ABD’LİLERLE AŞIK ATILMAZ

Abd li gazeteci Seymour M. Hers 21 Ağustos 2013 yılında Şam’ın doğu bölgesi olan Guta’ya SARİN gazı atılması ile ilgili olarak Türkiye’yi suçlayan açıklamalarına devam ediyor.

Olayın meydana geldiği günleri hatırlayalım. Şam’ın doğu mahallelerine Sarin Gazı atılmış ve binlerce insan hayatını kaybetmişti.

Olay hemen Şam yönetimi üzerine yıkılmış, vay alçaklar bunudamı halkınıza reva görecektiniz, bu yaptığınızın en kısa sürede hesabı görülecektir denilmişti bir çok mahfil tarafından.

Bu gelişme üzerine ŞAM yönetimi hiç gecikmeden bir açıklama yaptı. O bölgelerde oturan insanlar rejimin yanında olanlar, üstelik şu anda muhaliflerle savaşan askerlerimizin yakınları, nasıl olur da biz rejimin yanında bulunan insanlarımıza böyle bir muameleyi reva görürüz, bu düpedüz Uluslar arası kuruluşları işin içerisine katmak isteyenlerin bir oyunu. Biz bölgeyi BM ler denetçilerine açıyoruz, gelsinler inceleme yapsınlar ve sonucu görsünler denilmişti.

Söz konusu davet üzerine, BM ler temsilcileri bölgeye gitmiş ve bir otelde birkaç gün bekletilmişlerdi. Bu bekletme işi dünya kamuoyuna, bakınız Suriye rejimi Sarin Gazının atılmasında kullanılan füze parçalarını olay yerinden uzaklaştırmak ve delilleri yok etmeye çalışıyorlar denildi. Olay üzerinden bir hafta gibi bir zaman geçer ise, Sarin Gazının bölgedeki tesiri yok olur, maddi deliller de ortadan kalktığından, bölgeye atılanın Sarin Gazı olduğu bile şüpheli hale gelir, böylece Şam yönetimi bu pislikten de paçayı sıyırır deniliyordu.

Ortaya atılan düşünce Türk Kamuoyunda da çokça yer buldu. Esed’in yapmış olduğu bu alçaklık asla kabul edilemez. Bakınız şimdi dünya ülkeleri daha hassas bir değerlendirme yapacaktır. Aslında Esed bu son hamlesi ile muhalifleri bütün bütün sindirmeye çalışıyor, ne yani Sarin Gazı ile öldürülen 1500 kişi insan da, konvansiyonel silahlarla öldürülen 150 binden azla insan insan değil mi? Artık dünya bu işe bir son vermek için son adımları atmak zorundadır denildi.

Pek tabii bu işi Esed’in yapmış olduğu varsayımı ile yapılan değerlendirmeler çok doğru olarak kabul edildi ve Türkiye’nin tezlerinin bir kez daha gerçek olduğu, Esed rejimi kendi insanını katletme konusunda oldukça “MAHİR” olduğu ifade edildi.

Fakat o da ne, başta ABD olmak üzere sanki dünya bize değil de Esed rejimini inanacak bir düşünce sergiliyor, Esed’in kendisi ile savaş halinde olan muhaliflere tesiri olmayan kimyasal bir silahı kullanmasının mümkün olmadığını gizli, saklı değil, açıktan ifade ediyorlardı.

Aslında Esed kendi halkına kimyasal bir silah olan Sarin Gazını bomba haline getirip kullanmış ise, bu Suriye iç savaşının sonu demekti ve başta ABD olmak üzere BM ler bu gidişe son verilmesi için adımlar atacaktı, böyle inanılıyordu.

Zira bunun bir örneği Saddam döneminde Irak’ın Kürt bölgesi olan Halepçede yaşanmış, İran/Irak savaşında kendilerine destek vermedikleri için suçladıkları Kürtlerin yaşadığı bölgeye kimyasal silah atılarak 5 binden fazla insanın ölmesine sebep olunmuş, bu gelişme Irak Saddam rejiminin sonunu getirmişti. İnsan zihni nisyan ile malul, lütfen hatırlayın Saddam Hüseyin Halepçe’ye kimyasal silah attığını hiçbir zaman kabul etmemiş, ancak onun bu inkarını kabul etmeyen başta ABD olmak üzere BM ler mensubu koalisyon güçlerinin Irak Operasyonunu başlatmalarına engel olmamıştı.

Irak’ta böyle davranan ABD bunun bir misli durumundaki Suriye’deki gelişmeye neden bigane kaldı, işte onu da Seymaour M. Hersh anlatıyor.

Hers Suriyeye Sarin Gazı yapımında kullanılan maddelerin Türkiye’den gönderildiğini, bu maddelerin MİT organizasyonunda Halebe kadar kamyonlarla taşındığını ve bunun “resmi” ABD li istihbarat kuruluşunun başkan yardımcısının raporuna dayalı olduğunu söylüyor.

Hersh’in bu beyanı gerek Türkiye ve gerekse ABD li yetkililer tarafından resmen yalanlandı. Fakat Seymaour M. Hersh elimde ABD İstihbarat Daire Başkan Vekilinin yazmış olduğu rapor var ve bu raporu Başkan dahil kimse yalanlayamaz diyor.

Seymeour M.Hersh’e,

Yazdığınız haber hakkında bazı eleştiriler geldi. Örneğin, 21 Ağustos'daki sarin gazı saldırısının 'volkan füzesi'yle yapıldığı ve bunun sadece rejimin elinde olduğunu ileri sürüyorlar sorusu üzerine bakın nasıl bir cevap veriyor.

"Ohh, evet, Elliot Higgins veya Brown Moses (Suriye'deki askeri gelişmeler üzerine yazan bir blog'cu) diyorlar kendisine. Ted Postol'la konuşmanı tavsiye ederim onun yerine. Postol (şu an MIT Üniversitesi'nde bilim, teknoloji ve uluslararası güvenlik profesörü, füze savunma uzmanı) daha önce Donanma Harekat Komutanı'nın bilim danışmanıydı. Postol aylar önce beni ilk aradığında (aralıkta yazdığı yazıyı kastediyor) bana, 'Başın belada, fena halde yanılıyorsun' dedi. Sonrasındaysa üzerinde çalıştıktan sonra bir başka e-posta gönderip, 'Vay canına, yazdığın doğruymuş' dedi. Bakınız, Higgins'i tanımıyorum. Sürekli bu volkan füzelerinden söz ediyor (Higgins 21 Ağustos saldırısının volkan füzeleriyle düzenlendiğini, bunların da sadece Suriye rejiminin elinde bulunduğunu, bununla ilgili birçok video bulunduğunu, dolayısıyla saldırıyı muhaliflerin yapmış olamayacağını savunuyor). Oysa (BM'nin Suriye'ye kimyasal silah saldırılarının incelenmesi için gönderdiği ekibin başkanı) Åke Sellström, 16 Eylül'de bir basın toplantısı yaptı ve saldırıda kullanılan füzelerin en fazla bir iki kilometre mesafe kat etmiş olduğunu söyledi (Aynı sonuca Postol ve ekibi de varmıştı)… Şimdi size soruyorum: Suriye ordusu, içinde sinir gazı bulunan füzeleri sadece bir iki kilometre öteye fırlatacak, öyle mi? (kahkaha atıyor.) Rüzgarın değişme ihtimali göz önüne alındığında, bu bir intihardır. Bu hakikaten cesaret ister! Ayrıca kullanılan füzenin isabetli bir füze olmadığı da anlatıyor.

Böylece Sarin Gazının hammaddesinin teminin Türkiye üzerinden MIT organizasyonunda Jandarma birliklerince Halep’e kadar götürüldüğü, birleştirmenin orada En Nusra tarafından yapıldığı ifade ediliyor.

Aslında Amerikalı kendi hükümetinin yalanlamasına rağmen Devlet Başkanları düzeyinde yapılan görüşmelerde, tansiyonları oldukça yükseltecek konuşmaların yapılmasının sebebinin, ABD li yetkililerin Esed’in kendi halkı üzerinde Sarin Gazı kullandığında dair iddianın yeterince kanıtlamamış olmasını gösteriyor, ardından kendi İstihbarat Daire Başkan vekilinin yazmış olduğu raporun,bizim tövbe billah söylemlerimizden daha fazla Başkanca dikkate alındığını ifade ediyor.

Yok yok bu Amerikalılarla aşık atılmaz arkadaş. Hatay yakınlarında durdurulan son MİT kamyonu işin tuzu biberi oldu.