DİYARBAKIR DA KAPİTALİZMİN KUCAĞINDA

Bu şehirde kaç tane cafe var, saymaya çalıştım sonunu getiremedim. 75 metre yol üzeri bir uçtan diğer uca cafelerle donatılmış, yaz kış akşamları iğne atsanız yere düşmez vaziyette.

Üç beş tane renkli koltuk, duvarlara asılan 2 göz alıcı tablo, lüks semtin lüks mekânları cezbediyor işte gençleri.

En ucuz içecek çay 10 liradan başlıyor, kahve 15 liradan… 4 kişinin hesabı 250 liradan aşağı gelmiyor. Pahalı algılanmıyor herhalde, fahiş gelse tıklım tıkış olmazdı.

Burada ki mekânlara takılanların yarısını öğrenciler ve gençler oluşturuyor. Büyük çoğunluğu asgari ücretle çalışan gençler. 3 – 5 gecede maaşı gömüyorlar.

Yetişkin hayatını kazanmış kimselere sözümüz yok elbette arada sırada bir kahve içmek isteyip ortam seyretmek isteyene de sözümüz yok.

Ama bunca öğrencinin, asgari ücretle geçinen gencin her gece veya gün aşırı o mekânlarda ne işi var?

O işletmelerin sahiplerine de sormak lazım neden üretim sektörü değil de hizmet sektörü?

Neden halı atölyesi değil de cafe, neden seramik ya da heykeltıraş kursu değil de cafe?

Öyle ya bu taraf daha cafcaflı daha ışıklı bir dilim keke 30 lira ödemeye hazır biz koyunlar varken kim gelir fayans atölyesine zanaat öğrenmeye.

Aynı tablo şehrin diğer yakasında sur ilçesinde ki tarihi konaklarda da var!

İskender paşa konağı cafe restaurant oldu, Cahit Sıtkı müzesi cafe oldu, Hasanpaşa hanı kahvaltıcılarla dolu, Zinciriye konağı yine cafe bar tarzı bir yere dönüştü.

Olsun efendim… Oturulacak mekanlar olmasın değil fakat o tarihi mekanlara kütüphaneler yakışırdı. Aşevleri yakışırdı.

Gençlere sanat, edebiyat, zanaat aşılayan ortamlar sunulmalıydı.

Koca Diyarbakır da sadece 3 tane halk kütüphanesi var ama milyon tane cafe bar. Araştırın lütfen kaç tane aşevi var…

Neye rağbet gösterirsek değerini de fiyatını da arttırmış oluruz, beş kuruşluk değeri olmazsa bile…

       Şehrimiz de yeni bir avm yapılıyor, intim inşaatın arka taraflarında. Çok da ihtiyacımız vardı zaten alış veriş merkezine!

Hali hazır da 3 tane avm var zaten. Herhalde hizmet sektörüne adımızı altın harflerle yazdırmak istiyorlar.

Şimdi diyeceksiniz ki iş imkânı doğacak gençlere.

Evet, üniversite mezunları güvenlikçi, temizlikçi, garson ve tezgâhtar olarak çalışacak. Ne hizmet sektörü ne asgari ücret gençlerimizi bir yere ta- şı-maz.

Üretmeden tüketmeye özendiren kapitalizmin öznesi, nesnesi, yüklemi olmaktan bir kurtarabilirsek kendimizi güzel yarınlar bizi bekliyor olacak ama nerdeeee.

KİTAP ÖNERİSİ: RAMAZAN ÇETİNER – FERZE (şiir kitabı)