Hey Siri! Gofret Sever misin?

Hayatımıza büyük kolaylıklar getiren teknolojik aletleri, istifademize sunulmuş nimetler olarak görebiliriz. İhtiyaç duyduğumuz bilgiye internet aracılığıyla anında ulaşabileceğimiz bilgisayarlar, kilometrelerce uzakta olan yakınlarımızın sesini duymamızı sağlayan telefonlar, dünyada ve çevremizde olup bitenlerden anında bizi haberdar eden akıllı telefonlar-tabletler, sözünü ettiğimiz teknolojik aletlerden sadece bir kaçı. Hayatımızı kolaylaştırmak için icat edilen bu aletlerden aşırıya kaçarak faydalanma yoluna gitmemiz, onları amacı dışında kullanmamız anlamına gelir. Bu durumda, bu nimetlerden faydalanmak yerine onların zararlarına maruz kalırız. Başka bir deyişle, mü’min olarak diğer bütün nimetlerden istifade ettiğimiz gibi teknolojinin nimetlerinden de faydalanırken denge bilinciyle hareket etmeyip aşırıya kaçtığımız takdirde söz konusu nimetler, bizler için helalken harama dönüşebilir.

Hayatımızın olmazsa olmazı haline gelen teknolojik aletler gerçekte öyle midir?

Soruyu daha anlaşılır hale getirelim; " Teknolojik aletler olmazsa hayatımızı idame ettiremez hale mi geliriz?"

Teknolojiden faydalanmamız ölçüsüz, aşırı ve bağımlılık düzeyine gelmiş, hastalıklı bir hale dönüşmüşse cevabımız evet olur ve onlar olmadan hayatımızı sürdüremeyiz diye düşünürüz. Hâlbuki internetin 45, cep telefonunun 42, tablet cihazının 6 yıllık bir geçmişi var. Bunlar, ekmek gibi, su gibi hayatımızın olmazsa olmazı olsaydı, insanlık var olalı beri olması gerekirdi. Elli yıl önce bu teknolojik aletlerin hiç biri yoktu ve insanlar bizim kadar konforlu olmasa bile bunlar olmadan da yaşayabiliyordu. Öyleyse, günlük yaşantımızın bir alanı veya zamanı, cep telefonsuz, bilgisayarsız ve tabletsiz olursa hiç bir şey kaybetmeyiz. Daha anlaşılır bir ifadeyle, işten eve geldiğimiz günün akşamının en az bir saatini bu aletlerden uzak yaşayabiliriz. Bu konuda irade gösterebilmemiz, teknolojik aletlere bağımlılığımızla ters orantılıdır. Teknolojik aletlere bağımlığımızın şiddeti oranında onlardan günlük yaşantımızın bir zamanı veya alanında uzaklaşma iradesini göstermeye yakın ya da uzak oluruz.

Bizde bağımlılığa sebep olan her durum, irademizi zayıflatır. Herhangi bir günahı işleyen insanla günah arasında garip bir ilişki ortaya çıkar. Günah işlerken insanı "Bir defadan bir şey olmaz." diye kandıran şeytan, onu bir kaç kez bu günaha alıştırdıktan sonra, bu günahtan kurtulmanın bütün yollarını kapatmak adına "Bu günahı o kadar çok işledin ki artık af dileyip tevbe etsen de beyhude." şeklinde vesvese verir. Şeytanı tanımayan veya onunla ilgili gaflet içerisinde olan insan, bu noktadan sonra واحاطت به خطيئته  ayetinde ifade edildiği üzere günahının kendisini çepeçevre kuşattığı günahkâra dönüşür. Bu günahı olmadan hayatını devam ettiremez hale geldiğini zanneder. Hayatını bu günahtan ibaret görür. Günaha bağımlılık, irade zayıflığına sebep olduğundan bu durumdan kurtuluş, Allah'ın İnayeti ve bir hidayet vesilesi olmadıkça çok zordur.

Hâlbuki Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in günahı tanıttığı hadisleri bilen mü’min, şeytanın vesvesesinin farkında olur. Bir kez günaha düşmüşse bile Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadisleriyle olan irtibatı vesilesiyle irade zayıflığı göstermeyip günahın kendisini çepeçevre kuşatmasından, şeytanın kendisini günaha bağımlı yapmasından kurtulur.  Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in günahla ilgili; وَ الْإثْمُ مَا حَاكَ فِي صَدْرِكَ ،  وَ كَرِهْتَ  أنْ يَطَّلِعَ  عَلَيْهِ النَّاسُ “ Günah (kötülük) ise, vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmelerini istemediğin şeydir. ”Şeklindeki tanımından haberdar olan mü’min, davranışının günah olduğunun farkında olur ve şeytanın vesvesesine rağmen bu günahı tekrar işlememeye özen gösterir.

"Teknoloji bağımlılığının insanın Allah'la olan ilişkilerinde bu denli bir tahribata yol açtığını mı kastediyorsunuz?" dediğinizi duyar gibiyim.

Sahi, akıllı telefon, tablet ve sair teknolojik aletleri gün boyu elinden düşürmemek, maneviyatımızı ne kadar zarar verebilir ki?

Bu soruya  mü’minin dünya hayatıyla ilgili algısına bakarak cevap verebiliriz. Mü’mine göre dünya hayatı; zevk, eğlence ve nefsin her türlü heva ve hevesinin peşinde koşulduğu bir zaman dilimi değildir. İnsan ömrü sınırlı bir süre, nefsin heva, heves ve istekleri ise sınırsızdır. Bizler, teknolojik aletleri kullanmada onlara bağımlı olacak kadar aşırıya kaçarak aslında dünya hayatının ve ömrün sınırlı olduğu bilincini de yitiriyoruz. Hayırlı iş ve amellere, ibadetlere harcayacağımız zamandan çalarak akıllı telefon, tablet ve bilgisayar başında harcadığımız saniyelerin, dakikaların ve saatlerin kaçta kaçı bize, ailemize ve çevremize faydalı işler yapmamıza vesile oluyor. Günlerce bilgisayar başında oturup bilimsel bir çalışmayla uğraşıyor ve bunun sonucunda çevremize büyük faydalar sağlıyorsak harcadığımız zamanın bir salisesi bile boşa gitmemiştir. Ama kantarın topuzunu kaçırıp teknolojinin oyun, eğlence yönüne ailelerimizle geçireceğimiz akşamlarımızı feda ediyorsak, zamanın sahibi olan Allah'a zamanla ilgili vereceğimiz hesapta sağlam mazeretlerimiz olmalı.

Gelin şöyle bir deney yapalım.

O çok sevdiğimiz, elimizden düşüremediğimiz, akıllı telefonumuza ya da tabletimize ona olan sevgimizi ifade edelim. Vereceği tepki/tepkisizlik buzdolabından, çamaşır makinesinden yahut herhangi bir makineden farksız olur herhalde. Ama dönelim ve bunu elinden akıllı telefonunu veya tabletini ne zaman bırakacak diyerek ilgilimizi dört gözle bekleyen eşimize ve çocuğumuza söyleyelim. Hatta söylemeyelim, onlara sevgiyle bakalım. Elimizden düşüremediğimiz makinelerden çok farklı bir tepki verecekler elbette. Şimdi hayatımızda her ikisine verdiğimiz değer ve ayırdığımız zamanı-ki zaman ayırdığımız ölçüde bir şeye değer veririz.-kıyaslayalım.

Bu arada ben bunları yazarken dört buçuk yaşındaki oğlum bize misafirliğe gelen çok sevdiği kuzeninin elindeki telefonda her şeye cevap verecek şekilde programlanan bir uygulamaya, muhtemelen dikkatleri üstüne çekmek isteyen çocuk edası ve bütün masumiyetiyle şunu soruyordu. "Hey Siri; Gofret sever misin?"

 

Abdullah IŞIK                                                                                  

Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı