonguldak'ta tamamladı. 1995 yılında İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'ni kazandıktan sonra İstanbul'a geldi.

Atatürk Kültür Merkezi, Cemal Reşit Rey gibi yerlerde konserlerde vokal yaptı. 1998 yılında Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği liseler arası müzik yarışmasında erkek solist dalında Türkiye birincisi oldu.

1999 yılında Bilgi Üniversitesi Jazz Vokal Bölümü'nü burslu olarak kazandı. Ardından eğitimine 2003 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler Bölümü'nde devam etti. Uzun bir süre Tarkan'nın vokalistliğini yapan Boz, eğitimine halen devam etmekte.

Eski bir Grup Rapsodi solisti olan Murat Boz, 2006 yılında "Aşkı Bulamam Ben" isimli parçası ile Türk Pop Müzik dünyasına hızlı bir giriş yaptı.

Şarkı söylemeyi, yüzmeyi ve hayvanları çok seven Murat Boz, Shakira, Tarkan, Nilüfer, Nazan Öncel, Demet Sağıroğlu, Hande Yener, Nil Karaibrahimgil, Emel Müftüoğlu, Burcu Güneş, Grup Hepsi, Zeynep Dizdar ve Zeynep Mansur gibi isimlerin albüm ve sahne performanslarında çalıştı.

Bunların yanı sıra McDonalds, İstikbal ve Kola Turka'nın reklam müziklerinde seslendirme yaptı.

Murat Boz, 2006 yılında yayınladığı ilk single çalışması "Aşkı Bulamam Ben" ile çıkış yaptı. Ardından 2007 yılının başında ilk stüdyo albümü Maximum'u yayınladı. Aynı yıl Kral TV Video Müzik Ödülleri'nden, Altın Kelebek Ödülleri'nden ve İstanbul FM Altın Ödülleri'nden "En İyi Çıkış Yapan Erkek Sanatçı" dalında ödüller aldı. 2008 yılında ilk EP çalışması olan "Uçurum"'u yayınladı. Bir yıl sonra ikinci stüdyo albümü olan Şans'ı yayınladı. Albümdeki "Para Yok", "Özledim", "Her Şeyi Yak", "Sallana Sallana", "Gümbür Gümbür" ve "Buralardan Giderim" şarkılarını kliplendirdi, "İki Medeni İnsan" şarkısının klip versiyonunda Soner Sarıkabadayı ile düet yaptı. Mart 2010'da ikinci single çalışması olan "Hayat Sana Güzel"'i yayınladı.

12 Nisan 2011'de üçüncü stüdyo albümü Aşklarım Büyük Benden ile aynı adı taşıyan şarkısını klibi ile birlikte yayınladı. 9 Mayıs 2011'de ise albümünü piyasaya sürdü. Ardından albümdeki "Hayat Öpücüğü", "Geri Dönüş Olsa", "Kalamam Arkadaş", "Bulmaca" ve "Soyadımsın" şarkılarını da kliplendirdi. Bu şarkılardan "Geri Dönüş Olsa" ve "Kalamam Arkadaş" resmi listelerin zirvesine yükselmeyi başardı. Murat Boz, son olarak en çok sevilen şarkılarından oluşan ilk remix albümü olan "Dance Mix"i piyasaya sürdü. Albümün ilk klibi "Özledim" şarkısının remix versiyonuna çekilirken ikinci kliplenen şarkı "Geri Dönüş Olsa" adlı eseri oldu.

Askerliğini bedelli olarak 2011 yılında yaptı.

10 Ekim 2011'de Türkiye'de yayınlanmaya başlanan yapımcılığını Acun Medya’nın, sunuculuğunu Acun Ilıcalı’nın yaptığı O Ses Türkiye programında 1. ve 2. Sezonda Jüri Üyeleri, Hadise Açıkgöz, Mustafa Sandal, Hülya Avşar ve Murat Boz oldu. 16 Eylül 2013 tarihinde başlayan 3. sezonda ise Gökhan Özoğuz, Hadise, Murat Boz ve Ebru Gündeş oldu.

Acun Ilıcalı'nın hazırlayıp sunduğu Yetenek Sizsiniz Türkiye'nin 2014-2015 sezonunda Acun Ilıcalı, Özgü Namal ve Eser Yenenler ile beraber jüri olarak görev yapmıştır.

Murat Boz, 10 Ekim 2008’de Almanya’nın Passau kentinde Alman vatandaşı olan menajeri Eliz Sakuçoğlu ile evlendi. 14 Ağustos 2012 tarihinde Diyarbakır’ın ilçesi Hazro’da Asliye Hukuk Mahkemesi’nde anlaşmalı olarak boşandı.

2014 yılında İnternet fenomeni Pucca'nın Küçük Aptalın Büyük Dünyası, Allah Beni Böyle Yaratmış ve Ay Hadi İnşallah gibi kitaplarından esinlenerek çekilen “Hadi İnşallah” adlı sinema filminde Büşra Pekin, Murat Boz, Cezmi Baskın, Sinasi Yurtsever ile beraber rol aldı.

15 Ocak 2016 tarihinde vizyona girecek olan ve yıllar sonra karşılaşan iki kardeşin hikayesinin anlatıldığı "Kardeşim Benim" adlı sinema filminde Burak Özçivit ve Aslı Enver ile birlikte başrolde oynadı.

O Ses Türkiye’nin 2015 - 2016 sezonu 5. sezonunda Murat Boz, jüri üyesi olarak Gökhan Özoğuz, Hadise Açıkgöz, Ebru Gündeş ve Gökhan Özoğuz'un ikiz kardeşi Hakan Özoğuz ile birlikte görev yapacak.

Hülya Avşar Kimdir?

Hülya Avşar, 1963 doğumulu, beyaz perdedeki oyunculuğu, şarkıcılığı, dizi ve şov programlarıyla adından söz ettiren, Türkiye’nin en medyatik kadınlarından biri.

10 Ekim 1963'te, Balıkesir Edremit'te, Celal ve Emral Avşar'ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Avşar, Ankara Cumhuriyet Lisesi'nden mezun oldu. Orta öğrenimini tamamlamasının ardından okumaya devam etmeyen ve 1979’da Mehmet Tecirli adlı bir mühendislik ögrencisiyle evlenen, ancak evliliği kısa süren Avşar, henüz 16 yaşındayken hamile olmasına rağmen ayrılık kararı aldı. Anne tarafından Balıkesir'li olan Hülya Avşar'ın baba tarafı Ardahan/Hasköy'lüdür.

1981 yılında boşanmasının hemen ardından İstanbul'a taşınan ve 1983 yılında katıldığı, Bulvar Gazetesi tarafından düzenlenen Kâinat Güzellik Yarışması’nda birincilik alan, ancak yarışmanın ertesi günü, Tecirli ile yaptığı evliliği ve boşanması bir gazetede yazılınca, kurallara aykırı olduğu gerekçesiyle tacı geri alınan Avşar, çeşitli reklam filmlerinde boy göstermeye başladı.

Yaşamında dönüm noktası olan 1983 yılında, Fikret Hakan ve Salih Güney ile başrolü paylaştığı "Haram" filmi ile oyunculuk kariyerine ilk adımı atan ve daha sonra, 1984 yılında Kenan Kalav'la başrolü paylaştığı ikinci filmi Tutku’da oynayan Avşar, 1985’te batağa batırılan bir kızı canlandırdığı, "Tele Kızlar"da Tarık Akan'la birlikte oynadı. Aynı yıl Tolga Savacı'yla "Sekreter"i ve İbrahim Tatlıses'le de "Mavi Mavi"yi çeviren Avşar, 1986 yılında Hakan Balamir'le başrolü paylaştığı "Üç Halka 25", Aytaç Arman'la oynadığı "Fatmagül'ün Suçu Ne" gibi filmlerin yanı sıra, "Kısrak", "Alın Yazım", "Dağlı Güvercin" ve "Sevda Ateşi" gibi filmlerde de rol aldı.

1987 yılında "Alamancının Karısı" ve "Bir Kırık Bebek" çektiği filmlerin ardından, 1989 yılında, Sinema Yazarları Derneği’nin düzenlediği yarışmada "en iyi kadın oyuncu" seçilen, "Fazilet" ve "Öğretmen Zeynep" filmlerinde rol alan Avşar, 1990’da başrolü Yaman Okay ile paylaştığı "Benim Sinemalarım"daki rolüyle, 9. Uluslararası Tahran Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü aldı.

Aynı yıl çevirdiği "Hasan Boğuldu"da Yalçın Dümer'le başrolü oynayan Avşar, Sinan Çetin'in yönetmenliğini yaptığı ve Cem Özer'le başrolü paylaştığı, 1993 yapımı "Berlin in Berlin" filmdeki rolüyle Uluslararası Moskova Film Festivali'nde "en iyi kadın oyuncu" ödülünü alarak, yurt dışında düzenlenen bir festivalde ödül alan tek Türk kadın sinema sanatçısı oldu. Bu filmiyle, Kültür Bakınlığı'ndan Sinema Başarı Ödülü, ve Sinema Yazarları Derneği'nden "en iyi 5. film" ödülünün de sahibi olan ve 1995 yılında Mehmet Aslantuğ ile, evlilik ve aşk ilişkilerinde mutlu olamayan bir kadının öyküsünün işlendiği, "Bir Kadının Anatomisi" adlı filmde oynayan Avşar, Tomris Giritlioğlu'nun yönettiği, 1999 yapımı Salkım Hanım'ın Taneleri filminde büyük beğeni topladı.

Çektiği filmlerle şöhretin basamaklarını hızla tırmanan ancak bununla yetinmeyen Avşar, şarkıcılığın ardından, program sunuculuğuna ve tiyatroculuğa da başladı.

1980’lerin sonunda müzik hayatına adım atan Avşar, assolist olarak sahnelerde yerini aldı. Müzik eğitimi aldıktan sonra yurtiçi ve yurtdışı konserleri veren Avşar, 1988 yılında çıkardığı Herşey Gönlünce Olsun albümünün ardından, 1990’da Hatırlarmısın, 1991’de Hülya Gibi, 1993’te Dost musun Düşman mı, 1995’te Yarası Saklım, 1999’da Hayat Böyle, 2000’de Sevdim ve 2002’de de, Aşıklar Delidir adında albümlere imzasını atan Avşar, 2000 yılında, Kral TV tarafından düzenlenen yılın müzik ödüllerinde, en iyi kadın şarkıcı ödülünün sahibi oldu. Barış Manço’nun anısına hazırlanan karışık albümde, Zalim Sultan’ı okudu.

90’lı yılların başında, bir sene kadar Günaydın Gazetesi'nde köşe yazarlığı yaptıktan sonra, televizyona geçiş yapan ve 1993 yılında, Sevginin Gücü dizisinde oynamasının ardından, 1995’de Süper Yıldız, 1998’de Ah Bir Zengin Olsam, 2000’de de, Savunma dizisinde rol aldı. 2004 senesinde, Zümrüt ve Kadın İsterse dizilerinde oynayan Avşar, 2006 yapımı Kadın Severse’nin yanı sıra, Anadolu Kaplanı dizisinde de konuk oyuncu olarak rol aldı.

Yönetmenliğini, Birkan Uz ve Uğur Aksay’ın yaptığı ve Medyapım tarafından, talk show formatında yayınlanan Hülya Avşar Show, Türkiye'de ilk defa Uğur Aksay tarafından uygulanan, 16/9 mm sinematografik formatta, dijital reji ile çekilen show programı olma özelliğini taşımaktadır.

Müzik, sinema, televizyon çalışmalarının ardından Aralık 2000 de kendi adını taşıyan Hülya Dergisi'ni çıkarmaya başlayan ve ilk tiyatro deneyimini, 2002 yılında, Mazlum Kiper’in yönettiği, "Bugün Benim Doğum Günüm" adlı tek kişilik oyununda yaşayan Avşar, Nisan 2003’te, ilk kitabı "Mavi Yansıma"yı elektronik ortamda yayınladı.

Ağırlıklı olarak spor dallarından tenise zaman ayıran, vakıf ve derneklere büyük ilgisi olan Avşar, Ajans Press'in 953 ulusal, bölgesel ve yerel yayında, 2005 yılının ilk 5 ayını mercek altına aldığı araştırmasında, hakkında çıkan tam 1940 haber ile birinci sırada yer aldı.

AC Nielsen’in, "Marka olduğuna inandığınız sanatçı" sorusuna, ankete katılanların yüzde 40'ı 'Marka olmuş sanatçı yok' cevabını verdi. Halkın yarısı marka olmuş bir sanatçı olmadığına inanırken, diğer yarısı ise Hülya Avşar'ı 'en marka sanatçı' olarak seçti. Avşar, yüzde 15.8 ile ilk sırada yer alırken, İbrahim Tatlıses yüzde 9,5 ile ikinci ve Tarkan yüzde 8,5 ile üçüncü yer aldı.

Rol aldığı filmler, diziler ve şarkıcılığının yanı sıra, futbolcu Tanju Çolak, Coşkun Sabah, Osman Hattat, Mehmet Aşıcıoğlu gibi isimlerle yaşadığı ilişkilerle de adından söz ettiren Avşar, Mehmet Tecirli’nin ardından ikinci evliliğini, Ağustos 1997’de, üç aylık hamileyken, daha önce Ayşem Saraçoğlu'yla evlenen, işadamı Kaya Çilingiroğlu ile Paris'te gerçekleştirdi.

2005 yılında, Kadıköy 3. Aile Mahkemesi'nde yapılan ve yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda, "şiddetli geçimsizlik nedeniyle aile birliğinin sarsıldığı" gerekçesiyle tek celsede boşanan, Hülya Avşar Kaya Çilingiroğlu çifitinin, ayrılığın ardından velayeti Avşar'a verilen, 15 Ocak 1998 doğumlu, Zehra adında bir kız çocukları vardır.

Kaya Çilingiroğlu'ndan boşandıktan sonra 2006 yılı ile 2010 arası iş adamı Sadettin Saran ile beraber olmuştur.

2009 – 2012 yıllarında Acun Ilıcalı tarafından hazırlanan “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Ali Taran ile birlikte jüri üyeliği yapmıştır. 2011 – 2012 yılında, 3. Sezon’da Ali Taran yerine eski futbolcu Sergen Yalçın jüri olmuştur. 2012 – 2013 yılında 4. Sezon “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Sergen Yalçın ile tekrar jürilik yapmıştır.

Hülya Avşar, 2013 yılında yeni kurulan banka olan OdeaBank'ın reklamlarında oynamıştır.

2015 yılında Rising Star Türkçe adıyla Yükselen Yıldız mart ayında Acun Ilıcalı'nın kanalı TV8'de başlayan yarışma programında Hülya Avşar, Sertab Erener ve Fuat Güner ile beraber jüri koltuğunda oturacak.

12 Kasım 2015 tarihinde Star TV’de başlayacak olan, yapımcı Timur Savcı’nın yapımcılığını üstlendiği,‘Kösem Sultan’ dizisinde Safiye Sultan’ı Hülya Avşar canlandıracak. Kösem Sultan’ı ise Beren Saat canlandıracak. Ekin Koç'un canlandırdığı I. Ahmet'in eşi olacak olan Kösem Sultan'ın çocukluğunu ve gençliğini Yunan oyuncu Anastasia Thsilimpou 9 bölüm canlandıracak.

Tarkan Kimdir?

1992 yılında "Kıl Oldum Abi" adlı parçasıyla büyük bir çıkış yakalayan Tarkan, "Şımarık" ve "Şıkıdım" gibi parçalarıyla Avrupa'da müzik listelerine girmeyi başarmış, ardından çıkardığı İngilizce albüm "Come Closer"ın başarısı ile Türkiye ile sınırlı kalmayacağını göstermiştir.

Tarkan Tevetoğlu, 17 Ekim 1972'de aslen Rizeli olan bir aileden Almanya'nın Frankfurt yakınlarından bulunan Alzey kasabasında doğdu. İlköğretimi Almanya'da tamamladıktan sonra 15 yaşında ike ilesi ile birlikte Türkiye'ye döndü. Babası Ali Tevetoğlu'nun oğlunda gördüğü müzik yeteneği ile 13 yaşındayken Klasik Türk Müziği eğitimi almaya başladı. Eğitimini Karamürsel'de devam eden sanatçı 1990 yılında Karamürsel Lisesi'nden mezun oldu.

Müzik eğitimi için İstanbul'a gittikten sonra 1990 ile 1992 yılları arasında Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne devam etti. 1993 yılında prodüktör Mehmet Söğütoğlu ile tanışmasının ardından İstanbul Plak ile anlaşma yaptı. İlk albümü "Yine Sensiz" 1992 yılında piyasaya çıktı. Albümün çıkış şarkısı "Kıl Oldum Abi" ile kısa sürede büyük bir çıkış yakaladı. Albüm 900 bin adet satıldı ve Tarkan bir anda tüm televizyonların ve magazinin kilit noktası haline geldi.

Ardından 1994 yılında çıkardığı "Aa Acayipsin" adlı albümde Sezen Aksu ile çalışan Tarkan, daha ikinci albümü ile Türk Pop Müzik camiasının en önemli isimlerinden biri haline geldi. Bu albümden sonra Türkiye ve dünya turuna çıkan sanatçı, Türkiye ve Avrupa'da 24 konser verdi. Bu konserlerin 25'i, ulusal çapta gerçekleştirilen en büyük sponsorlu turne kapsamında, Tarkan'ı Türkiye'nin farklı illerinde yaklaşık 10 bin seyirci ile buluşturan stadyum konserleriydi. Sanatçının kariyerindeki en büyük dönüm noktalarından olan albüm 2,5 milyona yakın satıldı. Avrupa'da da 950 bin rakamına ulaştı.

1995 yılında Ahmet Ertegün ve Atlantic Records ile anlaşma imzaladı. Türkiye'de medyanın yoğun takibi ve baskılarının artması üzerine New York'a giden sanatçı burada bir yandan albüm çalışmalarına devam ederken bir yandan da New York Baruch Üniversitesi'nde dil eğitimi aldı.

O dönemin en önemli yıldızları icra eden menajeri Ahmet San ile 1995'te sözleşme imzaladıktan sonra 1994-1997 yılları arasında İsviçre, Hollanda, İngiltere ve Almanya’da toplam 12 şehri kapsayan 3 büyük Avrupa turnesine çıktı. 1995 yılında New York Palladium’da verdiği konser, Türkiye'de canlı yayınlandı. Tarkan, 1997 Temmuz'de üçüncü albümü "Ölürüm Sana" rekor satışlarını kırıp Türkiye'de 2,5 milyon sattı. Aynı yıl kendi müzik şirketi HITT Prodüksiyon'u kurdu, 1998 yılında Walt Disney'in 35. uzun metrajlı çizgi film'i olan Herkül'ün baş karakterini Türkçe olarak seslendirdi. Filmin müziklerinden "Yolumdayım"ı seslendirdi.

Bu albümde yer alan ve bir Sezen Aksu parçası olan "Şımarık", kısa sürede dünya çapında tanındı ve daha sonra başka yabancı sanatçılar tarafından da çeşitli dillerde yorumlandı. Ahmet Ertegün ile olan anlaşmazlıklarından dolayı Atlantic Records'tan ayrıldıktan sonra Türkiye'ye dönerek askerlik görevini yerine getirdi. Tarkan, 2001 yılında "Kuzu Kuzu" isimli single çalışmasını piyasaya sürdü. Aynı yıl "Karma" adlı albümünü yayınladı. Albümde yer alan "Kuzu Kuzu" ve "Hüp" gibi çalışmalar ile iyi bir dönüş yaptı. Washington Post Tarkan ile ilgili yaptığı bir haberde, Tarkan'nın Fransa'dan Danimarka'ya müzik listelerine girebilmeyi başarmış, Rusya'da en çok satan Rus olmayan sanatçı ünvanını almaya layık görülmüştü.

2003 yılına gelindiğinde Tarkan yeni albümü "Dudu" adlı albümünün çalışmalarını tamamladı. Nazan Öncel ile çalıştığı bu albüm ile Rusya'da 1 milyon satış rakamına ulaştı, aynı ülkeden en iyi yabancı şarkı ödülünü aldı.

Bir yandan reklam filmlerinde oynayan sanatçı 2001 yılında Pepsi ile gerçekleştirilen sponsorluğun ardından, çekimleri Kapadokya'da yapılan Turkcell’in Hazır Kart reklamlarında yer aldı. "Özgürlük İçimizde" adlı bestesini de seslendirdiği aynı proje kapsamında Tarkan-Özgürlük Yolcusu takvimi piyasaya sunuldu. 2004'te petrol şirketi OPET'in reklamlarında yer aldı. 2006 Yılında da Avea sponsorluğunda bir dizi konser verdi.

Dünyadan müziği ile olumlu eleştirilen almasından haraketle İngilizce albüm yapma kararı alan sanatçı, 2005'in Ekim ayından beklenen single "Bounce"u piyasaya sürdü. Hemen ardından ilk İngilizce albümü olan "Come Closer" aynı anda tüm Avrupa ve Türkiye'de satışa sunuldu. Kısa bir süre sonra albümde yer alan "Start The Fire" adlı ikinci single çalışmasını yaptı.

Müziğe kısa bir süre ara verdikten sonra 2007 yılının Aralık ayında altıncı albümü "Metamorfoz" ile tekrar sevenleriyle kavuştu. Albüm klasik bir Tarkan albümü olmamasından ötürü olumsuz eleştrilere maruz kalsa da sevenleri Tarkan'ı yanlız bırakmadı. Albüm tüm bu olumsuz eleştirilere rağmen 2 ayda 500 bin satış rakamına ulaştı.

Ayşe Arman'nın Tarkan ile yaptığı röportaj :

Sesiniz sedanız çıkmıyor. Kendinizi geri mi çektiniz Allah aşkına!

- Ne alakası var, geri çekilme filan yok! Tam tersine, yeni bir Türkçe pop albüm hazırlıyorum. İngilizce albüm çalışmalarım sürüyor. Sonra birbiri ardına bir sürü konser var. Dubai’den sonra, Kopenhag, Hamburg, Los Angeles. Yoğunum yani, başımı kaşıyacak vaktim yok. Ama artık magazin programlarında ve dergilerinde yer almıyorum...

Yoksa, bilinçli bir tercih mi bu?

- Fevkalade bilinçli.

Peki neden?

- Medyayla aramızda güven krizi var! Söylediklerimin çarpıtılmasından, zorla birtakım polemiklere sokulmaktan sıkıldım. Benim için artık bu tür şeylerin esprisi yok. Canım istemiyor. Eğlenceli gelmiyor. Hatta sıkıcı ve banal buluyorum. Bir de tabii itiraf etmem gerekirse, inciniyorum. Doğrudan kafama ateş ediyorlar.

Hala deriniz kalınlaşmadı mı?

- Hayır. Kaşarlaşamadım bir türlü. Derim hálá ince. Üzülüyorum. O yüzden röportajlara hayır diyorum.

Ama, sanatçılar magazinle beslenirler, diye biliriz. Bu bir karşılıklı ihtiyaçtır...

- Benim böyle bir ihtiyacım yok. Lütfen ukalalık gibi değerlendirmeyin, o gürültüde, o kargaşada yer almak bana manasız geliyor. Bir de artık beni bilen biliyor ya. Konserlerim tıklım tıklım. Bana yetiyor. Daha ne isterim?

İyi de, ertesi gün gazeteye baktığımızda, sizden hiç söz edilmiyor ya da adınız eskiye oranla çok daha az geçiyor... Korkmuyor musunuz?

- Hayır. Gazetelerin seni eskisi kadar yazıp çizmemesi, popülariteni kaybettiğin anlamına gelmiyor. Tam tersine, birilerini her gün gazetede manşetlerde gördüğüm zaman kuşku duyuyorum, bir reyting problemi varmış gibi geliyor bana. Bu mekanizmadan uzakta durmak istiyorum. Ben magazin haberlerle değil, işimle anılmak istiyorum.

İnsan, belli bir doygunluğa gelince mi böyle hissediyor?

- Bilmem, olabilir. İnsan doyuyor galiba. Eskiden daha fazla dışarı çıkıyordum. Haber olmak için mi çıkıyordum, dışarı çıktığım için mi haber oluyordum bilmiyorum. Ama artık dışarı bile çıkmak istemiyorum. İçime kapandım biraz. Daha doğrusu, kendimi tanımaya çalışıyorum. Müzik yapıyorum, hobilerimle meşgulüm, çok sık seyahat ediyorum. Uzaklaşınca, Türkiye’yi daha net görüyorum. Ne kadar küçük bir dünyam olduğunu, ne salak şeylerle uğraştığımı fark ediyorum. Ama işte bir süre sonra Türkiye’yi özlüyorum, geliyorum hooop yine kendimi o girdabın içinde buluyorum.

Yine de ben "Hakkımda yazılsın çizilsin istemiyorum" laflarına inanmıyorum...

- Ama doğru söylüyorum. Konsere çıkıyorsam, yeni bir albüm yapıyorsam ya da söylemek istediğim yeni bir şey varsa, o zaman röportaj veriyorum. Bazen de "Hadi çıkayım ortalığa da, etrafı şöyle bir sallayayım" diyorum. Ama işte hepsi o kadar. Yoksa o yaldızlı dünyanın bir yalandan ibaret olduğunu biliyorum. O yüzden de, epey bir zamandır başka türlü yaşıyorum. Sevgilimle, köpeğimle, arkadaşlarımla mutluyum.

"Sevgilisi gerçek değil. Paravan. Onun aslında erkek sevgilileri var!" laflarına ne diyorsunuz?

- Gülüyorum. Bu ülke, beni illa gay yapacak, o zaman rahat edecekler! Altı senedir birlikteyiz Bilge’yle. Bir yalan, altı sene nasıl sürdürülebilir?

Sevgiliniz de çok geride, kendi halinde biri. Çok gösterişli değil, çok frapan değil, çok meme değil, çok popo değil. Rahatlıkla öyle birini de seçebilirdiniz. Siz Tarkan’sınız, sahnelerin seks tanrısı...

- Sadece sahnede öyleyim. O sahneden indim mi, herhangi biri, sıradan biriyim. Bilge’yle birlikte mutluyuz. Zaten onun kendini olmadığı bir şey gibi göstermeyen halini seviyorum. Zor bir hayatımız var. Her zaman didikleniyoruz. Sağa sola rahat gidemiyoruz.

Siz yurtdışındayken, o ne yapıyor?

- Bazen yanıma geliyor. Bazen de gelmiyor. Özlemek ikimize de iyi geliyor. İstanbul’da ikimizin ayrı evi var. Ama çoğunlukla birlikte geçiriyoruz zamanımızı.

O da röportaj vermiyor. Birkaç kez aradım. Kibarca savuşturdu beni. Onu nasıl tutabiliyorsunuz? İnsanlar şöhret için bu kadar delirirken...

- Bu tür şeyler onu hiç ilgilendirmiyor.

"Allah’ım ben Tarkan’la sevgiliyim. Seviştiğim adam Tarkan!" filan da yapmıyor mu bu kadın!

- İlk zamanlar belki biraz sarhoşluk yaşadı. Ama medyanın üzerine gitmesinden hep rahatsız oldu. "Ben de çıkayım Tarkan’ın sevgilisi olmak nasıl bir şey anlatayım" heveslerine kapılmadı.

Kız kardeşi daha farklı ama...

- Hangisi Berna mı? Deli o. Ama tatlı bir deli. Çok severim. Üç kız kardeş onlar, üçü de çok farklı. Bilge, ağırbaşlı. Zaten avukat. Mesleği de başka türlüsünü kaldırmaz. Göz önünde olamaz. Öyle bir niyeti olmaması da çok hoşuma gidiyor.

Tamam röportaj vermemenizi anladım, ama sizi çılgınca seven hayranlarınıza ne olacak? Onlara haksızlık değil mi?

- E haksızlık oluyor tabii. Onlar benim orada burada daha sık karşılarına çıkmamı istiyorlardır. Amerika’ya gittiğimde çok kıskanıyorum, çok güzel talk-show’lar görüyorum, normal kanallarda da, MTV’de de. Türkiye’de maalesef yok. Türkiye’de kiminle, hangi talk-show’da sohbet edeceğim? Mutlaka, abuk sabuk yerlere çekilecek, olmadığım biri gibi gösterileceğim. Konu dönüp dolaşıp hep aynı yere gelecek: "Gay misin, biseksüel mi?"

Duyarlı, utangaç ve mütevazısınız... Ama sahneye çıkınca "seks tanrısı" oluyorsunuz. Nasıl bu kadar değişiyorsunuz? Orada ne oluyor? Hormonlarınızda değişen bir şeyler mi oluyor?

- Kesinlikle oluyor! Orası, yani sahne başka bir şey. Her şey bir arada, insanlar, spotlar, müziğin yüksek volümü... İnsanlar ismini haykırıyor, tezahürat ediyor... Seni arzuluyorlar... Bunu hissediyorsun... Kaplana dönüyorsun... Ve ben sahneyi çok seviyorum. Onaylandığımı, takdir edildiğimi hissediyorum. Ama sahneden inince, tekrar sıradan adam oluyorum. Bunu da seviyorum...

Bunca zaman Tarkan imajı, Tarkan sesi, Tarkan stili, Tarkan müziği diye bir şey yarattınız. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bundan daha fazla yapabileceğim bir şey yok, diyor musunuz?

- Demez miyim? Kendime karşı acımasız bir adamım, içimde kendimi yerden yere vuruyorum. Ve yetersiz buluyorum. "Daha iyi olabilirdin" diyorum. "Daha iyi söyleyebilirdin, daha iyi söz yazabilirdin, daha iyi dans edebilirdin..." Hayatım kendimi nasıl geliştirebileceğimi düşünmekle geçiyor. Ama dürüst olmak gerekirse, bazen de "Aman be!" diyorum, "Ne uğraşacaksın bunlarla. Şöhreti batsın!" Her şeyi bırakıp, bir kenara çekileyim istiyorum.

Amerika’da tanıyorlar mı sizi sokakta yürürken filan?

- Los Angeles’ta tanıyorlar. Orada Latin çok, Meksikalılar filan. Miami’de de tanıyorlar. Venezüellalılar, Brezilyalılar var. Ama Amerikalılar tanımıyor. Hoşuma da gidiyor.

New York’ta da ordu halinde mi yaşıyorsunuz?

- Hayır. Tekim. Güvenlik de yok. İlk zamanlar öyle değildi tabii, Michael Jackson gibi beş korumayla dolaşıyordum. Limuzinler filan. Özenmişim demek ki. Şimdi komik geliyor.

Peki korktuğunuz şeyler değişti mi?

- Sağlıksal paranoyalarım olmaya başladı...

Nasıl yani? Ölüm korkusu mu?

-Yok ölmekten hiç korkmuyorum, hatta "İyi bile olur" diyorum. Erken gitmekte fayda var. Çok yaşanılası bir dünya değil. Biraz karamsarım son zamanlarda. Bir yandan da genetik mirasımdan şüpheliyim. Babam genç yaşta kalpten gitti, kolesterolü yüksekti, benim de öyle. Annemin de yıllardır problemleri var. Bazen "Acaba şeker hastası mı olacağım, kalp hastası mı?" diye korkulara kapılıyorum. Check-up’lara gidiyorum, Allah’a şükür, dizim dışında her şey iyi. Bazen de, yapmak istediklerimi yapabilecek miyim, diye düşünüyorum. Zamanım yetecek mi, daha çoook şey var yapmak istediğim...

Neler mesela?

- Kendim dışında birilerine faydalı olayım istiyorum. Örnek aldığım isimler: Bono ve Angelina Jolie. Angelina Jolie bile Hollywood’un yalan olduğunun fark etti.

Peki Angelina Jolie’ninki bir PR faaliyeti olamaz mı?

- Olsa ne fark eder. Kadının, yardıma ihtiyacı olanlara faydası oluyor mu, oluyor. Ayrıca, samimi olduğuna inanıyorum.

Siz niye yapamıyorsunuz?

- İstiyorum ama olmuyor. Denedik. Destek alamıyoruz.

Kaynak: Diyarbakır Söz