BUNLAR BÜNYEDE TUTULDUKÇA

Bağlarda, Yenişehirde, Sur içinin her tarafında, özellikle Mardin kapı semtinde kapkaç olayları almış başını gitmişti.

Hemen her gün ortalama 15-16 kapkaç olayının cereyan etmiş olduğu şehirde insanlarımız, bunlar içerisinde tabii ki hanım kardeşlerimiz ile yaşlılarımız adeta evlerine mahkum olmuşlardı.

İnsanlar dışarı çıkmaya korkar hale gelmişlerdi.

Biz de sağı solu arayarak, sürekli biçimde Valiliği ve Emniyet Müdürlüğünü uyararak bu işe bir son vermelerini talep ediyorduk. Ancak tüm uyarılarımız suya yazılmış bir yazı gibi idi. Şehirde kapkaçın önüne geçilemiyor, paralarını, cüzdanlarını, cep telefonlarını kaptıranlardan bazıları biraz direnç gösterince, bu defa çeşitli yerlerinden bıçak darbesi alıyor, yerlerde sürükleniyordu.

Bir gün içerisinde ortalama 15-16 kapkaç olayının şehirde gerçekleşmesi ne demekti. Hemen herkes acaba çarşıya çıksam, bir şeyler almaya çalışsam, paramı mı kaptırırım, yerlerde mi sürüklenirim, telefonumu çaldırırım endişesi taşıyordu.

Bu durum özellikle esnafı şoke etmişti. Zira birçok insan günlük alışverişlerini yapmak için olsun dışarı çıkmayınca, esnaf ta iş yapamaz hale gelmişti.

Parlamento çalışmalarından fırsat buldukça şehre her gidişimizde bu tür şikayetler ile karşılaşıyor, biz de ilgililerine durumu izah ediyor ve çare bulmalarını istiyorduk.

İki örnek anlatacağım.

Birisi Çermik ilçemizde gerçekleşmişti.

Bizde şehrin yerlileri asla hırsızlık yapmazlar ve hırsızlık yapanları da hiç hoş karşılamazlar.

Bir gün beni İlçe Başkanımız aradı, ya ağabey biliyor musun bu gece çarşıda büyük bir hırsızlık olayı gerçekleşti ve kuyumcu bir arkadaşın işyerinin duvarı yıkılarak, dükkanındaki altınları götürüldü.

Nasıl dedim, çarşının göbeğinde gece kuyumcu kardeşimizin dükkanının duvarı yıkılıyor, altınları çalınıp götürülüyor, emniyetin haberi olmuyor, böyle bir şey olabilir mi, bizim gece emniyetini sağlamaya yönelik emniyet birimlerimiz yok mu, bu kadar gürültü patırtı yapılır iken, kimsenin haberi olmamış mı diye sorularımı ardı arkasına sıraladım.

O günlerde ilçede bir şayia da almış başını gidiyordu. Güya Emniyet yetkilileri hırsızlarla işbirliği yapıyor falan diye. Ben buna hiçbir şekilde inanmadığımı söyledim. Hakkında şaibe dolaşan ilçe emniyet amirinin bir başka yerde görevlendirilmesini İl Emniyet Müdüründen talep ettim. Benim bu talebin yerine getirilmedi

Aradan birkaç gün geçti. Diyarbakır’da Cahit Sıtkı Tarancının doğduğu evde bir etkinlik vardı. Oraya gittim. İl Emniyet Müdürü de geldi. Ona Çermikte meydana gelen hırsızlık olayının hala çözülmediğini, emniyet amiri hakkındaki şaibenin devam ettiğini, adamı niye bir başka yerde görevlendirmediklerini sordum. İl Emniyet Müdürü, böyle her olaydan sonra Emniyet Amirlerini görevden alacak isek, bu işleri yürütemeyiz dedi. Kafamın tası attı adeta. Ya arkadaş adam hakkında söylenti var, anlamıyor musun, yoksa ilçenin göbeğinde böyle bir hırsızlık olayı gerçekleştirilemezdi diyorlar dedim. bastırdım, emniyet amirini ilçeden aldırdım. Öyle dükkan duvarı yıkarak altın çalma olayları sona erdi.

İkinci olay konumuza daha uygun düşüyor.

Diyarbakır’da sürüp giden kapkaç olayları bir defasında, hatırı sayılır bir vatandaşımızın öldürülmesi ile neticelendi. Mardin Kapı semtinde kapkaç olayı yapanların önüne geçip onları engellemeye çalışan bir hemşehrimiz bıçaklanarak öldürüldü.

Diyarbakır’da idim.

Cenaze defnedilecek, ne yapalım, cenazeye katılalım mı, yoksa uzak durup gelişmeleri seyredelim mi diye İl Başkanı Abdurrahman Kurt bey ile fikir alışverişinde bulunuyoruz.

Abdurrahman bey bana “ağabey sen bu konuda bir karar ver ne dersen onu yapalım” dedi.

Tamam Cenazenin defni için mezarlığa gidiyoruz dedim.

Etraftakiler, bakın orada çok sert bir tepki ile karşılaşabilirsiniz, hatta bu fiili saldırıya dönüşebilir, kontrol edilmeyebilir dediler.

Emniyet yetkilileri de aynı fikri ileri sürdüler.

Ben ısrarcı oldum, ne olursa olsun mezarlığa gideceğiz ve halkla beraber olacağız. Acıları paylaşacağız. Küfür olsa dahi yutacağız, fiili saldırı olursa, kaçacağız dedim.

Ben ve Abdurrahman bey yanımıza daha başka kimseyi almadan mezarlığa gittik. Başkalarını yanımıza almamamızın sebebi, ola ki yanımızda gelenler söylenmesi muhtemel ağır laflara karşılık versinler ve yeni bir karışıklığın çıkmasına neden olsunlar.

Kalktık gittik. Cenaze Mardin Kapı Mezarlığında yerde. Basının kameralarının ışıkları çevreyi adeta gündüze çevirmiş. Bizim olay yerine gittiğimizi basın görünce, doğal olarak flaşlarını üzerimize çevirdi ve bize ölümle biten kapkaç olayına ne diyorsunuz diye sordular.

Kerem aldı sazı eline söyledi, bakalım ne söyledi.

Dedim ki, hiç kuşku yok ki, bu ölümden biz sorumluyuz. Kim ne derse desin biz bu olayı önleyebilmeli idik. Nasıl olur da bu kadar büyük işlere imza atan Ak Parti iktidarı, İlimizin evini eyvana çeviren üç beş sergerdanla baş edemiyor, biz böyle bir şeyi kabul edemeyiz.

Meşum bir olay sonucu vefat eden, bizden birisi olan, vatandaşımızın kaybından ötürü büyük elem duyuyorum. Biz bu ölümü önleyemedik, ancak katillerini yarın saat 12.00 ye kadar inşallah bulacağız ve adalete teslim edeceğiz. Köşe başlarını sivil emniyet görevlilerince tutup mahalle serserilerinin yaptığı kapkaç sonrasında yakalanmalarını temin edemeyen emniyet yetkililerine sesleniyorum. Yarın 12.00 ye kadar bu katiller bulunmaz ise, ben Emniyeti sorumlu tutacağım ve onlarla çalışmak istemediğimi hükümetin yetkililerine ileteceğim. Çermik olayından sonra birde bu ölümlü hadise, bizim Emniyet yetkililerine bakışımızı değiştirmiştir, dedim.

Bir Allah’ın kulu cenazede ne bana ve ne de il Başkanımıza kem bir söz söylemedi. Cenazeyi dualar eşliğinde defnettik.

Sonraki gün sabah bana Emniyet Müdür Muavini olan bayan telefonla ulaştı. Vekilim katilleri bulduk, emniyette sorgulanıyorlar dedi. Tamam dedim ben görevimi yaptım.

Öğleden sonra yine İl Başkanımız ile birlikte Mardinkapıdaki taziye evine gittik. Onlara katillerin yakalandığını söyledim. Acımız büyük ama, katillerin bulunması bir nebze bunu hafifletti dedim.

Benim güzel hemşehrilerim bizi bir başlarının üstüne koymadılar. Her türlü iltifatı yaptılar, siz zaten yanımızdasınız, bundan sonra da böyle olacağını biliyoruz dediler.

Bütün bunları Somada vatandaşa tekme atan ve attığı tekme sonucunda gidip bir de ayağım incindi diye rapor alan görevli için söyledim, yazdım.

Hani merdi Kıpti şecaat arzedeyim derken sirkatin söyler lafı var ya. İşte o misal.

Ortaya zaten bir sürü görüntü çıkmıştı. Hüseyin Çelik beyin dediği gibi “insanların ona tekme atması sonucu darbe aldığı, onun da buna karşılık verdiği ve rapor aldığı” şeklinde hadisenin gerçekleşmediği, adamın doğrudan doğruya yere yatırılan protestocuyu tekmelediği ortaya çıktı.

Neyse bu rapor işi çok iyi oldu. Hiç olmaz ise vatandaşa attığı tekmenin şiddetinin 8 gücünde olduğu anlaşıldı.

Peki ne diyorsun. Hiç ne diyeceğim ki, bu ve buna benzer hadiseler kaale alınıp gereği yapılamadıkça, birikir, birikir ve sonunda infilaka sebebiyet verir, hepsi o. Sonucu ifade eden başka misaller vardı yazmadım.