LAF OLSUN BERİ GELSİN DİYE SÖYLEMEMİŞTİR

Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada, karşısındaki gazetecileri işaret ederek “hatırlarsanız 2007 yılında yapılan seçimde, hepiniz benim Cumhurbaşkanlığıma çıkışımın an meselesi olduğunu söylüyordunuz.

Ben o zaman Başbakandım, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey Dış İşleri Bakanı idi.

Bu hale göre tabii hepiniz olsa olsa Başbakan, Cumhurbaşkanı olur dediniz.

Ama ne oldu, Dışişleri Bakanamızı Cumhurbaşkanı yaptık. Ben Başbakanlığa devam ettim.

Şimdi de bütün gözlerin bende olduğunu görüyorum. Yani size göre Cumhurbaşkanlığına çıkacak olan tek insan olarak ben görülüyorum. Ama dikkat edin, yine yanlış bir düşünceye saplanmış olabilirsiniz, bizim sağımız solumuz belli olmaz, yine ters köşeye yatabilirsiniz” dedi ve arkasından, işte hep böyle dediğim o meşhur gülüşünü tekrarladı.

Sayın Başbakanı tanıyanlar için, bu açıklamanın laf olsun beri gelsin kabilinden, öylesine ifade edilmiş bir kelam olmadığını herhalde herkes şimdi daha iyi anlıyor.

Bizim zamanımızda da Sayın Başbakan Cumhurbaşkanlığı konusunda istişareler yaptı. İlk toplantıya katılan vekillerden birisi idim.

Bir iki kişi sonra görüş açıklama sırası bana geldi.

Ne düşündüğümü bütün samimiyetimle ifade ettim. O anlar sanki dün gibi hatıramda. Nasıl olmasın ki, ülkenin Cumhurbaşkanlığına seçilecek olan birinci sıradaki insan, size fikrinizi soruyor.

Bendeniz “Sayın Başbakanım bize vermiş olduğunuz belgeye, birinci sırada sizin isminizi yazdım ve imzaladım. Ama bu benim resmi görüşüm. Diyarbakırlı vekiliniz olarak memleket görüşüm ise, sizin Başbakanlıkta kalmanız. Zira gerek yurt içinden, gerek yurt dışından görüştüğümüz, konuştuğumuz insanlar, Sayın Başbakan aman yerinden ayrılmasın. Şimdi o günlerin sırası değil. Başbakanın hükümetin başında bir insan olarak

yapacağı daha çok şeyler var. Alelacele işin başından ayrılması, ülkeye de partiye de zarar verir dediler. Bende aynı görüşü paylaşıyorum” dedim.

Başbakanın herhalde bir planı vardı ki, sanki biraz görüşümü paylaşmadığını ifade eden bir tavır sergileyince, beni biliyorsunuz, inandığımdan zerre adım atmam, çünkü bu benim vicdan sesimdir, orada Allah var. Hata yapmama izin vermez. Ben ona rağmen görüşümde ısrarlı olduğumu ifade ettim.

Ama konu bana şimdi sorulsa, gerekli tahkimat yapıldı, taşlar yerine oturdu. Oluşturulmuş olan bir mali ve ekonomik disiplin var. Enflasyon yüzde 6 lar seviyesinde. Faiz oranları belki bunun bir iki puan üstünde. Yatırımlar devam ediyor. Yabancı sermaye akışında bir sıkıntı yok. Cari açığın finanse edilmesinde ülkenin eli kelepçede değil. Hele şu son zamanlarda yaşanan onca sıkıntıya rağmen piyasalarda dengeleri sarsacak bir olay yaşanmıyor. Marmaray, Üçüncü Boğaz Köprüsü, İstanbul Yeni Havalimanının yapılışı gibi büyük projeler her ne kadar bizim paramız ile hayata geçmese/yapılmamış olsa da, buraya gelen yatırımcı kuruluşlar bu ülkeye güveniyor. Milyarlarca dolar paralarını getirip ülkeye yatırmada bir sıkıntı yaşamıyor. O açıdan en tepe noktaya Sayın Başbakanın çıkmasında reel siyasi politika açısından en küçük bir sıkıntı yok.

Ben yine söylüyorum, Abdullah Gül bey her ne kadar, benim şu anda gelecekle ilgili siyasi bir planım yok dese de, Sayın Başbakanın “hayır seni bırakmayız, öyle gidip köşene çekilmeni istemeyiz, bu ekip birlikte geldi, işi birlikte de götürmesinde bir beis yok, şimdi birçok şom ağızlının dediği gibi ben Cumhurbaşkanı, sen de Başbakan olur isen, güya maraza çıkarmış, bunlar biri birine girermiş lafları kilu kalden/dedikodudan/ başka bir şey değil, hangi şekli ve hangi zamanı uygun görür isen geleceksin, partinin başına geçeceksin” dese ve bunu gazetecilere yaptığı açıklamada olduğu gibi, her an bir ters köşe olursunuz samimiyeti içerisinde halka yapacağı açıklamada ifade etse, ülkenin güven çeperleri daha bir çelik zırha bürünmüş olur, kanaatim budur.

Ha bu arada bugün basında yeni bir şey daha çıktı. Bülent Arınç beyin Cumhurbaşkanlığına çıkması, Sayın Başbakanın Başbakanlık görevine devam etmesi, Abdullah Gül beyin de Partinin başında Eş Başkan sıfatı ile işleri ele alması, yeni bir ters köşe planı olabilir mi?

Tabii bu proje bir yeni Mühendislik değil de partinin gerçek projesi ise.

Kardeşlik hukukunun böylesi, ülkeye ne büyük faydalar sağlar, tahmin bile edilemez.

Ben kendi adıma her iki plana da evet diyenlerdenim.