EYLEM İLE SÖYLEM UYGUN OLMALI

Rojawa bölgesinde IŞİD’in ilerleyişini durdurmak için batının harekete geçmesinden sonra, iç siyasette de büyük çalkantılar meydana gelmeye başladı.          

Önceleri Selahattin bey Türkiye’nin neden IŞİD zulmüne karşı koymadığını, neden bunlara karşı PYD güçlerine destek olmadığını sordu ve ardı arkasına eleştiriler getirdi ülkesine.

Daha sonra eşbaşkanlardan birisi yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine karşı olduklarını,

Türkiyeden istenenin,

PYD nin silahlı kanadı olan HPG güçlerine silah vermesi olduğunu açıkladı.

Türkiye HPG ye silah versin, oradan gelenler Türk Askerini taşa tutsun…

Rojawa bölgesinde, HPG nin yeteri kadar silaha sahip olmamasından ötürü, IŞİD militanlarına karşı koymakta güçlük çektiği artık açıktan açığa seslendiriliyor.

PYD nin ve onun silahlı kanadı HPG nin , PKK nın bir uzantısı oluğunu herkes biliyor ve bu zaten gizlenmiyor da.

Şimdi her ne kadar bir barış süreci ile ilgili çalışmalar, gayretler devam ettirilse de Türkiye PKK ile bir barış yapmış değil.

Zaten o sebeple değil mi ki, Kandilden gerek Mustafa Karasu ve gerekse Murat Karayılan ve diğerleri, sürecin her an kopma noktasına geldiği, PKK nın silahlı güçlerinin harekete geçeceği ve Kürtlerin de Serhildanı yükseltecekleri yolunda açıklamalar geliyor.

Bu açıklamalar Türkiye tarafında şantaj nitelikli tehdit olarak algılandı ve hükümet kanadından yapılan sert açıklamada “öyle kandilde yan gelip yatmaktansa gidin Kobani de çatışmalara katılın ve kendi Kürtlerinize sahip çıkın, böyle bir kandırmaca ve sahtekarlık olmaz” denildi.

Bizler çok doğru bir enformasyon ile karşı karşıya olmadığımızdan, Kobani de neler olup bitiyor, oralarda çatışmalara girenlerin gerçek kimlikleri ne, onu bilmiyoruz.

Ancak PKK güçlerinin gerek Irak içlerinde Peşmerge ile birlikte ve gerekse Suriye de KOBANİ cephesinde Suriyeli Kürtlerle Işide karşı çatışma içerisinde yer aldıklarını dünya alem gibi biz de biliyoruz.

Irak ta Peşmerge ile birlikte IŞİD e karşı hareket eden PKK güçlerinin herkesin haberi olsun artık ağır silahlara sahip olduklarında hiç şüphe yok.Yoksa ellerindeki genelde kaleşnikov silahlarla IŞİD e karşı ayakta durmaları mümkün olmazdı.

IŞİD in Irakta işgal etmiş olduğu mevzilerin gerisine çekilmesinde PEŞMERGE ile birlikte hareket eden PKK güçlerinin çok büyük tesir icra ettiğini haber alıyoruz.

Şimdiye kadar PKK ya bu manada geniş özgürlük alanı tanımayan Barzani ailesi, artık bıçağın kemiğe dayanması üzerine kapılarını açmış ve sahibi olduğu büyük kapasiteli silahları onların emrine vermiştir. PKK ile yapılan bu işbirliği Türkiye’nin PKK ve Kuzey Irak Kürdistanı ile olan ilişkilerini ileri günlerde nasıl etkileyecek göreceğiz.

PKK sözcülerinin yüksek perdeden konuşmalarının altında yatan, bu aşamada silah, araç ve gereçlerine ulaşmaları, ve lojistik anlamda çok güçlenmiş olmaları mıdır?

Diğer yandan Irak Kürdistan yönetiminin ileri gelenleri, Mesut ve Neçirvan Barzani yapmış oldukları açıklamalarda, ABD nin dünyanın bir ucundan gelip kendilerine yardım ettiğini, ama Türkiyenin hala mesafeli duruşunu sürdürdüğünü eleştiri konusu yaptılar. Ve PKK ile olan ilişkilerinin bir daha kopmayacak bağlarla biri birlerine bağlandığını, zaman zaman çatışmaya bile girdikleri PKK ile kopmaz bağlarla bağlandıklarını ima ettiler. Kandilden gelen sert açıklamalar da bu serzeniş üzerine geldi.

Kandilden sürecin sonlandırılmasına yönelik barış dilini zora sokan açıklamalara verilen, öyle yan gelip yatmayın, gidin Kobani de Işide karşı savaşın, bunu yapmayıp, bizi tehdit etmeniz sahtekarlıktır şeklindeki açıklama, elinizi gördük karşılığı idi.

Bence bu tür sert açıklamalarla kimse bir şey elde edemez.

IŞİD/PKK münasebetlerindeki gelişme, iki yıla yakın bir zamandan beri sürdürdüğümüz barış sürecimize asla bir engel teşkil etmemelidir.

IŞİD in bir devletten geriye kalan çok ağır silahları ele geçirdiği ve bu silahlarla, gerilla savaşı değil, cephe savaşı yaptığını biliyoruz. Oysa PKK nın elinde Irak bölgesi için demeyelim de, Suriye KOBANİ ve çevresi için, aynı silahlara sahip olmak söz konusu değil. Bu tür silahlara sahip olmadan, yani tank, top, zırhlı araç ve gereci ele geçirmeden, Kobani çevresinde çatışan PKK ve YPG güçlerinin IŞİD e karşı başarılı olması mümkün değil. Bu açıdan orada hala Kürtlerin elinde bulunan Kobani ve çevresindeki çatışmalar bakımından olay yan gelip yatma olarak değerlendirmek ve bu eylemi sahtekarlık olarak vasıflandırmak, kendi barış sürecimize zarar vermekten başka bir anlam taşımaz.

Aslında biz PKK ya barış sürecini tehlikeye sokmayacak tarzda, TSK lerinin kendisine yönelik her türlü saldırıyı bertaraf edecek güce sahip olduğunu, test edilmiş bu güçle yeniden aynı süreci yaşamayı göze almanın mantıki bir yanı olmadığını söyleyebiliriz ve buna hakkımız var. Onun dışındaki söylemler bana göre kendi işimizi zarara sokmaktan öteye gitmez.

Hani PKK, TSK lerinin gücünü biliyor da, Türkiye her türlü gayretine rağmen, PKK yı bitirmede sonuç alamadığını bilmiyor mu.

Bizim bu aşamaya gelmiş süreci barışa evirmeden başka çaremizi yok. Bu barış sürecini gerek Türk ve gerekse Kürt halkı çok benimsedi, çok özümsedi. Bu insanlar yeniden bir, beraber ve kardeş olduklarını gördüler. Gerek maddi ve gerekse manevi anlamda hepimiz çok büyük kazançlar elde ettik. Ülkemiz bölünmedi, kazançtan başka kimsenin bir kaybı olmadı.

Eee derdimiz ne?