“İHANETE KİM DUR DİYECEK?”

Koca Diyarbakırspor, 2-3 kişinin elinde peçete kağıdına dönüşmüş. Evet biraz ağır bir benzetme oldu ama işin gerçeği böyledir. Çetin Sümer ve yanındaki birkaç kişi yarım asırlık çınarı yok etmek üzere. Bu kulüp çok sancılı dönemler gördü fakat hiçbir zaman bu kadar ele ayağa düşürülmedi.  “Sahipsiz kalan memleketin batması müstehaktır, sen sahip çıkarsan bu memleket batmayacaktır” diye bir şiir var ya. Diyarbakırspor da aynen böyle bir konumda. Hep çözümü ve müdahaleyi başkalarından bekleyerek bu duruma geldik. Artık bu iş böyle gitmemeli. Kulüp üzerinde tam bir ihanet filmi oynanıyor. Kulübün bugünü değil yarınları da karartılıyor.

İş hayatında batan, iflas bayrağı çeken insanlar Diyarbakırspor’u kendileri için kurtuluş ümidi olarak görerek koltuğa yapışmış, bu mevkinin verdiği yetkileri kötüye kullanarak genç futbolcuları bile kirli emellerine alet ediyor. Yasal yollarla kanıtlamayacakları, alamayacakları hak edilmemiş paraları genç futbolcularla ek sözleşme imzalayarak almaya çalışıyorlar. Çetin Sümer, Diyarbakır’da avukat kıtlığı varmış gibi İstanbul’dan avukatları getirip kendi işyerinde genç futbolculara sözleşmeleri okumalarına dahi fırsat tanımadan imzalamaya çalışıyor.

Figüranlık rolünü ise alt yapı hocası Fehmi Çağlar üstlendi.Genç futbolcular üzerinde etkileme gücü olan Çağlar, bu oyunun bir parçası oluyor. Bu da yetmezmiş gibi Diyarbakırspor’u en karanlık döneme sürükleyen insanlara övgüler diziyor. Evet doğru bozacının şahidi şıracı olurmuş.

Ligin başlamasına 1 ay gibi az bir zaman kaldı. 25 yıldır sporun içindeyim. Diyarbakırspor’u ilk kez bu kadar ağır bir ihanetin içerisinde görüyorum. En kötü zamanlarda bile takımın kurulu kadrosu vardı, kampa giderdi ve sezona hazırlanırdı. Ne var ki bu kez durum çok vahim. Ligin ilk maçına çıkamama durumu bile söz konusu. Elde futbolcu yok, para yok, her gün kulüp yöneticilere borçlandırılıyor, eskisi gibi şehirde duyarlılık da yok. Spor adını taşıyan sayısız dernek ve oluşumlar var ama hiç biri tepki göstermiyor. Kent yöneticileri, STK’lar, eski yöneticiler, siyasiler ve en önemlisi taraftar grupları bu oyunun izleyicileri durumunda. Cadde, sokak ve kahvelerde herkes konuşuyor ama iş icraata gelince herkes susuyor ve kaçıyor. Diyarbakırspor’un kurtuluşu için Hz. Mehdi’nin gelmesini mi bekleyeceğiz?.

Şimdiye kadar iyi-kötü devlet birimleri, valilik bir şekilde sahip çıkıyordu. O zaman  “devlet takımı” diyenler vardı. Buyurun,devlet de çekildi, işte er meydanı. Neden sesiniz çıkmıyor?. Memleket ekonomik,ticari ve kalkınma bakımından zaten bitmiş. Şimdi de insanların en büyük umudu olan spor bitiyor. Üstelik Diyarbakırspor’da çok büyük bir ihanet oyunu oynanıyor. Bu sizi hiç mi rahatsız etmiyor?.

Tabi ihanetin tek sorumlusu olarak bu yöneticileri göstermekle iş bitmez. Bu işin geçen sezon öncesi de var. İşin buraya kadar gelmesini kimse tahmin etmezdi ama görüntü çok da iyi değildi. Buna rağmen geçen sezonki kongrede oluşan yönetime giren herkes ve sessiz kalanlar da bu ihanetin parçasıdırlar. Şimdi istifa etmiş olan Suat Önen,o zaman “Bu takım kayyuma kalsa daha mı iyi olacaktı?” demişti. Biz de kendisine soruyoruz :BU TAKIM KAYYUM YERİNE BU YÖNETİME KALDI DAHA MI İYİ OLDU?.

Bir sözüm de antrenörlerimize. Kendini Diyarbakırspor alt yapısında bu kadar ucuz şeylere alet eden antrenörleri görünce antrenörlerimizin neden alt yapıda aylarca maaş alamadıklarını ve neden başarılı olamadıklarını daha iyi anlıyorum. Bu da bazılarına kapak olur inşallah.