GİZEMİ DE VURDULAR

Kars’ta 9 yaşındaki Mert Aydın’ın istismar edilerek öldürülmesinin üzerinden daha bir ay geçmeden bu defa Adana’da güzeller güzeli Gizemi de vurdular.

Hatırlayın lütfen. Mert Aydın 9 yaşında idi. Öldürülmeden önceki son görüntüleri belki de hayatının en önemli resimleri idi.

Çünkü şimdiye kadar kimse ona bu kadar dikkatli bakmamış, onun hayatının geçen safhası ile bu kadar kimse ilgilenmemişti.

Hadise üzerine kamera görüntüleri izlendiğinde, koşuyor, koşturuyor, gülüyor, cebinden çıkardığı bozuklukları sayıyor, tekrar cebine koyuyor. Belli ki, yavru büyük paralar ile hiç tanışmamış. Üç beş kuruş parayı sayarken sevinci, mutluluğu öylesine görülmeye değerdi ki. Çünkü o para ile çiğ köfte alacaktı. Karsta da kaldığım için bildiğimden, ora insanının kullandığı gibi Meret’in o hali “YADIMDAN” hiç çıkmayacak.

İnsan o gülen yüzü nasıl soldurur. Ona bir fiske vurduğunda yüzünün değişen şekline nasıl tahammül eder, onun da ötesinde cinsel istismardan sonra “BALA” yı nasıl katleder, ardından yakar. Nasıl, nasıl bilmenin imkanı yok.

“Ulaike kelenami bel hum adall-Onlar hayvanlar gibidir, hatta belki daha da aşağı” diyor Kur’an.

Dün eve giderken, arabamı park ettim ve birden bahçedeki ağaçlar arasında bir köpeğin öylece oturduğunu gördüm. Hani bizde birisine birileri hakaret ederken köpek der ya. İnanın ismi bu olduğu için yazdım. Yoksa ona hakaret olsun diye değil.

Masum masum bana baktığını gördüm. Biraz yanaştım. Nasılsın, iyimisin dedim. Başını önüne eğdi. Hey hey dedim. Ya senin bir evin yok, bir eşin yok, çoluk çocuk nedir bilmiyorsun, yatacağın bir yuva yok, kışın soğuğundan, yazın sıcağından barınacağın bir yerin yurdun yok, bugün rızkına ne düşüyor, ondan haberin yok, sana kim bir lokma ekmek verecek bilmiyorsun, şöyle evine barkına gidip de hazırlanmış olan yemekleri yeme lüksün yok dedim.

Onun da ötesinde sen niye bu haldesin ki, demeye hakkımın olmadığını biliyorum. Seni yaratan öyle yaratmış, öyle takdir etmiş.

Beni, bizi yaratanın takdir hakkı elbette baki. Biz ne diyelim ki. Bir erkekle bir bayanın bir araya gelmesinden bir buçuk milyar insanın dünyaya gelmesi mümkünmüş biliyor musunuz? Evet evet bir buçuk milyar insan.

Ama işte o bir buçuk milyar insanın 1.499.999.999. unu altederek biz dünyaya gelmişiz. Diğerleri yok olup gitmiş.

Bunun ne büyük bir şans olduğunu bilmem nasıl izah edeyim. Yani varlık alemine çıkan bizler, eğer Rabbimizin istediği gibi bir hayat yaşıyor isek, hayırlı işlerde koşuyor, kötü işlerden sakınıyor isek, Salih amelde üzerimize düşeni yerine getiriyor isek, bitmek tükenmek bilmeyen ebediyet aleminin bir “efendisi” olacağız. Fani alemden baki aleme intikal ettiğimizde Kur’anın müjdesi ile “korku yok, açlık yok, yoksulluk yok, üzüntü yok, elem yok, keder yok, üşümek yok, terlemek yok, çalışmak, çabalamak gerekmeyen, bozulmayan sütten nehirler, baldan nehirler, tadı değişmeyen ve insanı sarhoş etmeyip, ebediyet duygusunu pekiştiren şaraptan nehirlerin kenarında koltuklarımıza oturup, dostlarımız ile sohbet edeceğiz. Kendilerini eşlerine adayan, gözleri onlardan başkasını görmeyen Huriler, dalbastı kirazlar, narlar ve üst üste dayalı muzlar, billur kadehlerde gilmanların ikram ettiği içecekler inananları bekliyor.

Tabii bunlar bütünü ile adam gibi adam olmaktan geçiyor. Yoksa, üstadımızın dediği gibi zalimler için yaşasın cehennem.

Ya Karstaki Mert Aydın’ı istismar ettikten sonra öldüren, ya Adana’daki güzeller güzeli Gizemi elleri ayaklarını koli bantları ile bağladıktan sonra katleden, yetmedi yakan yaratıklara ne olacak? Burada üç beş senelik cezalarla kurtulmaları, çıkıp aramızda dolaşmalarına ne diyeceğiz. Bunlar aldıkları cezalar sebebiyle bir daha bulundukları hücreden çıkmazlar demeyin, onlar gibi onlarcasının 5/10 senelik cezalardan sonra aramızda dolaştıklarını bilmeyen mi var.

Gizemin ablasını seviyormuş, emeline ulaşamamış da, aileden intikam için bu yollara başvurmuş. Vah yaratık vah. Sen evlenecektin, Gizemin ablasını alacaktın, çocukların olacaktı, onları bağrına basıp kuzum diyecektin, öylemi?

Ahh içim yanıyor ya. Vallahi içim yanıyor, hiç mi ama hiç dayanamıyorum.

Cenabı Allah Kısasta hayat vardır diyor. Hiç boşuna olur mu bu ilahi beyan.

Bu tür yaratıklar ipe giderken, Gizemin annesi babası, kardeşlerinin kahkaha atacaklarını hiç zannetmiyorum. Sadece acı bir tebessümle gelişmeleri seyrederler ve ardından lanet olsun evladımızı katledene ve daha da önemlisi o insanı(artık öldü diye insan kelimesini kullandım) bu hale getiren sisteme ve zihniyete derler.

Ama bu bile yok.                                                                                

Hangi konuda olursa olsun fikrini ifade edenlere verilen idam cezalarına elbette karşıyım. Fakat göz göre göre, hunharca ve canavarca bir his saiki ile ile adam öldürenleri neden yanımazda tutalım, neden onunla aynı şartlarda yaşayalım ki.

Alın size Bursa Canavarını. Sen taaa Parislere gidecek kadar anan baban sana destek olsun, git orada bir insanı öldür ve kaç Türkiyeye gel. Ardından ananı, babanı ve de eşini öldür ve aramızda yaşa…

Var mı böyle bir hayat. Neymiş Avrupa Medeniyeti idam cezalarına karşıymış. Va esafa ki, o medeniyet!!! onun da bizim de başımızı yedi.

Belki öyle her adam öldürme eylemine değil, Kars’ta vahşice öldürülen Mert’in ve Adana’da canavarca his saiki ve intikam almak hırsı ile hayattan göçürülen Gizem’in katillerini cezaevlerinde bizim verdiğimiz vergilerle beslenmesine kesinlikle karşıyım.

Bu konuda aksi görüşü olan sonra değil, hemen şimdi seslendirsin de görelim.