HAYRAN KALDIM O GURURA (FEHMİ UYANIK AĞABEYE)

Bir araya geldiğimizde hele Ahmet Arif’ten veya Sezai Karakoç’tan bir şeyler oku der. Seçim çalışmalarının son günlerinde zaman zaman bir araya geldik. Seçimden üç gün önce Sayın Bakan Mehdi bey ile birlikte olduk. Yenişehir esnafını gezdik, İhsan Arslan bey gezi sonrası biraz yoruldu. Ben ayrılayım dedi. Seninle geleyim mi dedim. Yok siz devam edin, sonra görüşürüz dedi.

Öğlen namazını hep birlikte Ofis camisinde kıldık. Namaz sonrası Mehdi bey, bazı arkadaşlar Karayollarında onların yanına gidelim, sonra ne yapacağımıza karar veririz dedi. Gittik. O sırada Osman Aslan bey de geldi. Yemeğe davet etti. Hep birlikte gittik.

Yemeğe giderken İrfan Rıza Yazıcıoğlu Fehmi Ağabeye telefon açtı. Fehmi Abe,biz falan yerdeyiz gel dedi. Az sonra Fehmi Ağabey geldi, deli fişek gibi gözlerimizin içine bakıyor. Hepimiz kalktık, yer vermeye çalıştık. Ama o sadece İrfan Rıza beyin yerini kabul etti. Fehmi Ağabeye “Ağabey İrfanı bir kenara attık” dedim. Güldük.

Çok geçmeden Tarım Bakan yardımcımız Kutbettin Arzu da geldi. Yanımıza oturdu. Fehmi Ağabey “haydi Cavit bize bir şeyler oku” dedi. Ben de hemşehrimiz SEZAİ KARAKOÇ’UN MONA ROZA şiirinden bir bölüm okudum. Şimdi o şiiri aşağıya yazayım ama, Fehmi Abe bu, hikayesini de sorar.

Şiirin yazılmasının hikayesi şu: Sezai Ağabey Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanır ve okumaya başlar. Kendi sınıflarında Sakarya’lı göçmen güzeli kız vardır. Sezai Ağabey kıza tutulur, aşık olur. Güneydoğudan gelen bir öğrencinin Siyasalı kazanan bir kıza açılması, aşkını itiraf etmesinin zorluğunu hepimiz biliriz. Aradan aylar, belki de yıl geçer. Daha fazla bu aşkı içinde gizlemenin mümkün olmadığına kanaat getiren Sezai Karakoç, bütün cesaretini toplar ve ismi Muazzez Akkaya olan kıza aşkını itiraf eder. Kız oralı olmaz. Sezai Ağabey bu bir ilk açılış, o da hiç düşünmediği bir taleple karşı karşıya kaldığı için, herhalde utandı, biraz zaman geçsin,O’nu hiç olmaz ise bu konuda düşünmeye

sevkedeyim, sonra talebimi yinelerim diye düşünür. Ancak ikinci girişimden de sonuç alamaz ve yıllar geçer, okulun mezuniyet töreni için öğrenciler bir araya gelir.

Sezai Ağabeyin arkadaşları, onun şiirdeki maharetini bildiklerinden, görev vermişler ve tören sonuna doğru şiirini okumasını istemişlerdir. Herkes salondadır, ancak Sezai Ağabeyin salonda olmaması da elbette arkadaşlarının dikkatini çekmiştir. O esnada bir ses,Lütfen sessizlik, şimdi Sezai Karakoç size meşhur şiirini okuyacak diye anons edilir.

Sezai Ağabey çıkar Mona ROZA şiirini okumaya başlar. Şiir ilerledikçe herkesi bir düşünce, bir merak sarmıştır. Şiir kime yazıldı diye. Oysa Sezai Karakoç şiirini başta sona sınıf arkadaşı Muazzez Akkayanın gözlerinin içine bakarak okumuştur.

Şiirin bittiği anda Muazzez Akkaya sahneye koşar, Sezai beye sarılır, evet evet kabul ediyorum, ben de seni seviyorum der. Ancak Sezai Ağabey, arkasını döner, teklifini kabul etmem mümkün değil der ve sahneden iner.

Fehmi Ağabey işte o şiir.

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin, ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor

Mona Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor

Mona Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme

Roza Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım uymaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

(siz beni ne anlarsınız siz

Bir tüfek ateş almaş üzeredir mermisiz)

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller

Dizelerin ilk harflerine dikkat ettiniz mi?