EĞER ÇORABINIZIN ALTI DELİK DEĞİLSE

Eğer çorabınızın altı

Delik değilse,

Hırant Dink olamazsınız,

Eğer çorabınızın altı delik değilse,

Maden işçisi olamazsınız,

Eğer çorabınız delik değilse,

Kimse

Size

Kurşun sıkmaz,

Kimse sizi,

Kurşun sıkmaya

Değer bulmaz.

Eğer çorabınız delik değilse,

Evinizin,

İşyerinizin,

Önünde kör kurşunlara kurban gitme hakkınız!!! olmaz.

Maden ocaklarının diplerinde,

Derinliklerinde,

Bir karanlık dünyada,

Bir karanlıklı odada,

Kömür dumanının

Zifiri boğuculuğunda

Son nefesinizi verirken,

Bari evladıma iki satır yazı yazayım,

Ama kağıdım yok,

Olsun,

Avuç içlerim var ya,

Hani yavruları okşadığımız,

Kader çizgilerimizin yazılı olduğu

Avuç içleri,

Kimisi uzun,

Kimisi kısa çizgiler.

“O”, gelmeden,

Noktayı ben koyarım

Ve

Yavrum diye başlarım

Oğlum derim,

Hakkını helal et.

Oğlan okur,

Biz okuruz,

Dünya Alem okur,

Kapkaranlıklı bir

Zindanda,

Oğlunun dünyaya gelişine

Sebep olan

BABA.

Oğlum hakkını helal et diye yazar.

Oğlanın babadaki

Hakkı nedir?

Ölürken baba,

Akşam evine

Ekmek ve

SÜT

Götüremeyecektir.

Çocuğun hakkı budur.

Ve

O çocuktan

Baba

Helallik istemektedir.

Eğer çoraplarınızın altı delik değilse,

Maden işçisi olamazsınız,

Tarlada rençber.

Fikir işçisi olamazsınız,

Şehit,

Asla, ama asla olamazsınız.

Birisi anlatıyordu,

Ben maskemi hiç çıkarmadım,

Adeta put gibi durdum.

Ama

Arkadaşlarım,

Can havlini bırakıp,

Ruh halinin,

“havl” ve “kuvvetine” sığındılar.

Bulanık çamurlu suda abdest aldılar,

Su bulamayanlar,

Toprakla teyemmüm ettiler,

Namaz kıldılar,

Sonra yığılıp kaldılar,

Şehit oldular.

Çorabım delik değildi,

Ben sağ kaldım.

Biz sağ kaldık…

Biz…

Sanki,

Bize ölüm yok.

Onun için biz,

Altı delikli,

Çoraplar

Giymeyiz.

Atmaca gibi pençelerimiz.

Söyleyin, ya Allah aşkına söyleyin,

8 yaşında bir kız çocuğunun,

Babam da gitti, dayım da gitti avazı ile döktüğü gözyaşına

Ne diyeceğiz.

Bir diğeri anasının yamacında, iki gözü iki çeşme, ellerinin tersi ile silerken gözyaşlarını,

Tabiiki ne diyelim, Allah’tan geldi. Hani çok şükür annem yanımda, onun daha fazla üzülmesini istemiyorum, babam da olsa çok güzel olurdu fakat artık o yok. Yokluğuna alışamayacağız, katlanacağız, sabredeceğiz diyordu da,

Gizliden gizliye o yaşı ile anasına sabır telkin ediyordu, onun üzülmesine dayanamıyordu.

Hani çöllerde feryat figan ağlayan çocuğa niye ağladığını sormuştu,

Peygamber.

Annem de, babam da öldü, kimsem kalmadı, ona ağlıyorum,

Demesi üzerine,

Ben baban, Ayşe Annen olsun istemez misin dediğinde,

Gözyaşları sevince kalbolmuştu yavrunun.

Onlar gibilerine,

Bana ne,

Benim çoraplarımın altı delik değil ki mi diyeceğiz.

Şimdi himmet zamanı, anlıyorsunuz değil mi?