23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI MI?!

Merhaba sevgili okurlar! Uzun bir aradan sonra, yeniden sizlerleyiz… Sağlık nedeniyle, ara vermiştik.. Allah’ın inayetiyle, sohbet fasıllarımızı imkanlar ölçüsünde, gerçekleştirmeye devam edeceğiz! Bu süre zarfında bizleri yalnız bırakmayan, arayıp soran, geçmiş olsun dileğinde bulunan tüm okurlarıma, eş ve dostlara da buradan şükranlarımı sunmak isterim!

***

Gelirsek, bugünkü sohbet faslımıza... Malum dün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi… Ki aynı zamanda, TBMM’nin de açılışının 104. yıl dönümüydü... Resmi bayram.. Devletçe ve hükümetçe bu resmi bayram kutlandı.. Peki millet bu bayramda var mı?. Yok.. O zaman sorulmaz mı, “millet nerde?” İşte orada dün olduğu gibi bugün de duraksıyoruz! Lakin, milletin esamisi okunmuyor! Millet ortada yok!

***

Demek ki; zoraki bir bayram! Milletin “bu bayramın ilanından, kabulünden, haberi var mı?.. “Millet yok ise demek ki yok?”.. Bu bayram nerden geliyor? Ya da neyin nesi, hikmet-i mucibesi nedir? Tarihe düşülen nota göre; 23 Nisan 1920… Türk milletinin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve millet egemenliğinin ilan edildiği tarih!.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de, 23 Nisan 1924’te, “23 Nisan” gününün “çocuk bayramı” olarak kutlanmasına karar vermiş!

***

Cumhuriyetin kurucusu ve büyük devlet adamı olarak Atatürk buna karar vermiş!.. Devlet-i aliye de, hükümetler de, o günden bugüne kadar, bugünü bayram olarak kutlaya gelmiştir... Elbette ki güzel, anlamlı ve önemli bir şey! Ama gel gör ki burada “millet yok?..” Sadece hükümetler var, iktidarlar var, devlet erkanı var…

***

               

Hep ifade ediyorum, bir kez daha söylüyorum! Burada “neden millet yok” tezimin gerekçesi şu.. Eğer ki, “Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı” olarak, bugünü kutluyor isek!.. O zaman sormak gerekmez mi? Nerde bu milletin gelenek ve görenekleri? Örf adetleri nerede? Tarihiyle, kültürüyle örtüşen bir kutlama var mı? Hiç yok.. Her şey yakından, uzaktan alakasız!?..

***

Milletin ruhunu şad edebilecek bir tablo söz konusu değil! Çocuklarına yeni bir yönlendirme, yeni bir kültür veyahut örf, adet, gelenek görenek diye bir öğreti de yok!?

Hiç bir şey öğretilmemiştir. Hala da öğretilmemektedir. Sadece isimden ibaret.. Somut ve fiili durumla örtüşmüyor! Yapay bir bayram?.. Millete getirisi var mı?

***

O güne dair sorulmaz mı? Gerçekten o günde ne olmuştu, ne yapılmıştı? Bu Millet o dönemde, esir miydi ki o güne “ulusal egemenlik” yani “milli hâkimiyet” deniliyor?  Bir kurtuluş mu yapılmıştı?

***

Türkiye’nin üç bayramı vardır! İkisi dini bayram.. Diğeri de, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.. Millet bu üç bayramı kabul etmiştir! En önemli nokta ise, “bayramları bayram yapan” değerlerin üstünlüğünü hakim kılmak, ona yeni ufuklar açmaktır… Aksi takdirde böylesi günleri “tatil görmek, resmi tatil ilan etmek” yarınlar açısından da havanda su dövmenin ötesine gitmez!

***

Millet böylesi günlerde  “yeniliklere” meyil eder! Bir kültür yeniliğinin ihdasını ister.. Eskimiş bir gömleği değiştirip, yepyeni bir ruhu, iman meşalesiyle buluşturmak ister.. Ulvi değerlerini üstün kılmanın gayretini bekler! İşte o zaman, bayram hasıl olur... Yoksa kupkuru isimle, “ne bayram olur ne de seyran ikmale gelir?”..

***

İki dini bayramımız var.. Ramazan ve Kurban Bayramı.. İki bayram da aba ecdadımızdan gelmektedir.. Cumhuriyet Bayramı ise, “Devletin Kuruluşunu” içeriyor.. Diğer günler, halk deyimiyle “nafiledir..” Kaldı ki senenin üçte birine baktığınızda “çeşitli isim ve adlarda bayramlar, tatil günleri zikredilip” durulur… Hani bir söz vardır, “boş duranı Allah sevmez?”

***

Millete lüzumlu olan zamanı boşa harcamamaktır!?. Boş günler adıyla zamanı heba etmemek gerekir!? Zamanı çalışarak, ilim ve irfan öğrenerek, yeni bir kültür seviyesinin kapısını aralamak için geçirmek gerekir..  İşte o zaman, zaman kıymetlenir, güzel şeyler vücuda gelir…

***

Bu itibarla bu milletin tek istek ve arzusu vardır? O da; milli birlik, beraberliktir. Milli ittifaktır. Büyük bir İslam kültürü üzerine milletin birleşmesidir, kaynaşmasıdır, huzur ve güven içerisinde yaşamasıdır… Tarihini yeniden çocuklarına, gençlerine tanıtmasıdır.

İşte bayram böyle olur.

Sadece laf-ı güzafla, kupkuru bir isim takıp da tatil edip milleti tembelliğe alıştırmanın bir manası yoktur.

En derin saygı ve sevgilerimle.