ATEŞLE DANS

Türkiye kendi toprağı sayılan yerlere dışarıdan bir tecavüz geldiği takdirde elbette elinden geleni ardına koymaz. Meseleyi biliyorsunuz. Suriye toprakları içerisinde bizim Mürşit Pınar beldemize 20 kilometre mesafede Süleyman Şah türbesi var. Orası Lozan Antlaşması mucibince bizim toprağımız olarak belirlenmiş ve bu kara parçasını askerlerimiz koruyor.

Bu vatan toprağının geçen hafta İŞİD militanlarınca boşaltılmasının istendiği, bunun için Türkiye’ye 3 gün süre tanındığı, sürenin sonunda buranın yerle bir edileceği ültimatomu!!! verildiği haberleri yayınlandı.

Türkiye bu talebe çok sert bir karşılık verdi ve söz konusu olanın VATAN TOPRAĞINI korumak ise gerisinin teferruat olduğu anlamına gelen açıklamalar yapıldı ve gerektiğinde bu bölgenin korunması için Askeri müdahale yapılacağı bildirildi.

Bu arada bir Suriye MİG 29 uçağı Türkiye hava sahasını ihlal etti diye düşürüldü.

Şimdi de Türk Dış işleri Bakanının Ordu yetkilileri ile yapmış olduğu Suriye ile ilgili HARP OYUNUNUN TELEFON DİNLEME kayıtları basına yansıdı.

Bu kayıtlarda Türkiye’nin Suriye toprakları içerisindeki Süleyman Şah türbesinin bulunduğu yere birkaç saldırı yapacak istihbarat elemanlarının gönderileceği, vaki atış sonrasında mevzii bir çatışma ortamı yaratılacağı, bu girişim sonrasında kamuoyunda Suriye’nin Türkiye topraklarına saldırı başlattığı propagandasının yayınlanacağı ve ardından Ordunun Suriye rejimine karşı savaş ilan edeceği, “savaş öncesi” bilgileri olarak Türkiye’ye bomba gibi düştü.

Biz Suriye ile savaş halinde değiliz.

Suriye rejimi kendi ülkesinde 3 yıldan beri yaşanan iç savaşta komşusu Türkiye’nin kendi yanında yer almadığını biliyor.

Üstelik Türkiye’nin Suriye rejimi ile savaş halinde olan ve sayıları bini bulduğu bildirilen çatışmacılardan, ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNA destek verdiği de sır değil.

Suriye açıktan ifade etmese de Türkiye’nin bu tavrını düşmanca telakki ediyor. Zaten kim olsa böyle düşünür, başka türlüsü hamakat olarak algılanır.

Ancak Suriye rejimi Hatay açıklarında bizim bir savaş uçağımızı düşürmekle, kendince gözdağı verdi.

Bu uçağın düşürülmesi, bir anlamda Türkiye’nin bölgedeki gücünün test edilmesi idi. Acaba Türkiye gerçek anlamda bir savaşı göze alabilecek durumda mı değil mi, başta Rusya olmak üzere bölgede Suriye rejimine destek veren İran, BAE ,

Mısır gibi ülkeler tarafından öğrenilmeye çalışıldı. O gün için meydana gelen Uçak düşürme olayı Türkiye tarafından bir savaş sebebi sayılmadığına göre, daha sonraki gelişmeler bu ülkeler tarafından teferruat olarak algılandı.

Türkiye bir fırsatını yakaladı, Hatay açıklarında Suriye uçaklarının bir mil kadar(yani bir buçuk kilometre) Türkiye hava sahasını ihlal etmesinden ötürü bir Suriye MİG 29 uçağını düşürdü.

Komşu ülkelerimiz olan Rusya, İran, Irak, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya gibi ülkelerin savaş uçakları hemen her gün bizim hava sahamızı veya bizim savaş uçaklarımızın onların hava sahasını nasıl da ihlal ettiği herkesin bildiği gerçeklerdendir. Bu ihlaller sonrasında taraf ülkeler bakımından NOTAMLAR düzenlenir ve karşı tarafa bildirilir. Aslında bu ihlaller çoğu kez savaş uçaklarının uçuş mesafelerini yeterince ayarlayamamaları, bazen da kastı olarak yapılır. Fakat iş hiçbir zaman bu ihlallerden ötürü bir savaş ilanı olarak algılanmaz ve yukarıda belirttiğimiz gibi karşılıklı NOTAMLAR verilir ve iş biter.

Aksi durum söz konusu olsa hemen her gün ülkelerin biri birlerine savaş ilan etmeleri gibi bir absürdlük olarak ortaya çıkar ki, kimse bu işin altından kalkamaz.

Suriye savaş uçağının düşürülmesinden sonra Türkiye Dış İşleri Bakanının Askeri en üst düzey yetkililerle yapmış olduğu toplantıda adeta Suriye’ye nasıl müdahale edilir, daha doğrusu Suriye’ye savaş ilan etmek için nasıl bir bahane bulunur noktasına gelmemiz, hepimiz için oldukça düşündürücüdür.

Ahmet bey Suriye politikasında gerçekten çakmıştır. Hiç bunun lamı cimi yoktur. O yazmış olduğu stratejik derinlik (düşünce)isimli kitabının artık nasıl uygulamada yeri olmadığını fena halde anlamış olması gerekirken, hala düşüncelerinin geçerliliğini korumak ve ülkeyi bir savaşa sürüklemek için bahaneler bulmaya çalışmaktadır.

Suriye’deki rejimin üç ay içerisinde iş savaş sebebi ile çökeceğini iddia etmiş, bunu Ak Partinin basına kapalı bütün toplantılarında ifade ederek, hem Hükümeti ve hem de Parti Gurubunu yanıltmıştır. Şimdi Suriye rejimini içerisine düşmüş olduğu zor durumdan yararlanmak ve kendi politikalarının nasıl da doğru olduğunu ispatlamak için ülkeyi savaşa sokmaya çalışmaktadır.

Bu asla kabul edilemez.

Suriye’de keşke bir iç savaş olmasa idi. Olayın başına dönecek olur isek, Türk Dış İşleri Bakanı sürekli biçimde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e gidip geliyor, O’na şu sürede bunu yap, bu sürede şunu yap diye telkinde bulunuyordu. İstediği şeyler günü birlik halledilecek meseleler değildi. Zamana, hem de çok zamana ihtiyaç vardı. Onun az buçuk bir zamanı bile kullanmasına imkan verilmeden,

Türkiye Suriye münasebetlerinin koptuğu ilan edildi. Ve Esed’den çekip gitmesi istendi. Biz o günlerde de, şimdi de Ahmet Beyin Suriye politikasının arızalarla dolu olduğunu biliyorduk, bunu ifade ettik, şimdi de ifade etmekten çekinmiyoruz.

Ahmet bey dış işlerinden gelmedi ve özellikle de Güney ve Güney Doğu coğrafyasını bilmiyor. ABD nin kendisine yapmış olduğu telkinlere “itimat” ederek Suriye’nin bu hale gelmesinin “mimarlarından” birisi oldu.

Şimdi de açık ve net söyleyelim, Genelkurmay ikinci başkanı ile birlikte yaptığı toplantıda yaptıkları konuşmalardan basına yansıyanlar bir harp oyunu değil, bir ateşle dans etmenin hazırlıklarıdır.

SAYIN BAKAN BU MİLLET SAVAŞ İSTEMİYOR.

Süleyman Şah Türbesini Suriye rejimi bombalasa bile, buna mevzii cevap vermenin ötesinde topyekun bur savaşa girme nedeni yapılmamalıdır.

Kaldı ki, Süleyman Şah türbesini bombalayacaklarını söyleyen ve bölgenin denetimini elinde tutan İŞİD(Irak Şam İslam Devleti Militanları) Suriye rejimi ile de kavgalı. Onların böyle bir eylemini Suriye Devletine nasıl mal ederiz. Ha ben İŞİD i de, Suriye Rejimini de kendime muhalif görüyorum diyorsanız, zaten savaşmaya karar vermişsiniz gibi bir algı ortaya çıkar ki, bu savaşın Türkiye’nin Güneydoğusunda nasıl bir etki yaratacağını, bu işe Rusya’nın ve İran’ın ne diyeceğini de hesaplamanız lazım.

Ülke sadece Ahmet beyin ülkesi değil, hepimizin.

Arkadaş senin Suriye politikandan Türkiye’nin asgari yüzde 90 ı rahatsız. Millet bana yetki verdi, istediğimi yaparım, yok böyle bir şey. Haberin olsun.