BIÇAK SIRTINDA BİLE

Dün akşam Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbası İsrail’in Gazze Şeridine yapılan saldırısı ile ilgili olarak dinlerken, tüylerim diken diken oldu.

Mahmut Abbas bu konuşmasında, Birleşmiş Milletlere sesleniyor, İsrail’in Gazze’ye bir kara saldırısı başlatmak üzere olduğunu, tanklarını sınıra yığdığını, 40 bin yedeğini askere çağırdığını, her an bir saldırı tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi ve ardından sınırdaki köylerimizi boşaltıyoruz diye ekledi.

Mahmut Abbas bir kara harekatında Filistinlilerin telafisi imkansız zarara uğrayacağını, ellerinde düzenli bir orduya karşı koyacak hiçbir şey olmadığını, Gazze şeridine sığınmış kalmış olan insanlara karşı yapılacak bu harekat sonrasında meydana gelecek katliamın faturasının ağır olacağını ifade ederken, adeta dünya insanlığına yalvarıyor, ne olursunuz acele edin, tedbir alın, yarın çok geç olabilir diyordu.

Hastanelerimiz ağzına kadar yaralılarla dolu, ilacımız yok, içecek temiz suyumuz ve yiyecek ekmeğimiz yok. Konuyu görüşmek üzere acilen toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşan Filistin temsilcisi, tek tek şehit olanların isimlerini okurken gözyaşlarına boğuluyor, sesi kesiliyor.

Filistinlilerin bu yakarışlarına Türkiye Cumhurbaşkanlığından Cuma Namazı öncesinde bir açıklama geldi ve masum sivillere daha fazla zarar vermenin İsrail bakımından da bir yararı olmayacağını, bir an önce ateş kes ilan edilmesi gerektiğini, yaralılara yardım malzemesi ulaştırılması için imkan verilmesi istendi.

Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey, Cuma Namazı sonrasında da, aynı düşüncelerini tekrar etti.

Sayın Cumhurbaşkanımız Cuma Namazlarını köşk içerisindeki Camide kılıyor çoğu zaman. Fakat gerek Türkiye halkına ve gerekse dünya insanlığına mesaj verilmesi gerektiğinde Cuma Namazlarını halk arasında kılıyor ve namaz çıkışında da, o konulara ilişkin görüşlerini açıklıyor.

Cumhurbaşkanlığı köşkünden Cuma Namazı öncesinde konuya ilişkin yazılı mesaj verildiği halde, Sayın Cumhurbaşkanımızın Namazı sivil bir alanda eda ettikten sonra aynı yönde açıklamaları ilk ağızdan yapmasının büyük

bir ehemmiyeti olduğu ortada. Zaten konuşmaya böyle bir anlam yüklenmesi istendiği için Cuma Namazı sonrasında bu açıklama yapıldı ve İsrail ciddi manada uyarıldı.

Cumhurbaşkanımızın bu uyarısından sonra İsrail Başbakanı Netanyahu’dan cevap geldi ve Filistin’e(Gazze’ye) yapılacak her türlü insani yardımı organize edebileceklerini ifade etti.

İsrail’un bu açıklamasına bu aşamada sanıyorum kimse gözünü kör, kulağını sağır edemez. Zira Gazze’ye ya Mısır üzerinden yardım malzemesi gönderilecek veya İsrail üzerinden. Mısır ile Türkiye’nin şu anda arası, İsrail’den çok farklı değil. Hem zaten Mısır hükümeti Refah sınır kapısını 3 günlüğüne geçici olarak açtı ve o süre doldu. Şimdi ya dolaylı yollardan Mısır zorlanarak refah sınır kapısının açılması sağlanacak ve çok zor durumda olan Gazzelilere yardım eli uzatılacak veya İsrail üzerinden bu yardım yapılacak.

İsrail doğrudan kendisini muhatap kabul edip, yardım malzemelerinin dağıtımını organize edeceğini söylediğine göre, bu yolun denenmesi ve aç bi ilaç olan Filistinlilerin yardımına acil olarak koşulması lazım. Zira o bölge şu anda tam bir bıçak sırtı. Hemen hemen hiçbir şey yok.

Sayın Cumhurbaşkanımızın “Gazze’ye acil olarak yardım malzemesi ulaştırılması lazım, sivil vatandaşların daha fazla can kaybının önlenmesi gerekiyor” açıklamasına Netanyahunun verdiği “biz bu işi organize ederiz” karşılığı, oradaki kardeşlerimizin bıçak sırtından bir nebzecik inmesi için büyük ehemmiyet taşıyor. Bu girişim belki İsrail’in Gazze’ye bir kara harekatı yapmasının önüne bile geçer.

Bu arada Sayın Başbakanımızdan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmemesine sebep olarak, İsrail’in son üç gün içerisinde Gazze şeridine 300 ton bomba atması, yüzlerce insanı öldürmesi ve binlercesini yaralaması ile her şey daha iyi anlaşılıyor, açıklaması geldi.

Türkiye-İsrail ilişkilerindeki One Minute de başlayan ve Mavi Marmara gemisi ile pik yapan siyasi gerginlik, İsrail’in son Gazze saldırısı ile iyice arttı. Ancak ekonomik ilişkilerde herhangi bir sorunun yaşanmadığı, hatta Türkiye’nin Kuzey Irak’tan dünya pazarlarına satmak üzere aldığı petrolü, İsrail’e gönderdiği yolundaki iddialar, şu aziz mübarek günde çok canımızı sıktı. Kimi insanlar ilişkilerdeki kavganın yüzeysel olduğunu, alttan alta her türlü münasebetin kesintisiz devam ettiğini söylüyorlar ki, bu tutum,

İsral’in azgınlığına gem vurmaya yetmiyor, hatta Gemi Azıya Alan İsrail Rahvan gidiyormuş diyenler bile var. Ne diyeceğimi bilemiyorum.

Son söz: Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas konu ile ilgili olarak yapmış olduğu son açıklamasında, derhal ateşkesin sağlanması lazım, ancak bu konuda ne İsrail ve ne de Hamas ikna olmuş değil gibi bir cümle kullandı ki, onun bu cümlesi ile büyük devlet adamı nasıl olunuyormuş, anlama imkanı buldum. Ya arkadaş, Hamas’ın elinde tümünü İsrail’in havada yok ettiği birkaç füze bozuntusundan başka ne tür bir silah var. Hamas’ın tankı mı var, topu mu var, Hamas’ın Savaş Uçağı, Helikopteri mi var, Hamas’ın neyi var? tabii bu zatı muhterem de Hamas’ın elinde dişe dokunur hiçbir şey olmadığını biliyor. Fakat kendi yerini sağlamlaştırmak, daha yeni oluşturulmuş olan merkezi hükümet ile Hamas arasındaki birliktelikten, mekan kaybına uğramamak için, iki arada, bir derede kendi insanını levmetmekten çekinmiyor. Ateş kese yanaşmayanlardan birisinin de Hamas olduğunu söylüyor.

Müslümanlardaki bu basiret bağlanması devam ettiği sürece, daha çok şehit veririz.