KETENPERE

Argo da denir ya “Keten pereye gelmeyelim”… Her geçen gün dolandırıcıların tuzağına düşenlerin ya da teğet geçenlerin sayısı artıyor.

Cennetten yer satanı var, sosyal medyada kimlik avına çıkanı var, fetö terör örgütü listesindesiniz tehdidi ile milyonları toplayan var, sosyal medya hesaplarını kullanıp o linke tıkla buraya mesaj gönder deyip, mobil banka hesaplarını boşaltanlar var.

Bankacılarla anlaşıp çok zengin işadamlarını hesaplarından pırçık pırçık, fark edilmeyecek meblağlar çekenler var, neler görmedik neler duymadık!

Halk arasında söylenir ya; dolandırıcılar bu zekâyı başka işte kullansa gayet de muvaffak olurlar.

Galiba; menfaatler istikametini değiştirirse sahip olduğun mantık da değişir.

Zaten meslek edindiklerinden haram gözüyle de bakmıyorlar.

Sanırım bir ya da iki yıl önceydi. Diyarbakır da tanınan bir inşaat firması (isim vermeyi ahlaki bulmadım) Elâzığ yolu ile 20 metrelik yol arasında lüks bir sitenin inşaatına başladı. Bir blok çıktıktan sonra 400 – 500 bin ederindeki daireleri 150 binden satmaya başladı.

Tabi çok rağbet gördü, evleri alan alana. Piyasası 500 bin lira olan daire 150- 200 bine sorgulamadan alıyorsan dolandırılmayı göze almışsın demektir.

Ya basiret bağlanıyor ya da müteahhitlerin tanınmış olmaları lüks jeepler de gezmeleri güven vermiş olmalı alıcılara.

Ve film koptu baş müteahhit diğer bloklar dikilemeden kaçtı, tefeciler kardeşlerden birini vurdu. Diğer kardeş bir gecede pılını pırtını toplayıp başka şehre göç etti.

Bir daire üç kişiye satılmış malum siteden ev alan yaklaşık 200 kişinin boş inşaat alanının önünde saatlerce bekleyişini gözümle gördüm.

Niyet dolandırmak mıydı? İşler mi ters gitti? Bilmiyorum kimsenin günahını almak istemem. Ama bu işe kananların sorunu ZAAF!

Zaaflarımıza yeniliyoruz bilhassa konu para olunca. Bedava mal, ucuz nesne görünce beynimiz devre dışı kalıyor sanki.

Zaman zaman şehrin birinde üç beş adam türüyor, çevre ediniyorlar. “ticaret yapıyoruz, kısa vadede bir koyarsan beş kazanıyorsun” diye vaatte bulunuluyor.

İlk etapta güven kazanmak için 6-7 kişiye gerçekten kazandırıyorlar. Ali abisini işin içine çekiyor, veli arkadaşını haberdar ediyor oda kazansın diye. Sonrası kaos.

Adamlar toz oluyor, geriye kalanlar “sen beni bu işin içine soktun” diye birbirlerini yiyorlar.

Tosuncuk, fatih özer sadece ünlü olanlar. İsmail Saymaz’ın Şehvetiye Tarikatı, Tosun bank isimli kitaplarında bahsettiği dolandırıcılık hikâyelerini okursanız dudaklarınız uçuklar.

Son dönemde dijital dünyanın bitcoin mağdurları da listeye eklendi.

Yıllardır bu kadar örnek, onca hikâye mevcut, yöntemleri belli ama oltaya gelenlerin sayısında azalma yok.

Üstelik profesörler, eğitimliler, aydın geçinenler, bilinçliler de düşüyor dolandırıcıların tuzağına. Bu da ne demek eğitim şart fakat kâfi değil.

İçimizde ki Napolyon’a söz geçiremiyoruz.         

Kimin de açgözlülük, kimin de yetinememe, kimin de aylık maaşla sahip olamayacaklarımıza kavuşma hırsı…

Nasıl korunuruz, rahmani bir ders ise başka günahların bedeli ise basiret bağlanır korunamayız :J yok değil ise emeksiz kazanç varsa işin içinde sorgulamakla, balıklama atlamamakla, biraz kuyu kazınca işin rengi belli oluyor zaten.

Hep söylerim zaafımız neyse tam da oradan vuruluruz.