ERKEN AÇIKLAMA NEYİ İFADE EDİYOR

Sayın Cumhurbaşkanı yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi için görüşü sorulduğunda; şahsımı ilgilendiren bu konuda elbette benim görüşümün bir kıymeti olacaktır, zaten bu herkes bakımından geçerli bir şeydir, ancak sözü edilen konuda bir sonuca varmak için, Sayın Başbakan ile görüşeceğim, ondan sonra ki gelişmelere hep birlikte şahit olacaksınız demişti.

Sayın Başbakanın Milletvekilleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimini görüşmeye başlaması üzerine, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ahmet Sever’den bir açıklama geldi. Konunun henüz taraflar arasında görüşme konusu olmadığı ifade edildi.

Çok geçmeden Ahmet Sever’in bu açıklamasının, tam da onun dediği noktada olmadığı ve Başbakan ile Cumhurbaşkanının bir görüşme yaptıklarını Sayın Başbakan açıkladı.

İnce politik ayrıntıların çeşitli biçimlerde ifade edildiği bir sırada, Sayın Cumhurbaşkanı “D evletin en üst kademelerinde görev yapmış birisi olarak, tekrar meydanlara dönüp, Putin-Medvedev modelinde bir yapılanmanın Türkiye açısından uygulanmasını şık bulmadığını” ifade eden açıklaması geldi.

Yani Sayın Cumhurbaşkanı mümkün ise köşkte bir dönem daha görev yapmayı istediğini, ama Sayın Başbakan ile yapacağı görüşmelerde, O’nun bu yönde bir isteği var ise, ihtilaf çıkarma niyetinde olmadığını, bir BARTIN modeli ile seçilip parlamentoya gelmeyi istemediğini artık açıkça beyan etmiş oldu.

Köşkün Sayın Başbakan ile bu konular henüz görüşülmedi, enikonu bir görüşme yapıldıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamaların yapılacağı yönündeki beyanının aksine, nerede ise tüm inisiyatifi ve sorumluluğu Sayın Başbakana bırakan açıklaması, hiç kuşkusuz Abdullah Gül beyi tanımayanlar için sürpriz oldu.

Görülüyor ki, Sayın Cumhurbaşkanı öyle gizli saklı değil, çok net bir tarzda görüşlerini ifade etti, yani oyun peşinde olmadığını, memleketin selameti açısından ve siyasetin ortaya koyduğu prespektifler yönünden, sizin bir talebiniz yok ise, ben yeniden Cumhurbaşkanı olmak isterim demenin haricinde, Sayın Başbakanın elini tamamen serbest bırakma yolunu seçti ki, bu O’nun “Güvenilir İnsan” olma yönündeki imajını bir kez daha teyit etmiş oldu.

Bundan sonra Sayın Başbakan, gerek Cumhurbaşkanlığı konusunda ve gerekse hükümetin bundan sonraki dizaynında hiçbir sıkıntı yaşamadan serbestçe hareket etme imkanını buldu.

İki lider henüz bu konuda kamuoyunun beklediği anlamda bir görüşme yapmadılar ve bunu millete deklare etmediler.

O görüşmeler yapılacak ve çok uzak olmayan bir zaman kesiti içerisinde toplumun beklentilerine bir cevap verilecektir.

Bekleyip göreceğiz.                      

Ancak gelişmelere bakıldığında ortaya çıkan ufak tefek çelişkiler herkesin zihnini karıştırıyor.

Cumhurbaşkanı bundan sonra yüklenmesi gereken görevler bakımından henüz çok genç.

Neden bir anda köşeye çekilmek gibi algılanan bir karar verdi?

Kendisine göre bir takım gerekçeleri olsa da, Sayın Başbakan ile yapmasını herkesin beklediği görüşme yapılmadan, hemen hemen herkesin aynı kanıyı paylaştığı, görüşme sonrasında bir anlamda söylenecekleri ifade eden erken açıklamaları neden yaptı?

Ben bir başıma buralara gelmedim, siyaset arkadaşlarım var, onların gayretleri söz konusu, bu meseleleri onlarla görüşmeden size bir şey söyleyemem ifadesinde isimleri geçen,Başbakan haricinde arkadaşları(ki onunla da henüz bir görüşme yapmamıştı) kimlerdi? Bunları bilmiyoruz.

Şöyle düşünelim. Sayın Cumhurbaşkanı aday olmadı ve partinin de başına geçmedi. Sayın Başbakan seçimlere girdi ve Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Abdullah Gül çapında Ak Parti içerisinde başa baş, dişe diş bir talepte bulunacak kimse de olmadığına göre, Türkiye’nin bir Başbakanı ve Hükümeti olsa da, artık halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanı yarı başkandır, hem Cumhuriyeti ve hem de hükümeti temsil etme yönünde gayreti olacaktır.

Bu hal, Cumhurbaşkanının tüm hareketlerinin muhalefet tarafından, artık ağır eleştiri sınırlarını aşan ve belki de şu son seçim arefesinde yaşadığımız tarzda hakarete varan söylemlerin ortaya çıkmasına neden olduğunda, o alan nasıl korunacaktır.

Fiili başkanlık rejimini, anayasal ve yasal engeller sebebiyle içine sindiremeyen muhalefetin çıkışlarının yarattığı kaos, ağır rejim bunalımını beraberinde getirdiğinde; Sayın Abdullah Gül, ben unumu eledim, eleğimi astım mı diyecektir?