MAAŞ ZAMMINI SİCİL AFFINI KİM İSTEMEZ.

Hakim ve Savcıların özlük haklarının düzenlenmesi, maaşlarına memnun olacakları bir zammın en kısa sürede açıklanacağı, bu meslek mensuplarına ait olmak üzere sicil affı getirileceği yolundaki düzenlemeler elbette sevindirici.

Hakim ve Savcılar dünyanın her ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de her türlü ihtilafa bakan, onlara çözümler getiren önemli insanlar.

Cenabı Allah Kur’anı Kerimde “Velmukassimati Emra- İşleri devir ve tedvir eden/Hakimler/ üzerine yemin olsun demiştir. O nedenle bu insanların yaptıkları görev sırasında başlarının her türlü sıkıntıdan arınmış, salim bir yapıya ve selim bir ortama sahip olmaları lazım.

Hemen her Hakimimiz/Savcımız meslek hayatı boyunca binlerce, on binlerce davaya bakıyor,bunlar hakkında kararlar veriyorlar. Verilen bu kararlar içerisinde mali boyutu çok büyük olanlar var. Mesela Uzanlarla ilgili davaların her birisi milyar dolar miktarında idi. eski Türk parası ile katrliyonlar mesabesindeki bu davalara bakan Hakimlerin aylık 3-5 bin lira civarında bir para ile geçinmeye adeta mahkum olmasını asla kabul etmiyor ve içimize sindiremiyoruz.

Sayın Bakan, Hakim ve Savcıların maaşlarında önemli bir düzenleme yapılacağını, miktarın belli olduğunu, ancak Bakanlar kurulunda gerekli kararın alınmasından sonra açıklamanın yapılacağını belirtti,

Diğer yandan Yargıda Birlik Platformu üyeleri Sayın Bakana sorunları ile ilgili olarak bir dosya sunmuşlar ve bir çok Hakim ve Savcı hakkında verilmiş olan cezaların kaldırılmasını talep etmişler. Yani sicil affı talebinde bulunmuşlar.

Ayrıca İdari Yargıda çalışan Hakimlerden/Savcılardan, bir kısmının Hukuk Fakültesinden mezun olmadıklarını biliyoruz. Sanıyorum Özal döneminde çıkarılan bir yasa ile İdari Yargıda görev yapacak Hakimlerin/Savcıların mesleğe intisaplarında, belirli bir kontenjanla, Hukuk Fakültesi mezunu olmayanların da kabulüne olanak sağlanmıştı. Şimdi bu kişiler meslek ehliyetine tam liyakat kesbetmek için Hukuk Fakültesini okumak istiyorlar. Bu talebi değerlendiren Sayın Bakan İdari Yargı Hakimliğinde/savcılığında, 10 yılını tamamlayanların Hukuk Fakültelerini okuma imkanına

kavuşturulmasının, YÖK ile yapılan görüşmede, mümkün olabileceğini belirtmiş.

Maaş v.s gibi düzenlemeler Hükümetin kararı ile gerçekleşir. Bunda bir zorluk yok. Ancak sicil affı gibi konular yasal düzenleme olmadan gerçekleşebilir mi? Konunun yasal düzenlemeye ihtiyacı olduğunu ortada. İşte böyle bir düzenleme yapılmaya kalkışıldığında, sadece Hakim ve Savcılar değil, diğer kamu personelinin de aynı yönde talepleri gelecektir. O kesimlerin de talebini karşılayacak bir çalışmanın yapılmasının büyük önemi var.

Hakim ve Savcılarla ilgili olarak yapılması planlanan maaş zammının menfi yönde en büyük tesiri Adliye çalışanlarında oluyor. Hakim ve Savcılara yapılan her zamdan sonra, Adliyenin bütün yükünü çeken, mesai kavramı olmayan, gerektiğinde gecenin geç saatlerine kadar en küçük bir ödenek almadan çalışan Zabıt Katipleri, Mübaşirler arasında büyük huzursuzluğa sebep oluyor. Yapılacak idari veya yasal her türlü düzenlemede bu kesimin durumunun da ele alınması çok önemli.

Kimileri HSYK seçimleri öncesinde atılan bu adımları, seçimlerin sonucunu etkileme olarak görse de, ben olaya öyle bakmıyorum. Verilecek olan üç beş kuruş için Hakim ve Savcılarımızın görüş değiştireceğini sanmak yanlış olur. Hem zaten yapılacak artış şuna verilecek, buna verilmeyecek diye bir durum yok ki. Hangi sebeple olursa olsun, Türkiye’nin yönetiminde üç saç ayağından birisi olarak kabul edilen YARGIDA çalışan Hakimler ve Savcıların, Yasama görevini ifa edenlerin maaşlarına yakın bir maaş almalarının sağlamsı hepimiz için çok önemli. Hükümetin Hakimler ve Savcılar ile ilgili yapacağı her türlü düzenlemede, diğer yargı mensuplarını da göz önüne almasının büyük yararı olacaktır.

Son bir görüş, maaş zammı, sicil affı gibi düzenlemeleri bu ülkede çalışan hangi memur istemez.

ADLİ YIL AÇILIŞI.

Adli yılın açılışının 1943-1944 yılından beri yasa gereği, resmi nitelikte Yargıtayın çatışı altında gerçekleştiğini biliyoruz.

1 Ekim de TBMM sinin açılması nasıl yasal bir zorunluluk ve belirli prosedürle icra ediliyor ise, ülkenin idaresinin üç saç ayağından birisini oluşturan Adli Yılın açılışı da böyle bir prosedüre bağlanmış.

TBMM sinin 1 Ekim de açılışı ile tüm insanımıza şu mesaj verilir. Milli irade burada, temsilcileriniz görev başında, sizin adınıza yasal düzenlemeleri yapmak üzere hazır vaziyetteyiz. Endişeniz olmasın, kendinize ve bize güvenin.

Adli Yılın açılışında da ey Milet korku ve endişeniz olmasın, ülkede Hakimler / Savcılar var, her türlü haksızlığı gidermek için sizin adınıza yeni bir şevkle görev yapmak için hazırlar, bunlara ek olarak Avukatlar hemen yanı başınızda, Adaletin ikamesi için ettikleri yemin uyarınca size hizmet verecekler.

Bunlar sembollerdir, ancak çok önemlidirler.

İngilterede bir Anayasanın olmadığını biliyor musunuz. 1215 yılında İngiliz Baronlar Kral John’u Magna Carta Libertatum(Büyük Özgürlük Fermanı) nı imzalamaya zorladılar. O özgürlük fermanı bugün İngiliz Hakimlerinin vermiş olduğu Common Law ile hayat buldu ve o günden bu güne İngilizler yeni bir Anayasa yapmayı kendilerine yediremiyorlar. Bizim zaten kurallarımız var ve bu kuralları/sembolleri kimse değiştiremez diyorlar.

Adalet Bakanımız yaşanan olaylar sebebiyle Yargıtay’ın Sayın Cumhurbaşkanına saygısızlık yaptığını, bu nedenle hem bu seneki törenlere katılmadığını ve hem de Adli Yılın açılışının bundan böyle yasal zorunluluk olmaktan çıkarılacağını beyan etmiş.

Yılların birikimi olan kurumların ben çok sık değiştirilmesinin yararlı olmadığını düşünüyorum. Pek tabii kanun çıkarılır ve böylece Yargıtayın çatışı altında Adli Yılın açılış töreni yapılmayabilir. Hakimi, Savcısı, Avukatı gider kendi başlarına bu tür törenleri düzenleyebilir. Ancak bizim iftiraka/ayrılığa/ değil, ittifaka ihtiyacımız var. Canımızı acıtacak kadar ayrılık noktalarımıza bir yenisinin eklenmemesini arzu ederim. Olaya serinkanlı olarak bakmalı ve biraz da işin zamana bırakılması, soğuması lazım. O zaman daha makul bir çözüm yolu bulunur, ne diyorsunuz.