GALİBA SONUMUZ GELDİ

Ben niye yapmayasın ki dedim ve bu cümlelerin yayınladığı gün, İsrail 300 ton bombayı Gazze’nin üzerine boşalttı. Yüze yaklaşan şehit var ve bunun bilmem kaç katı yaralı. Hastahaneler tıklım tıklım, yaralıları yataklarda değil, sedyelerde bile barındıracak imkan kalmadı.

Aslına bakarsanız dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze.

Bir milyondan fazla Gazzeli küçük bir Akdeniz şeridinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Akdenizin kıyısında olmalarına rağmen deniz ile irtibatları yok.

Nasıl yani diyecek olursanız, yok işte.

İsrail Akdenizi Gazzelilere haram etmiş. Gazzeli balıkçıların sahibi oldukları küçük teknelerle Akdenizde balık avlama girişimlerinin bile İsrail komandoları tarafından engellendiğini biliyoruz.

Gazzenin batısı Akdeniz(İsrail’in kontrolünde), doğusu, Kuzeyi İsrail toprakları ile çevrili. Bir tek Güney kısmında Mısır ile komşuluğu var. Mısır Devleti ile Gazzenin irtibatı Refah Sınır kapısından sağlanıyor. İyi işte daha ne olsun, onlar da Mısır ile irtibatlarını sürdürsünler, alsınlar, versinler ne olacak demeyin.

Mısır’ın İsrail ile Camp David’de yapmış olduğu barış anlaşması gereğince, bu sınır kapısının kullanılması yasak.Yani kapı kapalı.

Gazzeli Filistinlilerin tek çıkış yolları, Mısır ile Gazze şeridi arasındaki sınırda, yer altından geçişleri sağlayan gizli tüneller. Bu tünelleri hemen her zaman İsrail uçakları bombalıyor ve kullanılmaz hale getiriyor, Mısır birlikleri de canları sıkıldığı zaman buraları yerle bir ediyorlar.

Mısır’ın kısmi olarak Gazze ile arasındaki sınırda gizli tüneller açmasına izin vermesinin sebebi, sadece insani manada bir takım malzemelerin ancak buralardan geçişinin mümkün olması. Yani Mısır bu tünellerden öyle büyük çaplı silahtı, mühimmattı, askeri kullanım malzemesi idi, hatta demirdi, çimento gibi malzemelerin geçişine asla izin vermiyor.

Peki Gazzeliler ne yerler ne içerler, nasıl geçinirler? Olay şu.

Gazzenin dünya ile irtibatı sadece İsrail üzerinden sağlanabiliyor. İsrail’den ne alırsa yiyorlar, İsrail ne kadar malzeme verirse evlerini barklarını yapabiliyorlar. Hatta tıbbi malzeme ve ilaçlar bile İsrail’den alınanlarla sınırlı.

Mavi Marmara gemisi işte bu sebeple yola çıkmış ve İsrail ambargosunun delinmesi için bir gayret içerisine girmişti. Gemi Akdeniz üzerinden Gazze’ye ulaşacak ve eğer başarabilirse Gazze’nin bundan böyle Akdeniz üzerinden dünya ile irtibatı sağlanacaktı. Aslına bakılır ise, bu müthiş bir proje idi ve Gazze bu yolla dünyanın en büyük açık hapishanesi olmaktan çıkacak, Akdeniz yolu ile dünyaya pencerelerini açmış olacaktı.

İsrail buna fırsat vermedi. Hem de dünya aleme ders verircesine öyle bir tedbir aldı ki, adeta bu girişimi kendisine karşı savaş ilanı gibi gördüğünü yaptığı katliam ile ortaya koydu. Mavi Marmara Gemisinin en büyük destekçisi olan Türkiye’nin 10 vatandaşını katletti. Verdikleri mesaj şuydu. Sen bu işte taraf olmak istiyor isen, işte senin 10 vatandaşını öldürdüm, buyur gel savaşalım denildi. Bu çok büyük bir restti. İsrail, bu hareketi ile ben ölürüm ama dünyayı da yaşanmaz hale getiririm dedi.

Onun bu ahmakça niyetini herkes gayet iyi anladı ve düşmanca tavrına iki önemli mesaj verildi Türkiye tarafından.

1-Senin istediğin gibi bir savaşa tutuşmak dünyanın altının üstüne gelmesi anlamına geliyor. 5 Milyon Yahudi için, dünyada on milyonlarca ve belki de yüz milyonlarca insanın/Müslümanın/ ölmesi gerekmez.

2-Ölen 10 Türk vatandaşının yakınlarına tazminat ödenmediği, Ülkemizden özür dilenmediği ve Gazzeli Filistinlilerin maruz kaldıkları ambargo sonlandırılmadığı takdirde İsrail ile düzgün bir siyasi ilişki tesis edilemez.

İsrail Türkiye gibi bir ülkenin husumetini celbetmekle aslında çok kötü bir karar verdi. Fakat her şeye gözünü karartmış olan bu ülkenin en küçük menfaati söz konusu olduğunda, yapmayacağı kötülük, ardına koymayacağı ihanet yok. Ortadoğuda Arap olmayan ve nüfus mübadeleleri sebebiyle çok iyi ilişkiler içerisinde olduğu Türkiye’nin de dostluğunu kaybeden İsrail yeniden insan kasaplığına soyundu.

Mavi Marmara gemisinden katlettiği on Türk vatandaşının yakınlarına tazminat ödemeyi, Türkiye’den özür dilemeyi kabul etmiş, Gazze’ye

uygulanan ambargoyu biz kaldırıyoruz, gereğini yapıyoruz demişti ki, bir gecede masum insanların, çocukların üzerine 300 ton bomba yağdırmakla, cibilliyetini ortaya koydu.

Şimdi de 40 bin yedeğini orduya çağırmış, tanklarını Gazze şeridinin üç bir yanına yığmış, yeniden Filistin halkına unutamayacağı bir acı tattırmak için tetiği basmak üzere. Sadece konjonktürün müsait hale gelmesini bekliyor.

Allah’tan ABD başkanı Obamanın, İsrail başbakanı Netanyahu’ya telefon açtığı ve bir kara harekatına girişmemesi için uyardığı ifade ediliyor. Bakalım Obamanın sözü ne kadar dinlenecek ve bu aziz mübarek ramazan günlerinde masum kadınlar, çocuklar, yaşlı insanlar tank ve topların ateşine maruz kalmaktan kurtulacak.

İsrail’in her birisi diğerine rahmet okutan katliamlarının sonu gelmeyecek mi? buna bir son verilsin diyecek bir güç yok mu? Üç vatandaşının Gazzeliler tarafından kaçırılarak öldürüldüğü iddiası üzerine bunu yaptığını söylüyor. Tamam o irsalli gençler de niye bu hayattan kopsunlar, niçin ölsünler? Bu eylemden sonra İsrail’liler tarafından kaçırılarak işkence ile öldürülen, sonra yakılan Filistinli genç de neden bu muameleye maruz kalsın. Bu her ikisinin de olmaması için yapılacak bir şey yok mu?

Olmaz mı?

İsrail neden 1967 deki sınırlarına çekilmiyor?

Neden İslamın mukaddes mekanı olan Mescidi Aksanın da içerisinde bulunduğu Doğu Küdüs’ün Filistinlilerin Başşehri olarak teşkiline imkan vermiyor?

Barış için gerekli özeni neden göstermiyor?

Daha ne kadar sürecek bu savaş?

Daha ne kadar İsrail’li veya Filistinli insan durduk yere bu hayattan kopup gidecekler?

Bütün bu katliamlar ne için yapılıyor, İnsan için değil mi?

Ama insanların rahat bir yaşam sürmesi için çıkılan yolda, dolgu malzemesinin “insan” olduğu görülmüyor mu?

Filistinde basılan her karış topraktan kan fışkıracak hale geldi.

Sayın Başbakan dün Yozgat’ta yapmış olduğu açıklamada Mavi Marmara’da ölenlerimizin yakınlarına tazminat ödenmesinin ve şehitlerimiz için bizden özür dilenmesinin İsrail ile münasebetlerin düzgün bir hale getirilmesi için yeterli olmadığını, israil’in Gazze şeridine uygulamış olduğu ambargoyu kaldırması gerektiğini söyledi. Buna sonuna kadar katılıyoruz. Ama görüyoruz ki tek başına Türkiye’nin bu işe gücü yetmiyor. Hani nerede Mısır, nerede Suriye, nerede Ürdün, nerede Lübnan, nerede Suudi Arabistan, nerede İslam liği, nerede dünyanın duyarlı namuslu ülkeleri. Neredesin Rusya, neredesin Avrupa Birliği, neredesin İsrail’in yaptıklarının kabul edilmeyeceğini söylemesi gereken ABD. Neredesiniz.

Tüm dünya lalü ebkem olmuş.

Ben pek tabii Müslümanlar haricinde kimseye bir şey söylemeye gücüm yetmiyor. Ama bir Müslüman, bir insan olarak tüm İslam alemine bir şeyler söyleyecek hak ve selahiyetimin olduğunu görüyorum.

Başımıza gelenler, ellerimizin yaptığından ötürüdür.

Kimse de kusur aramamıza gerek yok.                  

Hani diyeceğim, Suriye bu hale gelmese idi, ardından Mısır Suriyede yaşananlardan ötürü kılık değiştirmese idi, bu hareketlerden ötürü İran bir yanda, Türkiye diğer bir yanda olmasa idi, Gazzeliler böylesine öksüz, böylesine garip, gureba bir hale düşerler mi idi?

İki gün önce yazdım. ABD 52 devlet, AB liği 28 devlet, Rusya Fedarasyonu 83 federal devlet, peki biz Müslümanlar kaç devletiz ve aramızda birlik beraberlik mi, yoksa mayınlar, kavgalar mı var.

Peygamberimizin kıyamete yakın siz ya hiç kalmaz veya çok az kalırsınız hadisinden şimdi anladığım, galiba sonumuz geldi.