HAŞİM KILIÇ BEY İÇİN

Ak Parti hakkında kapatılma davası açıldığında öyle çok gerilerde değil 14. Sıradaki sanık konumundaydım. Hakkımızdaki iddialarla ilgili olarak esas hakkında savunma yapmak üzere Anayasa Mahkemesine başvurdum ve iddianamenin bir örneğini tarafıma tebliğini talep ettim.

                                                  

Talebim şöyle idi “Ak Parti hakkında açılan kapatma davasında sanıklardan birisi konumundayım. Siyasi partiler hakkında açılan kapatma davalarında, genel anlamda Partinin tayin ettiği bir yetkilinin/Parti Üyesi veya Avukat/ esas hakkında savunma yapması söz konusu olacaktır. Bu kişinin başta Parti, sonra da hakkımda açılan dava ile ilgili yeterli savunma yapacağından hiçbir kuşkum yoktur. Ancak kimi haklar kişiye sıkı sıkıya bağlıdır, terk edilmez, devredilmez. Mahkemenin olumsuz anlamda bir yargıya varması halinde, benim de 5 yıl süre ile siyaset yapmaktan men edilme durumu ile karşı karşıya kalmam söz konusudur. Şüphesiz başta Partimin, sonra da şahsi hukukumun korunmasında yapacağım savunmanın büyük ehemmiyeti vardır. Bu nedenle iddianamenin tarafıma tebliğini ve esas hakkında savunma yapmam için gerekli iznin verilmesini talep ederim” demiştim.

Anayasa Mahkemesi siyasi partiler hakkında açılan davalarda bireysel savunma yapma imkanı olmadığından bu talebimi reddetti. Şimdi olsa reddedemezlerdi. Zira bireysel başvuru hakkı yapılan değişiklik ile teminat altına alındı.

Meselem Ak Parti hakkında açılan kapatma davasındaki bu özel girişimden, Mahkemenin verdiği karara ve bugünlerde Haşim KILIÇ bey hakkında gelişen polemiklere bir kapı aralamak.

Ak Parti hakkında açılan kapatma davasında kullanılan oyların sayım ve dökümü aşağıda.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç: Ret

Başkan Vekili Osman Paksüt: Kapatılsın

Üye Sacit Adalı: Hazine yardımı kesilsin

Üye Fulya Kantarcıoğlu: Kapatılsın

Üye Ahmet Akyalçın: Hazine yardımı kesilsin

Üye Mehmet Erten: Kapatılsın

Üye Serdar Özgüldür: Hazine yardımı kesilsin

Üye Abdullah Necmi Özler: Kapatılsın

Üye Şevket Apalak: Kapatılsın

Üye Serruh Kaleli: Hazine yardımı kesilsin

Üye Ayla Perktaş: Kapatılsın

Yukarıda Ak Parti hakkında açılan kapatma davasında kullanılan oyların sayım ve dökümünü gördünüz.

Bir tek Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bey davanın tümden reddini istiyor. Diğer üyeler ya kapatılsın veya Hazine yardımı kesilsin yönünde oylarını kullanıyorlar.

Yapılan oylamalar sonucunda kapatma yönünde kullanılan oyların çokluğuna rağmen, üçte iki çoğunluk elde edilemediğinden parti kapatılmaktan kurtuldu.

Ancak içlerinde oldukça mütedeyyin Sacit Adalı gibi üyeler dahil, toplam 10 üye Ak Partiye verilmekte olan Hazine yardımının büyük bölümünün kesilmesine karar verdi.

O günlerde hemen hepimiz vereceği oydan emin olduğumuz tek bir kişi var diyorduk.

Haşim KILIÇ.

O, hem kapatma davasında ret oyu verecek, hem de hazine yardımının kesilmesi konusunda aleyhe oy kullanmayacak.

Zira açılan dava konjonktüreldir, 27 Nisan Post Modern Bildirisi ile gerekli sonucu alamayan, hükümetin düşmesini temin edemeyen “ÜLKENİN EFENDİLERİ” bu defa Hukuk yolu ile sorunu!!! çözmeyi, yani silahsız

kuvvetlerin işe vaziyet etmesini istemiş, amaca uygun adımı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya attırmışlardı.

Lafı uzatmanın bir anlamı yok. Haşim Kılıç bey bu konuda Ak Parti lehine çok yaman bir mücadele verdi. O mücadelede hiç kuşkusuz her açıdan onun kullanacağı oyun büyük ehemmiyeti vardı. Eğer Haşim KILIÇ bey parti kapatılsın diyenlerin yanında oyunu kullansa idi, bugün Sayın Başbakan dahil iş başında bulunan siyasetçilerin hemen hiçbirisi görevlerinin başında olmayacaklardı. Ak Parti mi? Kim bilir yerinde şimdi neler esiyordu.

Vefayı çok önemserim. Birisinden iyilik görmüş isem, ardından çeşitli kötülüklere yine o kişi tarafından maruz kalsam bile, o ilk iyiliğin tadı hiçbir zaman damağımdan çıkmaz. Gün gelir baştaki iyilikler, zaman içerisindeki kötü anıları siler süpürür. Yani vefam, merhametim hep galip çalar. Hiç kuşkusuz bu Kur’ani ve Muhammedi bir ahlaktır. Lütfen Kur’ana bakın, bir çok ayetinde size şu şu kötülükleri yapanlara karşı, mücadelenizi yapın, ama affu sahv içerisinde olursanız, bu sizin için daha iyidir mealinde bir çok ayet ile karşı karşıya kalırsınız. Erhamumrahimin olan Allah(c.c) nun Ahlakı budur. “Tehellukuv bi ahlakillahi ve bi ahlaki Resulullahi-Allah ve Resulunun ahlakı ile ahlaklanın” ilahi emrine imtisal etmekten neden kaçınalım ki.

Peygamberimizin vefa anlayışı ile ilgili olarak bir hadiseyi anlatalım.

Resulullah Efendimiz Mekkede tebliğ görevini yaparken, insanlardan nerede ise tümden red cevabı almış ve bu durum onu çok sıkmaya başlamıştı. Bir çıkış kapısı bulunabilir mi diye, yumuşak bir iklime sahip Taife gitmeye karar vermişti. Taife gitti ve orada Allah’ın varlık ve birliğini anlatmaya, İslamın emirlerini tebliğ etmeye başladı. Ama o da ne, çok yumuşak huylu insanların oturduğu Taifte, Resulullah hiç beklemediği bir dirençle karşılaşmış ve zorbalar ellerine geçirdikleri taş ve sopalarla ona saldırmışlar, geçtiği yollara dikenler atarak, her tarafının yara bere içerisinde kalmasına sebep olmuşlardı. Manzara dehşet verecek derecede korkunçtu. Allah Resulu bir başına bu hali ile Mekkeye girmeyi istemedi.

Zira amcası Ebu Leheb artık Mekkeyi ona haram kıldığını açıklamış ve Allah Resulunun Mekke ile irtibatının kesildiğini, bu işten böylece kurtulmuş olduklarını halka anlatmaya başlamıştı.

Resulullah Mekkenin ileri gelen ılımlı liderlerinden Ahnes B.Şerik’e durumu iletti ve kendisini himayesine almasını istedi. Ahnes bir Şerik bu talebi redetti.

Allah Resulu bu defa yine Mekkenin ileri gelen ailelerinden birisi olan Süheyl B.Amr’a durumu iletti, koruma talep etti. O da bu talebi reddetti.

Son bir çare olarak Peygamberimiz Mut’im B.Adiyden yardım talebinde bulundu. Mut’im bu talebi kabul etti ve oğullarını silahlandırıp yanına alarak Peygamberin bulunduğu yere gitti. O’nu Kabeye getirdi. Kendisi ve oğullarının silahlı eşliğinde 7 kez kabeyi tavaf etmesine imkan sağladı ve bundan böyle Peygamberin kendi hıfzı himayesinde olduğunu ilan etti.

Bu çok önemli bir himaye idi ve Peygamberin kendi akrabalarından göremediği bu iyilik RESULULLAH tarafından hiçbir zaman unutulmadı.

Efendimizin Medineye hicretinden sonra gerçekleşen Bedir Harbinde esir düşen Mekkeli Müşrikler vardı. Allah Resulu eğer Mut’im hayatta olsa idi ve benden bu iğrenç adamların serbest bırakılmasını istemiş olsa idi, ben onun hatırı için hepsini serbest bırakırdım diyecekti.

İnsan zihni nisyan ile malul. Hele günümüz insanı bunca teknolojiye ve bu kadar önemli kayıt cihazına rağmen, dünü değil, bugün yaşananları bile hemen unutuveriyor.

Twitterın kapatılması ile ilgili bireysel başvuruyu değerlendiren ve sitenin açılmasına karar veren Anayasa Mahkemesinin bu kararı çok, ama çok eleştirildi.

Mahkemenin ne gayrı milliliği ve ne de yabancı şirketlere yardım etme çabasında olduğu kaldı, verildi veriştirildi. Bu konularda gerekli yasal düzenlemeler yapılacağına varıncaya kadar birçok açıklama yapıldı. Ben burada o söylenenleri yazmayı asla uygun bulmam.

Onların bu açıklamalardan çok incindiği belli idi. Sert bir cevap geleceği, aksi halde yargı içerisinde paralel çete mensuplarından birisi olmak gibi bir suçlamanın kendilerini bulacağını gördüler ve tabii ki benim tarzım olmayan bir takım açıklamalar ile, bundan sonraki salvoların, belki de hukukun korunması adına, önüne geçmeye çalıştılar.

Buna karşı Hükümet sözcüsü Bülent Bey en sert açıklamalardan birisini yaptı ve Mahkemenin terbiye ve ahlak sınırlarını aşan açıklamalardan bulunduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesinin açıklamasının altına imzasını atanlardan hiçbirisi, biz bu açıklamanın içeriğine katılmıyoruz demedi. Ama ona rağmen Mahkeme açıklamasına gelen karşı açıklamaların hedefinde tamamen HAŞİM KILIÇ bey vardı.

Hep söyleriz ya VEFA İstanbul'da sade bir semtin adı değildir. O nedenle büyükler boğaz dokuz boğumdur derlerdi. Ben bu boğumların siyasetçiler için doksan dokuz boğum olsa az olduğunu şimdi daha iyi düşünüyor ve görüyorum.