HALİFELERE

Halife Harun Reşid devrinde Behlül Dânâ adında akıllı bir zat varmış. Behlül Dânâ'nın akıllılığı ve takva sahibi oluşu halk tarafından da bilinir ve kendisine çok saygı duyulurmuş. Günlerden bir gün Harun Reşid yanındakilere: -Bana Behlül Dânâ'yı çağırın, der. Hizmetliler her yeri ararlar fakat onu bir türlü bulamazlar. Sonunda uzun bir aramadan sonra onu bir mezarlıkta uyur halde bulurlar. Halife'nin kendisini acilen istediğini ona iletirler. Behlül Dânâ haberi alınca doğruca halife Harun Reşid'in huzuruna gider: -Ey Halife, beni padişahlıktan azlettin, niçin? der. Harun Reşid büyük bir şaşkınlık içinde: -Ne padişahlığı sen delirdin mi be adam? diye cevap verir. Behlül Dânâ ise gayet sakin bir şekilde şöyle karşılık verir: -Rüyamda padişah olduğumu gördüm. Hizmetçiler bana yemek taşıyor, vezirler karşımda bekliyorlardı. Beni uykumdan uyandırmakla padişahlığıma son verdiniz. Harun Reşid, Behlül Dânâ'nın anlattıklarına gülerek: -Rüyadaki padişahlığın itibarı yok, deyince, Behlül Dânâ: -Benim rüyadaki padişahlığımla senin hükümdarlığın arasında ne fark var. Ben gözlerimi açınca padişalığım sona eriyor. Sen gözlerini kapatınca hükümdarlığın sona eriyor. Halife Harun Reşit, akıllı Behlül Dane’nin canını sıkacak bir şeyler söylemiş. Bunun üzerine asabı bozulan Behlül Halifeye “inşallah abdestini yapamayacak hale gelirsin” diye beddua etmiş.

Zaman geçmiş, Halife Harun hastalanmış, abdest yoluna gidemeyecek hale gelmiş. Şiştikçe şişmiş. Halife ahu eninle inlerken, birden aklına Behlül Dane’nin yaptığı beddua gelmiş ve hemen bu adamı bulup getirin demiş.

Aramışlar, taramışlar Behlülü zar zor bulmuşlar. Halifenin huzuruna getirmişler. Behlül Halifenin o halini görünce gülmeye başlamış. Harun Reşit bre adam ne gülüyorsun, hastalığıma bildiğin bir çare var mı demiş. Behlül bir çare biliyorum ama bir şartla söylerim demiş. Halife söyle bakalım tüm şartlarını kabul ediyorum demiş. Ben sana dua edeceğim ve sen o hastalıktan kurtulacaksın, ama padişahlık tahtını da bana vereceksin, tamam anlaştık mı demiş. Halife kabul etmiş. Behlül abdal haline bürünerek Allah’a yalvarmış, bu adamı hastalığından halas eyle rabbim demiş. Dua sonunda hastalığından kurtulan Halife rahatlamış ve o ben dünya varmış, al o taht senindir demiş.

Padişaha dönen Behlül “bir b… a değmeyen taht senindir” ben öyle şeyleri istemem demiş. Kendi aramızda konuşurken bir şeyin değersizliğini ortaya koymak için kullandığımız “bir b….a değmez” lafı oradan kalmış.

MEZARTAŞI YAZISI

Behlül Dânâ'ya biri sorar: - Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım? Behlül Dânâ şu cevabı verir: - Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter." MÜJDE Harun Reşid'in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ'ya latife yollu takılarak: - "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş: - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan. Behlül Dânâ, bir gün Harun Reşid'in huzuruna gelmiş. O sırada Halife tahtında olmadığı gibi odasında da yokmuş. Fırsattan istifade eden Behlül Dânâ tahta geçip oturmuş. Biraz sonra koruma görevleri bakmışlar ki; tahtta biri oturuyor, onu hemen oradan aşağı indirmişler ve başlamışlar dövmeye. Bir müddet sonra, Halife gelince bakmış ki, Behlül ağlıyor... Hemen sormuş: "Niçin ağlıyorsun, ne oldu?" Halife, muhatabından cevap alamayınca koruma görevlerine sormuş aynı soruyu: "Ne oldu buna?" Görevliler şöyle demişler: "Ey Mü'minlerin Emiri, bu sizin makamınızda oturuyordu. Biz de akıllansın diye bir iki vurduk, o yüzden ağlar." Behlül, söze karışıp Halifeye şöyle demiş: "Hayır! Ben o yüzden ağlamıyorum, senin için ağlıyorum. Ben ömrümde bir kez bu makama oturduğum için bu dayağı yedim. Sen ki; her gün oturuyorsun, acaba ne kadar dayak yiyeceksin?" HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILIR HİKAYESİ. Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine: - Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır. Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül. Halife, kendisini sıkıştırdığında: - Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.